Birçok kişi onların yazdıklarını takip ediyor, onların tavsiye ettiğini giyiyor, seyahatini yaparken fikir alıyor, pişirdiği yemeği kendi sofrasına taşıyor. Kariyer hikayelerini başka bir alana taşıyan üç blog yazarı bir ortak görüşte birleşiyor ve öncelikli amaçlarının paylaşmak olduğunu söylüyor

Bugün internet dünyasının vazgeçilmezi haline gelen blogların ardından hayatları değişen birçok isim var. Bir blogu ve yazarını başarılı yapan ve hatta birçoğunun mesleğini dahi değiştiren blogların en önemli sırrı ise samimi ve gerçek paylaşım. Başarılı bir reklamcılık kariyerini bir kenara bırakarak Fashistanbuller.com’u yazmaya başlayan Zeynep Tayalı, blogunu iş haline getirebilenlerden. En çok takip edilen Türkçe gezi bloglarından biri olan Seyahatperest.com aslında başarılı bir avukat olan Özge Altınok Lokmanhekim’in elinden çıkıyor. Başarılı bir eğitim hayatı ve kurumsal kariyerin ardından yazmaya karar veren Gurme Mutfak Hikayeleri.com’un yazarı Gözde Durusoy Oran ise severek yaptığı tariflerini takipçileriyle paylaşmakla kalmıyor, onları ustaca fotoğraflıyor. Kendi alanlarında çok takip edilen Türkçe bloglar arasında yer alan bu blogların devam eden başarı hikayelerini sahipleriyle konuştuk.

O bir “seyahatperest”
Asıl mesleği avukatlık olan Seyahatperest blogunun yazarı Özge Altınok Lokmanhekim hem mesleği gereği çok geziyor hem de gezmeyi seviyor. Daha internette blog yazmak diye bir kavram yokken gittiği her yerle ilgili günlüğünde notlar tutan, biletlerini biriktiren, fotoğraflarının tarihlerini kaydeden ve hatta fotoğraflarını birçok kişinin aksine bugün bile kartlara basan Lokmanhekim, eve kapanmak zorunda olduğu bir dönemde albümlerini düzenlerken blog yazmaya karar verdiğini anlatıyor. Kendisini bir şehir tutkunu olarak adlandıran Lokmanhekim, sadece yurt içi ve yurt dışı seyahatlerini değil İstanbul içinde yaptığı günübirlik gezilerini de blogunda anlatıyor. Lokmanhekim paylaşma duygusunun onu blog yazmaya yönelttiğini ve takipçilerinin mekan önerdiği yazılarından daha çok kişisel deneyimlerini yazdığı yazıları daha çok sevdiğini belirtiyor. Lokmanhekim, “İnsanlar gerçek kişilerin hikayelerini okumayı daha çok seviyorlar. Bazen benim anılarım üzerine kendi anılarını aktarıp yorumlar yapıyorlar. Böylece o bölgeyle ilgili daha çok bilgi birikiyor” diyor.

Her yemeğin bir hikayesi var
Gurme Mutfak Hikayeleri blogunun yazarı Gözde Durusoy Oran Julia Child’ın Julia and Julia filmini izledikten sonra blog yazmaya karar verdiğini aktarıyor. Aynı zamanda fotoğrafçılık da yapan Oran, bloguyla çok sevdiği yemekleri, yazmayı ve fotoğrafları bir araya getiriyor. Yaptığı yemeklerin hikayelerini anlatmak isteğiyle yola çıkan Oran, “Sadece tarif vermekten öte yemeğin ilk aşamasından itibaren, denemelerimden, anılarımdan bahsetmek istedim. Bu nedenle de belki de çok beceriksiz bir aşçıyım ama çok hırslıyım. Alıyorum kitabı elime içine kendimden bir şeyler katarak yapabileceğim en iyi hale getiriyorum. O nedenle genellikle haftada bir gün güncelleyebiliyorum. Fotoğrafını çekebileceğim aşamaya gelene kadar iki-üç kez deniyorum. Yazı yazıyorsam o gün bütün günü bilgisayar başında geçiriyorum. Ben blogumda bütün bu tecrübelerimi yazıyorum” diyor.

Bloguyla yeni bir kariyer yarattı
Uzun yıllar reklamcılık alanında başarılı çalışmalar yapan Fashistanbuller blogunun yazarı  Zeynep Tayalı, her zaman içinde sakladığı tutkusunu blogu sayesinde bir iş haline getirebilenlerden. Modaya moda dergilerini takip ettiği 18 -19 yaşlarından itibaren ilgi duyan Tayalı, master döneminde reklamcılığı seçince kariyerine önce reklamcılıkla başladığını anlatıyor. Modayla olan bağını kitaplar okuyarak, takip ederek bir süre sadece hobi olarak devam ettiren Tayalı, zamanla içindeki tutkuyu bastıramadığını fark ettiğini belirtiyor. Tayalı, trendlerin arkasında sosyal, ekonomik, kültürel, politik nedenleri merak ederek, ve araştırarak uzun yıllar bu alan üzerine birikim yaptığını ve sonrasında ilk yazılarını moda bloglarının yeni yeni ortaya çıktığı yıllarda yazmaya başladığını belirtiyor. Reklam ajanslarının ardından 6 moda markasının Pazarlama İletişimi Müdürlüğü’nü de yapan Tayalı,  tüm bunları bırakarak blogunda stil danışmanlığı yapmaya başladığını ifade ediyor. İlk eğitimlerinin kız meslek enstitülerinde öğretmen olan babaannesinden aldığı dikiş- kalıp dersleri olduğunu söyleyen Tayalı, ardından aldığı birçok eğitimle Türkiye’de çok da bilinmeyen sitil danışmanlığı konusunda uzmanlaşıyor. Tayalı blogunu,  kendisiyle değil, bu işle gerçekten ilgilenenlerin okumak isteyeceği bir blog olarak tanımlıyor.