Evini, işini ve sosyal hayatını aynı anda yürütebilmek çalışan bir anne için en önemli sorunların arasında yer alıyor. Bu aşamada ise çalışan anneler, hem ailelerinden hem de şirketlerinden gereken anlayışı göstermelerini bekliyor.

Untitled-31Uzman Psikolog Duygu Yüksel, çalışan annelerin iş ve ev hayatında yaşadığı sorunları, bu sorunlar karşısında nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini aktarıyor.

Çalışan anneler kendilerini suçluyor

Gün geçtikçe kadının toplumdaki yeri ve anlamı daha çeşitleniyor. Önceleri, kadın, sadece “annelik” rolü üzerinden anlamlandırılırken şimdilerde doğurganlığının yanı sıra “çalışan annelik” rolü ile de anlam bulunuyor. Gerek ekonomik şartların ağırlığı gerek statükonun öneminin vurgulanışı sebebiyle kadın sadece aile içinde üretken değil toplum içinde de üretken olmaya başladı. Dolayısıyla daha fazla sorumluluk ve iş yükünü aldı.

Kadının çalışma hayatına geçişi ile birlikte bir takım sıkıntılar da beraberinde geliyor. Haluk Yavuzer’e göre, evli ve çocuk sahibi olan kadınların anneliğine yönelik sorgulamaları derinleşiyor; çocuğun bakımı, çocuğu ile geçirdiği zamanın niteliği, kurduğu iletişimin ne denli sağlıklı olmadığına yönelik duyduğu endişeler sorunların başında yer alıyor. Çünkü çalışan anne yorgun, zihni dolu, işten arda kalan zamanlarda ev işlerini de yapması gerektiğinden çocuğu ile geçireceği zamandan çalıyor, ancak annenin çocuğuna karşı tutumu, disiplin anlayışı, kurduğu iletişimin niceliğinden ziyade niteliği gibi faktörler çocuğun gelişimini olumlu yönde etkilediği gibi kişiliğini de olumlu yönde etkileyecektir. Araştırmacılara göre; çocuğu etkileyen annesi ile kurduğu güven duygusu, annesi ile kurduğu dayanışmadır.

Çalışan anneler, genellikle kendilerini suçluyorlar. Annelik rolünü yerine getiremediklerini ve gerektiğinde çocuklarının yanında olamadıklarına inanıyorlar. Suçluluk duygusundan arınmak adına, çocuğuna iş dönüşü hediyeler alıyor, birçok konuda tolerans gösteriyor, kuralları esnetiyor. Anne, otoriter olmakla tutarsız ebeveyn tutumları arasında gidip geliyor. Birçok uzmana göre, çocuğun yatağı 12.ay itibariyle ayrılmalıyken çalışan annelerde odanın ayrılması çok daha uzun zaman alıyor. Anne, yoğun iş gününden sonra en rahat ve tek geçireceği zaman dilimini gece uyku saatinde olduğunu belirtiyor. Bundan ötürü, anne çocuğu ile birlikte uyumayı sürdürüyor. Ancak çocuğun kendi yatağında uyuması bireyselleşmesi, özgüven duygusunun gelişmesi, sorumluluk duygusunu içselleştirmesi bakımından oldukça önemli. Kadın, annelik rollerini sorgularken, iyi bir eş olma sorgulamalarını da yapıyor. Evine, kocasına, çocuklarına ne denli yetebildiğini soruyor. Ancak, unutulmamalı ki özel zaman ayrımının yapılması bireyi iyi hissettireceğinden idealize ettiği gibi olabilmesine yardımcı olacaktır.

Çocukların davranışları değişkenlik gösteriyor

Son zamanlarda yapılan çalışmalar, annenin çalışmasının çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilemediği üzerinde duruyor. Annenin çalışmasıyla, çocuk annesinden ayrılıp bireyselleşmeye daha erken başlıyor. Ek olarak, ileri ki yaşlarda annesi çalışan çocukların sosyal-duygusal ve öz bakım becerileri yönünden annesi çalışmayan çocuklara göre daha erken kendi ayakları üzerinde durdukları gözlenmiştir. Çalışan anneler, çalışmayan annelere göre çocuğu ile geçireceği vakti kısıtlı olduğundan anne-çocuk ilişkisinin daha yoğun ve daha az yıpranmış olarak geçiriyor. Ancak teorik kısmın pratikte böyle olmadığını da sıklıkla görüyoruz. Çocuğun, annesine agresif ve kaba davrandığı, annesinin sözünü dinlemediği, annenin yokluğunda göstermediği davranış kalıplarını sergilediğini çalışan annelerden sıklıkla duyuyoruz. Bu gibi durumlarda, çalışan anneler;

– Bakım veren kişi ile aynı dili kullanmalı. Kuralları oluştururken sadece yetişkinin kural belirlemesinden ziyade kural oluşumuna çocuğu da dahil ederek, sorumluluğu alması için teşvik edilmesi, belirlenen kuralın yerleşimini çocukta kolaylaştırıyor.
– İstenilmeyen davranışlar için mutlaka somut yaptırımlar uygulanmalı. Ancak bu yaptırımlar “ceza” sözcüğü ile dile getirilmemelidir. Onun yerine, “biz, seninle bu kuralı birlikte oluşturmuştuk, ancak sen birlikte koyduğumuz kurala uymadın ve doğru davranmadın, bundan ötürü bugün sinemaya gitmeyeceğiz (birlikte yapılacak etkinlikten mahrum bırakma ya da sevdiği bir çizgi dizinin o gün kaldırılması gibi), yaptığın bu davranışı düşünmeni istiyorum. Sonra bu konuyu konuşalım” cümlesi kurulmalıdır. Böylece, çocuk yaptığı davranışın doğru olmadığını ve bu davranışı devam ettirirse istemediği yaptırımlarla karşılaşacağını bilecektir. Ayrıca, anne ile çatışmaya girmek yerine düşünmeye ve annesi ile iletişime geçmeye teşvik olacaktır.
– Davranış çizgileri oluşturulmalıdır.Daha küçük yaş gruplarına sahip annelerin, davranış çizelgeleri oluşturması belirlenen kuralın salt sözel olmasını önleyecektir. Bu da çocuğun görsel olarak kuralları daha net anlamasını sağlayacaktır.
– Çocuklara eşit zaman ayrılmalı. Özellikle kardeş sayısının fazla olduğu ailelerde, çalışan annenin çocuklarına eşit şekilde zaman ayırması oldukça önem taşıyor. “Bazen zihnim çok dolu olabilir, işlerimden ötürü sana zaman ayıramamış olabilirim ve senin bana ihtiyacın olabilir, lütfen böyle zamanlarda bunu benimle paylaş.” Çocuğun annesinden bu cümleyi işitmesi, kendisinin önemsendiğini hissetmesi bakımından önem taşımaktadır. Her ailenin yaşam standartları, aile yapısı ve sayısı farklı olduğundan çocuk ve anne ilişkisi de farklılaşacaktır. Ancak unutulmamalı ki, çocuk ile kurulan empatik dil, sen dili yerine kullanılan ben dili çocuğun duygusal dünyasına erişimi kolaylaştırıyor.

İşverene büyük görev düşüyor

Çalışan annelerin eve iş stresini taşımamaları işverenlerinin sağlayacağı olanaklarla desteklenmelidir. Ülkemizde maalesef, çalışan annelere yönelik izin durumları kısıtlı. Birçok özel kurum ve kuruluşlar, süt emzirme izninde dahi çalışan anneye sorun yaşatıyor. Ancak çalışanın iş motivasyonu ve işi sahiplenmesi bakımından işverenin çalışanına izin kullandırması oldukça önemli. Birçok çalışan anne, çocuğunun okul toplantısı veya müsameresine katılamıyor. Kimi çalışan anneler, birden fazla çocuğa sahipse, izni bile dile getiremiyor. Çünkü bu izni okul toplantısı yerine çocuğunun hastalığında ya da olası ekstra izinleri düşünerek izni daha sonraya erteliyor. Ancak bu durumda hem mutsuz bir çocuk (ki daha sonra anne ile çatışma yaşayacağı olasıdır) hem de mutsuz bir anne oluyor. Çünkü anne, anneliğini sorgulayacak, yoğun işi ile çocuğu arasında kalacaktır.

Çalışan için; patronu ve iş arkadaşları ile kurduğu sağlıklı iletişim kadar üssü tarafından anlaşıldığını hissetmesi de oldukça önemlidir. Birçok çalışan mobbinge (psikolojik taciz) maruz kalıyor ve işini bırakıyor. Bu gibi durumların önlenmesi için, ekipte en alt katmandan en üst katmana herkesin sağlıklı iletiş kurması önemlidir. Ek olarak, kişi yaşayacağı sorunlar karşısında tek olmadığını; çalıştığı kurum tarafından fiziksel-psikolojik destek alabileceğini bilmesi, çalışma arkadaşları ile daha yakınlaşması ve iş stresini atabilmesi bakımından sağlanan iş dışı aktivitelerle (kültür-sanat ve spor aktiviteleri gibi) kendini daha iyi hissedecektir. Bireyin yaşı ne olursa olsun pozitif pekiştireçlerin olması (çabasının ve başarısının görüldüğü, aktivitelerin yapıldığı, zam durumunun adil olduğu, psikolojik desteğin sunulduğu (birçok çalışan maddi durumundan ötürü uzman desteği alamıyor. İşverenin iş yerinde psikolog bulundurması ya da anlaşmalı olduğu bir merkezde çalışanının uzman yardımı alabilmesini sağlaması gibi) işe dair alacağı sorumluluğu ve sahiplenmesi bakımından oldukça önem taşıyor.

ben

     

 

 

    Yazar: Uzman Psikolog Duygu Yüksel