Bursa’da 2003 yılından bu yana her yıl Ulusal Girişimcilik Kongresi’ni düzenleyen Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın Genel sekreteri Tolga Yücel, bu etkinliğin Bursa’da düzenlenmesine rağmen ulusal bir organizasyon olduğunun altını çiziyor. 
Kongre fikri nereden doğdu? Yeni iş kurmak isteyenler için de, işini büyütmek, markalaşmak ve dünya ile rekabet etmeye hazırlayan girişimciler için de BTSO, bir danışma merkezi gibi faaliyet göstermektedir. Bizim hizmet anlayışımız da bunu gerektiriyor zaten. Yani, kendimizi görevli addediyoruz.
Bugün elinde biraz sermayesi olan herkes, cesareti de varsa, iş kurabilir. Ama, tek başına ne cesaret ne de sermaye, bugünkü global standartlara ulaşmayı mümkün kılamaz. Hem bu kentin, hem de Odamız’ın genetik kodlarında, sanırım girişimcilik var. Bursa’nın ekonomik yapısı ve tarihi düşünüldüğünde, “girişimci”ye ve “girişimcilik”e sahip çıkmak tam bize göre. İşte bu mantıkla, Ulusal Girişimcilik Kongresi’ni bir proje olarak ürettik, sahiplendik ve geliştirerek, her yıl daha kaliteli bir şekilde kamuoyunun önüne çıkıyoruz.

Kongre boyunca ne gibi etkinlikler düzenleniyor?
Her yıl belirlediğimiz temaya uygun isimleri konuşmacı olarak devam ettiğimiz kongremiz, tam bir iş dünyasının buluşma platformu. Geçmiş yılların katılımcı profillerini incelediğimizde, sadece hedeflediğimiz gibi, yeni iş kuran, kurmak isteyen girişimci adayları ile halihazırda girişimci olanların yanı sıra üniversite son sınıf öğrencilerinin, akademisyenlerin ve ev hanımlarının da kongremize ilgi gösterdiğini fark ettik. Kongremize katılanlar başta KOBİ’ler olmak üzere, iş dünyasının zirve yapmış isimlerini de, ekonomiye yön veren bürokrat, teknokrat ve/veya profesyonel yöneticileri de, biraz önce bahsini ettiğim kitleyi de burada bir arada görebileceklerini bilerek gelmeliler. Bunun önemli ve kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğunu düşünüyorum. 2 günlük Kongre boyunca, hizmet binamızdaki atriumda bir fuar düzenliyoruz. Bu yıl ana temamız “inovasyon”. Farklılaşma, artık en kritik başarı faktörlerinden biri. Pek çok platformda inovasyondan söz ediliyor. Ama Türk şirketlerinin inovatif ürün ve fikirler konusunda henüz yolun çok başında olduğunu biliyoruz. Bu yıl, iş sahiplerine ve katılımcılara inovasyonun ne olduğunu daha iyi ve kalıcı bir şekilde anlatabilmek için kitap dağıtacağız. Dağıtacağımız kitaplarda, inovasyonun ne olduğunu da öğrenecekler, deneyimleri de okuyabilecekler.

Neden bu etkinlik Bursa’da düzenleniyor? Tüm Türkiye’ye yayma çalışmalarınız var mı? Bursa, coğrafyası ve doğal zenginlikleri ile büyük bir avantaja sahip. Kökleri tarihe dayanan girişimcilik kültürünü de bunlara eklediğinizde ortaya mükemmel bir uyum çıkıyor. Doğal bir öncülük misyonu çıkıyor. Bugün Bursa’nın ihracatta İstanbul’dan sonra ikinci sırada olması tesadüf değil. Sözünü ettiğim bu mükemmel uyumun bir sonucudur. Hal böyle olunca, Bursa’nın, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın girişimciliğe sahiplenmesi de son derece doğal oluyor. Ama şunu atlamamak lazım. Ulusal Girişimcilik Kongresi’nin sadece mekanı Bursa’dır. Bu adı üzerinde ulusal bir organizasyondur. Kongremiz, her yıl İstanbul, Yalova, Çanakkale, Bilecik, Sakarya, Kocaeli, Balıkesir, Kütahya, Eskişehir’den de çok sayıda katılımcıya ev sahipliği yapıyor. Etki alanımız her yıl daha da genişliyor. Bu projenin kurgulanma sürecinde, zaten ulusal olma iddiası vardır. Hatta geçen yıl uluslararası konuşmacılarımızla bu hedefimizi de aştık. Daha önce bahsettiğim gibi, bu kongre, bir girişimcilik platformudur. Girişimciliğin tüm taraflarının buluştuğu, bulaşabileceği bir ortam hazırlıyoruz.

Girişimcilik bakımından Bursa’yı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de girişimcilik ne düzeyde? Avrupa ülkeleriyle kıyaslayabilir misiniz?
Türkiye’de Bursa’nın girişimcilik konusunda öncü kentlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.  Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi biliyorsunuz Bursa’da kuruldu. Bugün Türkiye ekonomisini ağırlıklı olarak sırtlayan 2 sektör var. Biri otomotiv ana ve yan sanayi, diğeri de tekstil ve konfeksiyon sektörü. Ve her 2 sektörün de Bursa’da oldukça gelişmiş olduğunu bilmeyen yok herhalde…Türkiye’nin en fazla istihdamını sanayide sağlayan ili de yine Bursa. Yabancı sermaye açısından baktığımızda, 1900’lü yılların başında kentimizde yatırım yapan yabancı uyruklulara rastlıyoruz. 1968’de de ilk büyük ölçekli doğrudan yabancı sermayeli yatırımları görebiliyoruz. Tüm bunlar Bursa’da girişimciliğin bir kültür olarak benimsendiğini gösteren örnekler. Ama bunlar yeterli mi noktasında, ne yazık ki, bu kadar heyecanlı olamıyoruz. Çünkü, siz istediğiniz kadar iş kurayım, işimi geliştireyim, yeni bir sektöre gireyim, yeni bir ürün geliştireyim diye önünüze hedefler koyun. Bir ülkede girişimcilik zemini tutarlı, bürokratik işlemler kolay ve teşvik sistemi de yeterince cömert değilse, sınırlarınız bellidir. Türkiye bu anlamda çok yol kat etti. Kabul ediyorum ancak, gerek Avrupa ülkelerinde gerekse komşu ülkelerimizdeki yatırımcılara tanınan kolaylıkları, avantajları ve teşvikleri  görünce, neden Batı toplamlarından daha çok dünya markası çıktığını anlamak zor değil. Bugün biz, Avrupa ülkeleriyle sanayi arsası, enerji fiyatları, istihdam yükü, vergi ve girdi fiyatları konusunda yarışabiliyor muyuz? O halde, Türk girişimcilerinin Avrupa girişimcilerinden ne eksiği var? diyebiliyoruz.
 
Girişimciliğin az olması nelerden kaynaklanıyor?  Girişimcilik arttığında ülkemizde neler değişecek?   Girişimciliği artırmak için neler yapmak gerekiyor?
Girişimcilere tanınan avantajların ve teşvik sisteminin tatmin edici olmaması, doğal olarak ülkemizde insanların cesaretini kırıyor. Bugüne kadar ülkemizde uzun vadeli siyasi ve ekonomik istikrarın olamaması da, önemli faktörlerden biri kuşkusuz…Gerek yıllarını üretime vermiş duayen işadamı olsun gerek işin başındaki bir girişimci olsun, herkes önünü net görebilmek ister. Planlarını da buna göre yapmak ister…
Bir ülkenin kalkınma hamlesi yapmasında en önemli etken, dünyaya ayak uydurması ve bunun için de, özel sektörün ekonomide itici güç olmasıdır. Türkiye’nin her geçen yıl dünyayla rekabette önemli yol kat ettiğini söylemek mümkün, ama bunun gerçekleşmesinde, özel sektörün gayretleri, çabaları ve bitmeyen sabrı ve enerjisinin etkili olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Ülkemiz daha çok girişimci üretirse ne değişir, daha çok üretim, daha çok markalaşma, daha çok rekabet ve dolayısıyla kalkınma ve refah artışı gelecektir. Yerli girişimcilerimizin yatırımları ile gelişmiş ekonomilerden esinlenen değil, esinlenilen bir ülke olmak içten bile değil…
Dünyada genç nüfusu en fazla olan ülkelerin başında geliyoruz. Genç nüfus, öncekilere göre teknolojiye daha adapte ve daha talepkar… Elimizde bu güç varken ve gençlik de, gelişime açıkken bence girişimciliğin her yönüyle teşvik edilmesi için çaba gösterilmelidir.
Bu noktada serbest bölgelerin Türkiye’de uygulaması başladığında yaşanan heyecanla bir süre sonra serbest bölgelerdeki avantajların kaldırılmasıyla birlikte yaşanan hayal kırıklığını hatırlatmak isterim. Veya teşvikli iller yasasını da anımsatabilirim. Bunlar aslında söylemek istediklerimizi çok iyi özetliyor. Siz, devlet olarak, girişimcinin arkasındaki görünmez güç olduğunuzu gösterip göstermemenin kararını verebilmelisiniz. Siyasete bağlı olarak değişmeyen bir ekonomi anayasasını bu anlamda kabul etmelisiniz. Şartlar ve koşullar ne olursa olsun, girişimcilere kaşıkla verdiğinizi kepçeyle almamalısınız. 
Biz, BTSO olarak, bir taraftan ticaret erbabı ve sanayicilerin küresel rekabet yolculuklarında desteklemeye çalışıyoruz, diğer taraftan da onlar için maksimum fayda yaratacak projeler üretmeyi ve  sosyal sorumluluk anlayışımızı yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. İşte bu nedenle, sadece devletten kararlılık ve tutarlılık isterken, biz de oturup beklemiyoruz. Zaten devlet dediğimiz kavramın içinde bizlerin de olduğunu düşünüyorum. Biz bir taraftan eleştirirken, durum analizi yaparken, sürekli fikir üretmeye yeni projelerle girişimcilerin cesaretini ortaya çıkarmaya da çalışıyoruz. Bunun en büyük kanıtlarından biri de Ulusal Girişimcilik Kongremiz’dir…