Küçük yaşlardaki davula olan ilgisini mesleğe dönüştüren Volkan Öktem, işine aşık bir davul ustası. Kendini olmak istediği yerde gören müzisyen, başarısını üç kelimeyle özetliyor: disiplin, sevgi ve yetenek. Volkan Öktem, davula ve müziğe olan tutkusuyla yıllardır başarılı çalışmalara imza atmış bir isim. Stüdyo ve sahne performansıyla adından sıkça söz ettiren müzisyen, şimdiye kadar sayısız isimle çalışmış. “Kendimce belirlediğim hedeflerim var ve geldiğim her nokta kendini bir diğer yenisine bırakıyor” diyen Öktem’le kariyerini, caz müziğine olan ilgisini ve gelecek planlarını konuştuk.

Davula merakınız nasıl başladı?
Aslında ben kendimi bildim bileli davula merakım var. Annemin de hatırlamama şaşırdığı ve unutamadığım bir sahne var. 4 yaşındayken bir sünnet düğününe gitmiştik. Orada orkestranın yanına yapışmıştım. Davulu gördüğümde çok etkilenmiştim, o davullar o zaman gözüme kocaman geliyordu. Sanırım davula aşık olmam o anda oldu.

Profesyonel olarak bu işi yapmaya nasıl başladınız?
Hatırladığım kadarıyla 16-17 yaşlarımda düğün salonu, kulüp, restorant ve rock müzik çalınan bar tarzında çeşitli mekanlarda çalarak profesyonel hayata atıldım. Daha sonra Alpay’ın şarkı söylediği ve aynı zamanda sahibi oldugu Ankara Karpiç Bar’dan gelen teklifi kabul ederek büyük maratona başlamış oldum. Sonrası, 1994’te İstanbul’a gelmemle halen devam ediyor.

Başka bir işe yönelmeyi düşünmediniz mi?
Hayır düşünmedim. Liseden sonra Açık Öğretim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü’nü kazandım. 6 ay kadar ilgilendim fakat müzik her zaman olduğu gibi ağır bastı ve devam etmedim.

Şu an kimlerle çalışıyorsunuz?
Su anda Tarkan, Levent Yüksel, Aşkın Arsunan-Blue Print Project, Passiflora, Quartet Muartet, Laço Tayfa adlı şarkıcı ve gruplarla beraber çalışıyorum. Bunun dışında ismini saymadığım sayısız kişi ya da gruba stüdyo çalışmalarına eşlik ediyor ve çeşitli caz konserlerinde yer alıyorum.

Çalıştığınız kişileri nasıl belirliyorsunuz?
Eğer grup kurulacaksa buna bir kaç kişiyle beraber karar verip oluşturursunuz, fakat bir şarkıcıya çalınacaksa bunun teklifi size gelir, yani onlar sizi seçer. Quartet Muartet, Habbecik ve Passiflora gruplarını müzisyen arkadaşlarımla beraber kurduk. Bunun dışında eğer bir proje düşünülüyorsa yine o projeyi yapan insanlar sizi tercih eder. Tabii ki istemediğim ekip ya da kişilerle çalışmama özelliği ve de lüksüne sahibim, bunu da o anki kriterlerime göre seçerim.

Yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz. Motivasyonunuzu nasıl sağlıyorsunuz?
Sahip olduğum disiplin, sevgi ve de yeteneğimle. Ben müziğe ve de enstrümanıma aşık biriyim.

Caza olan ilginiz nasıl başladı?
Yıllar önce abim eve Spyro Gyro adlı grubun CD’sini getirmişti. Dinlediğim anda cok etkilenmiştim. Ayrıca o dönem grup arkadaşlarımdan birinde Miles Davis ve John Coltrane’e ait bir çok kayıt bulunuyordu. Arada evine gittiğimde bana bu kayıtları dinletirdi. Sonrasında yine bir kaç arkadaşımla beraber kurduğumuz grubumuzla Gece Bar ve Mimarlar Derneği’nde caz tarzında müzik yapmaya başladık. Bu caz müziğine olan ilk adımlarımdı. İstanbul’a gelince de bu müziğe olan ilgim giderek daha da büyüdü ve bir çok değerli caz müzisyeniyle kayıt yapıp çalışma imkanı buldum. Bu çalışmalar halen  devam ediyor.

İşinizin en çok hangi yönünü seviyorsunuz?
Öncelikle davul çalmak ve müzik yapmak müthiş bir his. Müzikle uğraşıyorsanız yaratıcı olmak ve kendinizi sürekli yenilemek durumundasınız. İşte bu noktada rutin ve tembellik sözcükleri ortadan kalkıyor. Kendinizle her zaman rekabet içindesiniz. Hep daha iyiyi ve yeniyi yakalamaya çalışırsınız. Yani; her gün kendinizi heyecanlandırıcak yeni notalar, anlatımlar ve tınılar bulursunuz. Bu da sizi daha sonraki günlere heyecanla ve merakla bağlar. Bunlar sanatın en güzel ve belirgin özelliklerindendir. İşimin bütün bu anlattığım yönlerini cok seviyorum.

Şu an kendinizi hangi noktada görüyorsunuz?Olmam gerektiği noktada görüyorum. Gelinen her noktanın her zaman bir sonraki adımı vardır. Aynı şey benim icin de geçerli. Kendimce belirlediğim hedeflerim var ve geldiğim her nokta kendisini bir diğer yenisine bırakıyor. Şu an bulunduğum noktanın devamında ne olacağını zaman gösterecek.

“Müzikle uğraşıyorsanız yaratıcı olmak ve kendinizi sürekli yenilemek durumundasınız. Hep daha iyiyi ve yeniyi yakalamaya çalışırsınız. Her gün kendinizi heyecanlandıracak yeni notalar, anlatımlar ve tınılar bulursunuz. Bu da sizi daha sonraki günlere heyecanla ve merakla bağlar.”

Hangi tür müzik dinliyorsunuz? En beğendiğiniz müzisyenler kimler?
Müzik türlerinde çok fazla ayırım yaptığım söylenemez. Çok küçük yaşta halk müziği, sanat müziği, pop müzik ve o günlerin popüler parçalarına çalarak ilk adımlarımı atmıştım. O yüzden kendimi bu konuda biraz sıra dışı olarak nitelendiririm. Fakat en fazla dinlediğim türler arasında; Jazz, Latin, Fusion ve Rock müziklerini sayabiliriz. Şu aralar dinlediğim ve beğendiğim müzisyenlerden bir kaçıysa; Keith Jarret Trio, Brad Mehldau, Chick Corea, Horacio “El Negro” Hernandez, Gonzalo Rubalcaba.

Ne tür kitaplar okursunuz?Ben olmuş ve de olacak şeyler üzerine yazılmış kitapları okumayı seviyorum. Bunların içine komplo teorileri de dahil. En son okuduklarım; Beklenen Marmara Depremi ve İlluminati. Papa 16. Benedikt de yeni aldığım bir kitap.

Özel bir ilgi alanınız var mı?
Evet, maket yapmayı çok severim. Plastik model maketi benim küçüklüğümden beri uğraştığım bir hobidir. Şu an yoğun iş tempom yüzünden maalesef eskisi kadar ilgilenemiyorum. Sıkı bir Flight Simulator tutkunuyum. Ayrıca yemek yapmaktan da çok keyif alırım. Arada sırada değişik yemekler yapıp arkadaşlarıma sürpriz ziyafetler veririm.
 
Bu işe ilgi duyan gençlerle ne tür çalışmalar yapmak istersiniz?
Onlara faydalı olmak adına ders vermek ve arada ufak söyleşiler yapmayı düşünüyorum. Zaten yılda 2-3 kere workshop yapıyorum. Dileyen bunlara katılıp faydalanabiliyor. Fakat yoğunluğumdan dolayı özel ders veremiyorum. Önümüzdeki yıllarda bunu hayata geçirmeyi istiyorum.

İleriye yönelik hedefleriniz neler?
İleriye yönelik yapmayı hedeflediğim ilk şey solo album. Bu çalışmalarım için, şu an kendime kayıt ve demo yapabileceğim bir ortam hazırlığı içindeyim. Bunun haricinde, yetenekli gördüğüm özgün bir grubun albümünde prodüktörlük yapmak gibi bir fikrim de var.

“Türkiye’de çok değerli müzisyenler var fakat dışarıda yeterince tanınmıyorlar. Yabancı ve yerli müzisyenlerle yapılmış başarılı bir proje olan Brooklyn Funk Essentials & Laço Tayfa gibi, yurt dışından müzisyenlerle oluşturulacak ortak projeler ve kayıtlar olması beni ve müzisyen arkadaşlarımı çok mutlu eder.”

Kariyerinizdeki nasıl bir gelişme sizi çok mutlu eder?
Ben bu soruya genel bir cevap vermek istiyorum. Türkiye gelişen ve her gün daha fazla gelişmekte olan bir ülke. Daha önce yurt dışında çeşitli şarkıcı ya da gruplarla festivallere katıldım. Arada sırada da kayıtlara gidiyorum. Fakat ben bunların henüz yetersiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de çok değerli müzisyenler var fakat dışarıda yeterince tanınmıyorlar. Yabancı prodüktörler burada yapılan müzikler ve yapan müzisyenler hakkında fazla bilgi sahibi değil. Yabancı ve yerli müzisyenlerle yapılmış başarılı bir proje olan Brooklyn Funk Essentials & Laço Tayfa gibi, yurt dışından müzisyenlerle oluşturulacak ortak projeler ve kayıtlar olması beni ve müzisyen arkadaşlarımı çok mutlu eder diye düşünüyorum. Son zamanlarda Türkiye’de çıkan yabancı müzik dergileri, müzik kanalları ve giderek artan müzik festivalleriyle gelecekte çok daha iyi şeyler olacağına inanıyorum.