“Yorgunluğumuzun sebebini bitmeyen işlere, yöneticinizin söylediği o söze, yan yan bakan iş arkadaşımıza, aramayan sevgilimize, çocuğumuzun düşmeyen ateşine bağlarız. Elbette etkilidir bunlar ve fakat bizi asıl yoran şey, dışarıdan gelen bu etkilerin ötesinde içten gelen hislerimiz olur. Bu negatif duygulardan kurtulmak ve bir an önce kendimizi daha iyi hissetmek için ya kendimizi ya da etrafımızdaki yakınlarımızı yer dururuz” diyen İletişim ve Yaşam Danışmanı, Eğitmen Beral Fişekçi, başarılı insanların negatif duygulara tutunmak yerine, negatif duyguları serbest bırakıp yollarına devam ettiğini belirtiyor ve duygu yönetiminin başarı üzerindeki etkisini anlatıyor.

Başarılı insanların tutumlarına baktıkça belki de çoğumuz onların farklı bir “ırk” olduğunu düşünürüz. İsteyip yeterince erişemediğimiz başarı duygusuna ancak farklı bir ırk sahip olabilirmiş gibi gelir. Başarılı insanlar, elbette başka ırktan gelen değil, duygu ve düşüncelerini yönetmeyi öğrenebilmiş ve öğrendiklerini de hayatın içine aktarabilmiş olanlardır. Bu da demek oluyor ki duygu yönetiminin başarı üzerinde gözle görülür bir etkisi var. Kendine göre hedeflediği her ne ise ona ulaşmış insanların belki de tamamında şunu görürüz: “Başarılı insanlar negatif duygulara tutunmak yerine, negatif duyguları serbest bırakıp yollarına devam eder.”

Tutunmak ve bırakmak…

Bizi asıl yoran şey nedir?

Yoğun çalışma temposu içinde çoğumuz, çoğunlukla günün nasıl geçtiğini fark etmeyiz. Bir bakarız akşam oluvermiş ve günün sonunda biz, yorgunluğumuzu atıp kendimizi rahatlatacak alanlar yaratma eğilimine gireriz. Çıkışta arkadaşlarla bir şeyler içmek, kendini televizyona teslim etmek, buzdolabı önünden kendini çekememek ya da salondaki o üçlü koltuğa yapışıp kalmak gibi. Çoğunlukla da yorgunluğumuzun sebebini bitmeyen, yetişmeyen işlere, patronun söylediği o söze, yan yan bakan iş arkadaşımıza, aramayan sevgilimize, çocuğumuzun düşmeyen ateşine bağlarız. Elbette etkilidir bunlar ve fakat bizi asıl yoran şey, dışardan gelen bu etkilerin ötesinde içten gelen hislerimiz olur.

Kendimizi kontrol altına almaya çalışmak, zorlamak, kendimizi yeterince ifade edememek, isteklerimizle iş ortamının birbirine olan uyumsuzluğu, iç çelişkilerimiz, başarısızlık ve benzeri korkularımız, yalnız hissetmemiz, endişe üretmedeki sonsuz başarımız, yaşamdan eskisi gibi tat alamayışımız… Bu duygular tamamıyla su yüzüne çıkmamış, kendini açığa çıkartmamış olsa da yorgunluk ve mutsuzluk sebebimiz olur. Ama biz onlara tam olarak bir mana verip tanımlayamamamıza rağmen, tuhaf bir şekilde onlardan kurtulmak isteriz. Bu negatif duygulardan kurtulmak, bir an önce kendimizi daha iyi hissetmek ve üzerimizdeki baskı gömleğini çıkartmak için ya kendimizi ya da etrafımızdaki yakınlarımızı yer dururuz.

Kendinizi ya da başkasını yiyip bitirmek… Çözüm müdür? Sizi yoran, baskılayan duygularınız oradadır, sizdedir. Zaman içinde bilinçaltınızda emboli yapmış pıhtı gibi negatif enerji toplarına dönüşerek yaşamınızı ele geçirir, yorar ve ilerlemenizi engeller. Onlardan sanki sizi tozlandırmışçasına, sanki bir belaymışçasına kurtulmaya çalıştıkça, bir yaka iğnesi gibi size yapışır.

Şöyle düşünün, bir insandan hoşlanmıyorsunuz, iletişime geçmek istemiyorsunuz hatta aynı ortamda bulunmak bile istemiyorsunuz. Bu insan ya size kendini sevdirme eğilimine girer ya da size gıcık gelen hareket katsayısını artırıp sizin ilginizi çekmeye çalışır. Hangisini yaparsa yapsın o sizinle bazen imalı, bazen örtük iletişim içinde olur ve sizi kemirmeye devam eder. Çünkü o oradadır. Beğenseniz de beğenmeseniz de oradadır, o vardır. Bu “şimdilik” kötü diyebileceğiniz, sizin beğenmeyeceğiniz bir haber olabilir.

Dahası ise, hem kurtulmak isteriz hem de bu bizi zorlayan durumlardan besleniriz, onlara tutunuruz. Tutunmanın dip notunda mutlaka bir fayda vardır. “Sevmediğim o kişiden, onunla yaşadıklarımdan ne faydam olabilir ki?” demeyin, üzerinde bu açıdan da düşünün derim. İyi haberim de şu, negatif duygular dönüşebilir, tutunduğunuz duygular serbest kalabilir…

Araştırmalar, toplumun yüzde 64 oranında vasatlardan oluştuğunu gösteriyor. Bu grup pek etliye sütlüye bulaşmayan, kendine çok da yatırım yapmayan, günü kurtaran bir grup. Ne başarılı demek mümkün ne de başarısız. Bu gruptan olmamak ve hayallerinizi gerçekleştirmek için ihtiyacınız olan motivasyonu size sağlayacak ve sizi engelleyen negatif duygularınızı dönüştürecek birkaç temel adım bulunuyor:

-Yaşadığınız duygunuzun içine girin: Tam o anda, “Ne haldeyim, ne hissediyorum?” sorusuna köşe bucak kaçmadan cevap bulun. Kıskançlık duygusu yaşıyorsanız, kıskançlığınızı görün. Derecelendirin. Yaşadığınız kıskançlığa 10 üzerinden kaç veriyorsunuz?

-Duygunuzu kabul edin: Kabul etmek ve kabullenmek konusu başlı başına üzerinde çalışılması gereken bir konu. Özellikle direnişi yüksek olanların anlamaya da direniş gösterdiği bir konu. “Bir sürü beğenmediğim şey oluyor. Hepsini kabul mü etmem gerekiyor?” cümlesini sık duyuyorum. Kabullenmek, içinde mecburiyetlik, kerhenlik barındırır. İçinde bir çeşit içsel mücadele, savaş ve direnç vardır. Kabul etmek, görmeyi, tartmayı, iletişime geçmeyi gerektirir ve bilinçli bir seçimi barındırır. Duygunuzun varlığını kabul etmeniz bilinçli bir tercihtir ve tam bu aşamadan sonra negatif duygu görevini tamamlamaya başlamış ve balon gibi sönmeye başlamıştır bile.

-Duyguyla sıcak iletişime geçin. Nasıl yani konuşacak mıyız? Tam olarak da bunu kastediyorum. Konuşun onunla. Duyguların da duyguları olduğunu unutmayın lütfen. Örneğin, “Endişe duygum, seni görüyor, fark ediyorum, varlığını kabul ediyorum. Senin varlığın bana şu an negatif gibi görünen şeyler de yaşattı ve bu sayede öğrendiklerim oldu. Teşekkür ediyorum. Ama seni serbest bırakıyorum. Ben (o duygunun pozitif karşılığı olan diğer duyguyu tanımlayarak) güven duygumu açığa çıkarıyorum ve aktif kullanmayı tercih ediyorum.” Bu cümleyi söylediğinizde içinizdeki endişenin enerjisi neredeyse bitecek kadar azalacaktır. Güven duygusu endişenin yerini alacaktır. Deneyin.

Bu kadar kolay mı?

Evet. Diğer taraftan şunu da söylemeliyim, bu adımları uygulamanıza rağmen bir süre sonra tekrar negatif duygularınız baskın geliyorsa ve tekrar eden olaylara sebep oluyorsa, onlar bilinçaltındaki keskin bıçaklardır. Onları dönüştürmek de mümkün ancak daha derinlemesine çalışmalar ister. O çalışmaları yapana kadar da bu adımları uygulamaktan vazgeçmemenizi tavsiye ederim. Çünkü bilin ki; negatif duygu da sizde, pozitif de. Neyi işlerseniz onun motifini ama şimdi ama yarın mutlaka yaratırsınız.

beral_fisekci
İletişim ve Yaşam Danışmanı, Eğitmen Beral Fişekçi