İş hayatında eğlenerek çalışmanın önemi gittikçe artıyor. Bu şekilde hem çalışanların motivasyonunu yüksek tutmayı hem de işe olan bağlılıklarını artırmayı hedefleyen şirketler, iş süreçlerinde oyunlaştırma tekniğini kullanmaya özen gösteriyor. Bununla birlikte uygulanan oyunlaştırma metotları işe alışma, verimi artırma, öğrenme gibi konularda şirketlere büyük fayda sağlıyor.

gamificationOyunlaştırmanın, oyunsal düşünmenin ve oyun mekaniklerinin oyun dışı alanlarda, çalışanları problem çözmeye teşvik etmek için kullanıldığını belirten [e]instein Genel Müdürü Mert Kestek, bunun birçok farklı alanda incelendiğini ve uygulandığını aktarıyor. Kestek, oyunlaştırma metodunun iş hayatında ne şekilde yer aldığını, hangi alanlarda kullanılmasının daha doğru olduğunu paylaşıyor.

Tetris dönüm noktası oldu

Bugünkü oyunlaştırılmış öğrenme (Gamification) için en önemli tarihin, 1990’lı yılların başı olduğunu dile getiren Kestek, bunun nedenini yeni jenerasyonun oyun sever olarak doğmasına bağlıyor. Oyun oynama şeklinin değiştiğini ekleyen Kestek, “Eskiden commodore 64’ler gibi TV’ye monte edilen, kurması-toplaması 20-25 dakikayı bulan oyunlar, yerlerini bugünküne en yakın mobil oyun olarak da adlandırabileceğimiz Tetris’e bıraktı. Belki de Tetris dünyanın oyun oynama alışkanlığını değiştirdi” diyor. Bunun hem oyun endüstrisinde, hem de öğrenme anlayışında önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor ve oyunun mobil bir şekilde oynanıyor olmasının, bugünkü anlamda akıllı telefonlardan oyun oynamanın ilk deneyimi olduğunu, oyun oynayan kişilerin yaş skalasını da bir hayli yukarıya taşıdığını vurguluyor. Kestek, “Bu da özellikle yetişkin eğitiminde oyunu önemli bir araç haline getirdi. Bugün, sosyal paylaşım platformlarında annelerimizden hatta dedelerimizden bile şeker patlatma oyunlarında can isteği geliyorsa bunu Tetris jenerasyonuna da borçluyuz” diyor.

Rekabet büyük önem taşıyor

Oyunlaştırma yöntemlerinin insanların rekabet, başarı, statü, kendini ifade etme, altürizm gibi doğal arzularını tatmin etmeye çalıştığını söyleyen Kestek, temel bir oyunlaştırma stratejisinin katılımcıları tamamladıkları görevler için ödüllendirdiğini ifade ediyor. Kestek, sözlerine “Hatta bu ödüller çoğu zaman maddi değil; puanlandırma, başarı rozetleri ya da rütbelendirme, ilerleme göstergesinin dolumu ve çalışanlara sanal para vermek gibi. Oyunlaştırmada kullanılabilecek bir başka oyunsal öge de rekabettir. Kazanılan ödülleri diğer çalışanlar tarafından görülebilir yapmak veya çalışanlar arasında liderlik sıralaması yapmak çalışanları rekabete özendirme yollarıdır” diye devam ediyor.

Hem özel sektörde hem kamuda kullanılıyor

Sadece bulunduğu yeri “checking-in” işaretleyen, mekanları puanlayan ve bunun karşılığında sanal rozet kazanılan Foursquare uygulamasının dünya üzerinde aktif kullanıcı sayısının 45 milyonu geçtiğini örnekleyen Kestek, bu durumun bile şirketlerin web sayfalarına, kampanyalarına ve mobil uygulamalarına oyunlaştırmayı katmalarına yeterli bir gösterge olduğunu söylüyor. Firmaların, yeni işe giren çalışanlarına oryantasyon eğitimi olarak oyunlaştırmayı sunduklarını aktaran Kestek, “Bunun en başarılı örneklerinden biri Şekerbank Oryantasyon Oyunu’dur. Yeni işe giren çalışanlar, bir oyun oynayarak, Genel Müdürün mesajından, finansal tablolara, İK politikalarından, Intranet ve benzeri iç portallara kadar bir çalışanın bilmesi gereken tüm konularda bilgi sahibi olabiliyor” diyor. Kamu kurumlarının da oyunlaştırma konusunda çok aktif olduğunu ekliyor. Kestek, buna da “Kamu kuruluşlarının da oyunlaştırma konusunda özel sektörden geride kalmadıklarına iyi bir örnek; MKK – Merkezi Kayıt Kuruluşu, tüm çalışanlarına uyguladığı iş sürekliliği sınavını, oyunlaştırma ile sunuyor. Çalışanlar aynı TV’deki bir yarışmaya katılmış gibi soruları cevaplayabiliyorlar” şeklinde örnek veriyor.

Çalışanlar sürece dahil ediliyormertkestek

Oyunlaştırma ile firmaların çalışanlarını süreçlere dahil edebileceğini belirten Kestek, bu şekilde daha nitelikli iş üretilebileceğine de değiniyor. “En güzel örneklerinden biri de birkaç yıl önce yaşandı. Uluslararası bir yazılım firması yeni geliştirdiği bir ürünün 30’dan fazla dilde üretimini gerçekleştirecekti. Bunun için gerekli çeviri işlemleri yapılmıştı. Bununla birlikte yapılan çevirilerin doğruluğunun kontrol edilmesi ve yapılan çevirinin kalitesinin artırılması gerekiyordu. Bu çerçevede bir oyun tasarlandı ve çalışanların kendi ana dillerinde yapılan çevirileri kontrol etmesi ve gerekli düzeltmeleri yapması hedeflendi. 5 bine yakın çalışan bir ay süre ile bu oyunu oynadı. Toplam 530 bin sayfa görüntülendi ve 7 bine yakın hata raporlaması yapıldı” diyen Kestek, bu yazılım firmasının, yapılacak işi çalışanlarına görev olarak vererek iş geliştirmeye dair bu kadar olumlu sonuçlar elde edemeyeceğini anlatıyor.

Uzaktan eğitimde oyunlaştırma

Çalışanların kendi istekleri ile daha fazla ama en önemlisi eğlenerek vakit geçirebilecekleri bir eğitim çözümü ortaya koymak gerektiğini vurgulayan Kestek, yapılan araştırmalara göre eğlenceli hale getirilmiş öğrenme içeriklerinde kullanıcıların yüzde 30 daha fazla zaman harcadığını ifade ediyor. Kestek sözlerine şu şekilde devam ediyor; “Türkiye’de 12 yaş ve üstü 28 milyon internet kullanıcısı var. Bunların 8.3 milyondan fazlası internet üzerinden oyun oynuyor. Ay bazında ortalama kişi başı geçirilen süre ise 1 saat 40 dakika. E-learning pazarında, oyunlaştırma dünyada da agresif bir büyüme sergiliyor. 2010 yılında 100 milyon Dolar olan pazarın, 2016 yılında 2.8 milyar Dolar olması bekleniyor.”

Oyunlaştırmanın yerel örneği BiTaksi

Oyunlaştırmanın ülkemizdeki iyi örneklerinden birinin BiTaksi uygulaması olduğuna değinen Kestek, “Bu uygulamayla bulunduğunuz noktadan taksi çağrısında bulunuyorsunuz, size en yakın üye taksiler talip oluyorlar. Siz istediğiniz taksiyi seçiyorsunuz. Bununla kalmıyor. Akıllı telefon ve sosyal medyadan alışık olduğumuz puanlama sistemi burada da uygulanıyor. Yolcu taksiyi ve sürücüyü puanlıyor, yorum yazabiliyor. Hatta taksi şöförü de yolcuyu puanlayabiliyor, yorum yazabiliyor, gerektiğinde şikayet edebiliyor” diyor. BiTaksi uygulamasını kullanan taksicilerin, bu uygulamayı çok sevdiklerini, hatta taksilerine binen ve uygulamayı kullanmayan müşterilerini bile uygulamayı indirmeleri yönünde teşvikte bulunduklarını sözlerine ekliyor. Uygulamanın, platformu en çok kullanan, en iyi puanları alan, en çok yol yapan şoförleri ayrıca değerlendirdiğini belirten Kestek, böylelikle taksiciler arasında tatlı bir rekabet ortamı oluştuğunu iletiyor. Her ay uygulamayı kullanan şoförlerin performansına göre akıllı telefon, saat ve bunlar gibi birçok hediye kazandıklarını da aktarıyor.

Firmaların İK politikalarını etkiliyor

Şirketlerinde hala eski usul performans yönetimi yapanlara tavsiyelerde bulunan Kestek, “Hedef verip, sonra da hesap sormak dönemi bitti. Hatta Y kuşağı ve Z kuşağı genç çalışanlar için hayli hayli bitti. Yapıcı rekabet ortamı, kişinin inisiyatif almasını sağlayacak, her an ne durumda ve kaçıncı sırada olduğunu görebildiği, hediye ve ödül alacağından emin olduğu, hem eğlendiği hem de prim kazandığı bir ortam oluşturmak gerekiyor” diyor.

Kariyer Dergi Haziran Sayısı