Sizi herkes yazar kimliğinizle tanıdı. Oysa ki daha önce de profesyonel olarak iş yaşamının içindeydiniz. Gazetecilik, senaristlik, sanat yönetmenliği deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz? Sanat yönetmenliği çalışmalarım çok renkli ve heyecan vericiydi. Tunca Yönder, Ali Tara, Üstün Barışta gibi ülkenin en önemli reklam yönetmenleriyle birlikte 200 civarında reklam filminde set yapımcılığını yaptım. Ayrıca TRT’nin televizyon dizileri ile bir yabancı şirketin çektiği konulu filmde de çalıştım. Yaratıcılık, organizasyon ve en önemlisi de zamana karşı yarışma adına çok yararlandığım çalışmalardı bunlar. Senaristliğimi önemseyecek fazla etkinliğim yok. Bir çok seneryo yazmama karşın, sadece iki tanesi hayata geçirilebildi. BİR KIRIK BEBEK, Kültür Bakanlığı ödülünü aldı. AYYAŞLI İLE KİRACILARI dizisi de bana, “En İyi Sanat Yönetmeni” ödülünü getirdi. Gazetecilikte ise çok şansızdım. Köşe yazdığım gazeteler ya el değiştirdi ya da kapandı. Habercilikte de başarısız oldum çünkü bir habercide bulunması gereken yırtıcı yönüm, sıfır. Suçlu olduğunu bildiğim insanların dahi üstüne gitmekten hoşlanmıyorum. Gazetecilik benim yapıma göre bir meslek değildi.

Hiçbir kurgu gerçekten daha fantastik değildir denir, katılıyor musunuz?

Kesinlikle. Her kurgu yüzde yüz yaşamdan alınır. Bu gün bize fantastik ve inanılmaz gelen kurguların dahi yarın gerçekleşmiyeceği ne malum!

Çocukluğunuzu nasıl anlatırsınız? Aklınızda en net kalan şeyler neler?

Çok mutlu, uyumlu, sevgiyi doya doya yaşadığım bir çocukluğum oldu. Belleğim o kadar çok güzel anıyla dopdolu ki hangi birini nakledeyim. Istanbul’da doğdum ama babamın görevinden dolayı Ankara’da büyüdüm. Babama dair tüm hatıralarım benim için çok değerlidir. Her sabah onunla el ele okula yürürdüm ve bana sürekli çarpım tablosunu ezberletirdi. Buna rağmen babamı çok sevdim. Onun hayat görüşüm ve karakterim üzerindeki etkisi büyüktür. Ankara’da büyüyen çocukların siyasi yönü güçlü olur, çünkü büroktarların evinde sadece siyaset konuşulur. Ben de bu yüzden siyasete hep ilgi duyarım. Annem ve babam dışında, tüm ailem Istanbulludur. Okul tatillerimi, bu olağanüstü kente gideceğim ve beni şımartmak için bekleyen aileme kavuşacağım için, iple çekerdim.

Çocukluğunuzda geçmişe dair hikayeler anlatan, ailenizin tarihini öğreten yaşlı biri var mıydı?

Ben anneannemin annesini ve babasını görmüş biriyim. Dedem ben dokuz, nenemse ben on beş yaşındayken vefat ettiler. Kısacası Osmanlı denen olguyu, yaşıtlarım gibi kulaktan dolma öğrenmedim, bizzat yaşadım. Dedem yaşı ve birikimi icabı Cumhuriyetçi değildi. Yine de onun ve Ahmet Cemil Rey (Cemal Reşit Rey’in babası) gibi yakın dostlarının sayesinde Istanbul beyefendisi’nin, Osmanlı aydınının nasıl olduğunu ve ne kadar derin, süzme bir kültürden geldiklerini öğrenme şansını yakaladım.

Şiir ve kısa öyküleriniz de var. Roman size daha yakın bir tür mü?

Hayır, öykü bana çok daha yakın bir tür.

Romanlarınızda genellikle tarih ve insanların kurgusal öyküleri iç içe geçiyor. Tarihsel kısım için araştırmaları nasıl yapıyorsunuz?

Her ne kadar kurguya katacak da olsanız, tarihi irdeliyorsanız, doğrusunu bilmek zorundasınız. Buna inandığım için özellikle SEVDALİNKA’yı yazarken çok ayrıntılı bir çalışma yaptım. NEFES NEFESE ‘de hatta FÜREYA’da bile ciddi ön çalışmalarım var.

Yazarken hikayenin sonu kafanızda belli midir? Yoksa olayların kontrolünüzden çıktığı olur mu?

Hiç bir zaman belli değildir. Karakterler beni istedikleri yöne sürükler. Onlara müdahale etmeyi sevmem. Dayatıcı yönüm, çocuklarımın üzerinde de, karakterlerimin üzerinde de oldukça zayıf…

En çok sevdiğiniz, duygusal bağ kurduğunuz yazarlar kimler? Bunların dışında beğendikleriniz kimler?

Her bir yazarın, içinde bulunduğum yaşa, çağa ve ruh halime göre değişik değerleri var. Onyedi yaşında etkilendiğim yazarlarla, kırklı ya da altmışlı yaşlarımda etkilendiğim yazarlar aynı olabilir mi? Büyürken Dickens, Jane Austin okur, hayran kalırdım. Gençlik yıllarımda Faulkner, Sinclair, Hemingway gibi yazarları sevdim. James Joyce’yi, John Fowles’i taktir etmek için otuzlarıma gelmem gerekti.Son yıllarda Amin Maalouf’u okumaktan hoşlanır oldum. Bana Türk edebiyatını sevdirenler ise Nezihe Meriç ve Yusuf Atılgan’dır. Bu gün aynı heyecanı Ayla Kutlu’nun romanlarına, Murathan Mungan’ın hem şiirlerine hem düz yazısına duyuyorum.

Edebiyat tarihinde en sevdiğiniz dönem hangisi?

Rus edebiyatında Tolstoy’ların Dostoyevski’lerin dönemi, favorim. İngiliz edebiyatında New Age dönemi bana heyecan verir. Türk edebiyatı için, ancak bir elli yıl sonra konuşabilirim. Bu gevezelik, ben dünyada olmayacağım için başkalarına düşecek.

Size tarihte bir kişinin yerine geçme şansı verilseydi, kimi seçerdiniz?

İngiltere Kraliçesi 1. Elizabeth’in. Onun devrinde edebiyat, tiyatro ve sanatın her dalı pıtrak pıtrak çiçek açtı, ülkesinin sınırları üçe katlandı, yeni dünyalar keşfedildi, icatlarda patlama oldu. Kraliçe 1. Elizabeth, hiç evlenmedi ama aşktan yana nasibi bol oldu. Çevresini kuşatan dar kafalı danışmanlarına da duman attırdı. Danışmanlarının tümünün erkek olduğunu vurgulamaya gerek var mı?

En çok hangi dönemin giysilerini beğenirsiniz?

1930’ların ve 40’ların modasını. Kadınları gerçekten ince ve cazip gösteren kıyafetlerdi onlar.( Belki de bilinç altında bana annemin genç ve çok güzel olduğu günleri hatırlattığı için böyle düşünüyorum.). Kendi yaşadığım devirden soruyorsanız, 60’lı yılların sonuyla 70’li yılların başında, Hippilerin giyimi kişisel özgürlüğü simgelediği, özentisiz olduğu için bana çok yatkındır.

Çok satmak benim ayıbım demişsiniz bir röportajınızda. Neden?

Kitaplarım çok satmasaydı, Ödüllü Öykü Yazarlarının toplantısına beni de çağırırlardı. Ne de olsa Haldun Taner ve Sait Faik ödülleri gibi, iki çok önemli ödülüm var, kitaplarımın çok satmadığım zamanlarda kazanmış olduğum.

Türkiye’de edebiyat eleştirisi sistemi sizce ne kadar sağlıklı işliyor?

Bence işlemiyor. Bu gün edebiyat fakültelerinin eleştiri bölümlerinde okuyan gençler yetiştikten sonra ve tarafsız gözle, yazarı değil de eseri eleştirmeye başladıklarında, umarım işler.

Şu an üzerinde çalıştığınız projeyi biraz anlatabilir misiniz?

Eylül ayında yayınlanacak olan romanım şu anda baskıya hazırlanıyor. Üzerinde çalıştığım kitap, daha önce dergilerde yayınlanmış gerçek hayat hikayelerim ile henüz yayınlanmamış kurgu öykülerimin karışımı olacak.

Gelecek için ne gibi projeleriniz var? Örneğin bir film senaryosu yazmayı düşündünüz mü?

Gelecek için proje üretebilecek yaşı geçtim. Zamanın az, dolayısı ile proje yapmam biraz safdillik olur. Film senaryosuna gelince, kendi yapıtımdan üretiliyorsa, evet düşünürüm.