dilaraDoğru beslenmeyi ve doğru yaşamayı insanlara öğretmeyi ilke edinen Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilara Koçak, “Doğru yaşamak beslenmek ile doğru orantılı” diyor. Koçak; TV programı, kitapları ve “iyi yaşam ajandasıyla” hayatın içinde yaşamayı seçtiğini ispat ediyor

Kendini samimi, seçici ve pozitif olarak tanımlayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilara Koçak, Türkiye’deki beslenme alışkanlıkları üzerine çalışıyor. 1994 yılında 4 yıllık lisans eğitimimi 1996 yılında ise uzmanlık eğitimimi Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde tamamlayan Dilara Koçak’ın, 2003 yılına kadar klinik diyetisyenlik ve bölüm şefi yöneticisi olarak hastane deneyimleri oldu. İstanbul Üniversitesi Yönetici Geliştirme programını tamamladıktan sonra ABD’deki eğitim ve gözlemlerim sonrasında Mezura Kliniği’ni açtı. Şu anda hem bireylere hem de kurumlara danışmanlık hizmeti veriyor. Amerikan Hastanesi konsültan diyetisyenliğine devam ediyor, Milliyet gazetesinde 5 yıldır köşe yazıyor. TRT Türk kanalında 3 yıldır TV programı hazırlayıp sunuyor. Dilara Koçak’la yeni yaşam ve afiyetle diyet adlı 2 kitabı var, 2006 yılında başladığı “iyi yaşam ajandası”nı her yıl yenilenerek devam ettiriyor. Koçak, çok yönlü kişiliğiyle ve sıra dışı kariyeriyle dergimize konuk oldu ve sorularımı yanıtladı.

Çok yönlü kişiliğiniz ve yaptığınız işlerle dikkat çekiyorsunuz. Asıl işinizden uzaklaştığınızı düşündüğünüz zamanlar oluyor mu?
Hayatın içinde biri olmak zorundayım. Hayatın bütün renklerini hisseder ölçüde bir yerde durmam gerekiyor. Bana kilo vermek için gelen kişilerin de keyifle, mutlulukla gerçekten isteyerek yürekten bu işi yapabilmeleri gerekiyor. Eğer ben bütün gün sabahtan akşama kadar muayenehanede olsam bütün gün aynı tip profil insanla çalışırsam kendimi yenileyemem. Benzer çerçevede konuşmalar yaptığımda bunun beni körelttiğini düşünüyorum. Elbette bilimsel araştırmalar, çalışmaları takip ediyor um ancak bunlar yeterli olmuyor, hayatın içinde olmam gerekiyor.

Televizyon programını büyük bir keyifle yaptığınızı ekran karşısındaki izleyicilere de yansıtıyorsunuz…
Mesleki gelişim için bunlar yeterli olsa da kişisel gelişimim için de bu tarz kendimle ilgili de gelişimimi de devam ettirmeliyim, canlı tutmalıyım. TRT’deki programım sayesinde Kapalıçarşı’daki bir gramofon tamircisiyle de sohbet ediyor. Ümraniye’ye gidip kendi tasarımlarını yapan bir ev kadınıyla da sohbet ediyorum. Pera müzesindeki yeni bir sergiyi gezip anlatıyorum. Bu şekilde hayatın her alanından kendimi beslemiş oluyorum. Zaman olarak beni çok zorlasa da beni beslediğini düşündüğüm için çok hoşuma giderek, televizyon programına da zaman ayırmaya çalışıyorum. Başlangıçta TRT Turk’te sağlık, diyet ve egzersiz üzerine konular işliyorduk.  Ben de ekranda bu işi keyifle yapıyorum, izleyicilerimiz de ilgiyle takip ediyorlar. 10 dakikada tek bir mesaj ve pratik bilgiler. Dünya ve yöresel mutfaklar, hobi ve sanat da dahil olmak üzere çok çeşitli alanlarda sağlıklı yemek pişirme… yaşamda iyiye dair ne varsa programımızda yer vermeye çalışıyoruz.

“İyi yaşam ajandası”yla sektörünüzde bir ilki başlattınız. Fikir nasıl ortaya çıktı?
İyi yaşam ajandası gerçek tarihleriyle bir ajanda hem de yediklerinizi yazdığınız bir defter. Bu ajandada hem yediklerinizi yazıyor hem de her 2 haftada bir geçen 2 haftanın değerlendirmesini yapabileceğiniz alanlar var. Nasıl beslenmeniz gerektiğini şematik olarak size gösteriyor ve öğretiyor. Her gün yediklerinizi yazıyorsunuz. Her haftanın sonunda kendi kendinizi değerlendiriyorsunuz ve bir sonraki hafta için hedeflerinizi belirliyorsunuz. Bir ayın sonunda o ay içinde ne kadar kilo kaybettiğinizi grafiğe kaydediyorsunuz. Ardından başlayan yeni ayda yeni bir konu öğreniyor ve günlük mesajlarınız da sizi yönlendiriyor. Bir yıl boyunca beslenme bilgi seviyenizi artırıyor. Amerika dönüşü sonrasında yurtdışındaki örneklerinden yola çıkarak Türkiye’deki eksiği fark ettim. Örneklerinde boş diyet listeleri olmasına rağmen bilgilendirme yoktu. Yönlendirici ve bilgilendirici niteliği yoktu. Benim projemin ardından astroloji, mutluluk, melek ajandaları çıktı ve ben de bu konuda örnek oldum.

Unvanınızı diyetisyen olarak kullanmaktan kaçınıyorsunuz değil mi?
Ben beslenme ve diyet uzmanını kullanmayı tercih ediyorum. Diyet şişmanlığa karşı, böbrek rahatsızlıklarına karşı, karaciğer için veya kolesterole karşı yapılıyor olabilir. Ama beslenme uzmanı dediğinizde, tüm beslenme süreçlerini kapsar. Mesela, bir bebeğin, hamile bir kadının veya menopozlu birinin beslenmesini kapsar. Bireysel özelliklere göre de farklılık gösterir.

“Üniversite sınav sonucum mesleğimi belirledi”

Meslek seçiminizi bilinçli olarak mı yaptınız?
Bana bu mesleği seçmeyi çok istediniz mi diye soruyorlar. Ben üniversite sınavına hazırlanırken, Mersinin dışına çıkmamış bir Anadolu çocuğuydum. Hiçbir zaman demedim ki, doktor olayım, mühendis olayım. Ama hayırlı ve iyi bir yer kazanayım istedim. Bölümüm 13. Tercihimdi. Özellikle mesleki dersleri almaya başladıkça mutluluğum daha da arttı.

Mesleğinizin sırları var mı?
Tabii ki zaman içinde gelişen bir yönteminiz oluyor ama bence davranış biçiminiz ve deneyimlerinizin bütünü size ait sırlar olarak değerlendirilebilir. Sihirli değnek etkisi gibi bir formül ve ya teknikten bahsetmek benim işim için gerçekçi olamaz. Ama işin özü samimi iletişim, güven, karşınızdakini doğru anlamak ile akademik bilgiyi bireyin günlük yaşamına rahatça ve sevgiyle adapte edebilmek diye düşünüyorum.
Günümüzde sağlık sektöründe beslenme ile ilgili alanlar ön plana çıkıyor.

Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu durum beni, sevindirdiğinden çok daha fazla ölçüde endişelendiriyor. Çünkü beslenme ve diyet alanında çok fazla bilgi ortada dolaştıkça bu konuda bilgi kirliliği oluyor ve maalesef obezite azalacağı yerde artıyor. Beslenme konusunda ehil olmayan kişiler de kendilerini söz sahibi ilan ediyorlar ve tüketicinin kafası karışıyor. Yaptığım gözlemler çerçevesinde dikkatimi çeken çok az insan gerçekten insanların günlük hayatına uygun tavsiyelerde bulunuyor ve bireyi motive ediyor. Birçok kişi “neden” ve “niçin”leri nelerin “yasak olması gerektiğini” anlatırken bu işin “nasıl” olacağından bahsetmiyor bile. Artık birçok kurum çalışanlarının sağlığı için birtakım girişimlerde bulunuyor.

Siz bu konuda nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz?
Ben bu konuda Türkiye’de fikir önderiyim diyebilirim çünkü ilk çalışmalara 2003 yılında Amerika’da geçirmiş olduğum gözlemlerimin dönüşüyle birlikte başladım. Kurumsal Beslenme Danışmanlığını kurmuş olduğum Mezura kliniği ile birçok holding ve şirkete tanıttık çok faydalı çalışmalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.

Birçok insanın zorlandığı ve iradesiyle savaşmak zorunda olduğu bir alanda onlara yardımcı olmaya çalışıyorsunuz. Bu anlamda kendinize has yöntemleriniz var mı?
Daha öncede bahsettiğim gibi tek bir sihirli dokunuştan bahsedemeyiz bu bir bütün ve dinamik bir yapı. Her bireyin beslenme çözümü farklı aynı parmak izimizin farklı olması gibi.

Kendinize ve sağlığınıza nasıl dikkat ediyorsunuz?
Danışanlarıma verdiğim öğütlerin aynı şekilde uyguluyorum ben genel yaklaşım olarak ılımlı ve pozitif bakış aşısıyla insanların hayatını kolaylaştıracak öneriler bulmaya çalışıyorum hayatın içinden kopmadan keyifle yaşanılsın istiyorum.

Kilo vermek ve ince görünmek uğrana sağlığınızı tehlikeye atmayın!

İş hayatının yoğun temposunda çalışanların beslenme ve yemek yeme alışkanlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genele baktığımızda iyi örnekler var tabi ama iyi olmayanların oranı maalesef daha fazla özelikle hareketsizlik ve hazır gıda tüketimi temel problem olarak göze çarpıyor.

Bu konuda çalışanlara ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Düzenli egzersiz yapma fırsatı bulamıyorlarsa günlük yaşam aktivitelerine odaklanabilirler hafta sonu yürüyüşleri olabilir, yeme biçimlerindeki güçlü ve zayıf yönleri keşfedip bunu iyileştirmek için yeme günlüğü yazabilirler. Her gün yediklerini kayır altında yutan kişilerin daha sağlıklı oldukları tüm çalışmaların ortak sonu olarak karşımıza çıkıyor.

Kilo kontrolünün beden ve ruh sağlığında ne gibi bir etkisi var?
Bireyin sağlıklı kiloda olması fit ve formda bir beden hem fiziksel hem psikolojik sağlığı olumlu etkiliyor. Yapılan çalışmalar beden imajının bireyin motivasyonunda önemli yere sahip olduğunu gösteriyor. İyi beslenen bireyin zihinsel performansı konsantrasyon süresi ve üretkenliği daha iyi oluyor ancak bu durum yanlış anlaşılmamalı. Her ince görünen kişi iyi besleniyor diyemeyiz. Tam tersi 4-5 kg fazlası olup daha sağlıklı beslenen pek çok birey var ve ben duruma karşı değilim. Çünkü ince olma stresi ve bu yönde aşırı çaba bireyi daha fazla strese götürebiliyor.

“Seyahatlerimde pazarları gezer, o bölgenin halkıyla sohbet ederim”

Kendinizi geliştirmek için neler yaparsınız? Boş zamanlarınızı nasıl geçirirsiniz?
Yaptığım iş hem beslenme bilimindeki akademik gelişmeleri, hem bir gurme gibi yeni lezzetlerin keşfini, hem yaşamsal alanlardaki psikolojik faktörleri sürekli takip etmemi gerektiriyor. Bu sebeple psikoloji ve kişisel gelişim kitapları okurum farklı bölgelere yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerimde mutlaka o bölgenin pazarlarını ve marketini gezerim yerel halk ile sohbet ederim. Tabii ki yeme biçimi ve en iyi restoranları da keşfetmeye çalışırım aslında keyifli ve iyi yaşam işimin bir parçası ve bu benim hayatıma renk katıyor.

En sevdiğiniz yemeği öğrenebilir miyiz?
Tavuklu nohutlu pilav ve karnıyarık.

Dilara Koçak’tan ofiste de sağlıklı beslenme tüyoları…

• Sabah kahvaltısına önem verin
• Öğle yemeğinde ekmek de tüketin.
• Ara öğünlerde ufak atıştırmalar yapın.
• İş toplantılarında kurabiyelerden uzak durun.
• Mesaiye kalıyorsanız erken yiyin.
• Lifli besin ve su tüketimini artırın.
• Sürekli aynı pozisyonda oturmayın.
• Sürekli bacak bacak üstüne atmayın.
• Merdiven kullanın.
• Arkadaşınıza telefon etmek yerine ofis yakın ise yürüyün.
• Hareketli bir yaşam şekli seçin.
• Yaşam stilinizi gözden geçirin.
• Şirketinizden destek isteyin.