Türkiye’de marka ve patent alanında firmalara destek verip seminerler düzenleyen Destek Patent’in Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, istihdama çözüm olarak patent çalışmalarına önem verilmesi gerektiğini söylüyor.
Marka ve patent çalışmalarında firmalara danışmanlık hizmeti veren Destek Patent, 1983’ten beri faaliyet gösteriyor. Markalaşma alanında o yıllardan bugüne gelişmeler olduğunu söyleyen Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, patent çalışmaları konusunda aynı artışı göremediklerini söylüyor. Sanayicileri bilinçlendirmek için seminerler düzenlediklerini belirten Yamankaradeniz, Türkiye’de şirketlerin patent odaklı Ar-Ge yapması gerektiğini ve markalı, patentli, endüstriyel tasarıma dayalı ürünler üretmesi gerektiğini söylüyor.
Türkiye’de patent ve markalaşma çalışmaları ne zaman başladı?Destek Patent, 1983 yılında kurulduğunda Türkiye henüz markalaşmanın ve patent çalışmalarının çok başındaydı. 1983-94 arasında geçen yıllarda Türkiye bir yandan dışa açılma mücadelesi veriyordu, bir yandan da yeni arayışlar içerisindeydi. Destek Patent’i kurduktan sonra biz, marka ve patentin ne olduğunu, markanın ticaret ünvanından farkını anlatmaya çalıştık. 1994 yılında Türk Patent Enstitüsü kuruldu. 1995’te Gümrük Birliği ve sonrasında marka, patent ve endüstriyel tasarım haklarına ilişkin kanun düzenlemelerde her şey yeni baştan ele alındı. Bundan sonraki süreçte iş dünyası bu hakların ne kadar önemli olduğunun farkına vardı. Önemli cezai müeyyideler getirilmiş oldu. O yıllara kadar da ceza vardı ama cezalar etkin olmayınca koruma da zayıf kalıyordu. Korumacılık kalkınca sektörler kendi ayaklarının üzerinde durmak zorunda kaldığı için bir markasının olması ve bir yeniliğinin bulunması gerekiyordu. 1995’te 10 bin marka sayısı 2005 senesinde 60 bin adet olarak gerçekleşti. Avrupa’yla karşılaştırdığımızda marka müracatı anlamında çok düşük değil.
Patent başvurularında 1995’ten itibaren artış oldu mu?Patent yönünden ise maalesef çok geriyiz. Biz de buna yönelik bir takım çalışmalar içerisindeyiz. Kurulduğumuz günden itibaren patentin önemini belirttik ama rakamlarda pek bir değişiklik olmadı. Patent bir kültür meselesi ve değişimdir. Şu anda Türk şirketleri bu değişimi tam olarak yaşamıyorlar. Yenilik üretimi yapılmıyor, yeni bir ürün, teknoloji veya gelişme olması lazım ki o şirkette yeni bir birim kurulsun, dolayısıyla istihdam canlansın. İstihdamı arttırmak için patenli buluşların varolması lazım. Bu da ciddi Ar-Ge ihtiyacı ortaya çıkarıyor. Biz patent odaklı Ar-Ge yapılmasını öneriyoruz. AB direktiflerinde de istihdama çözüm olarak patentin desteklenmesi gerektiği söyleniyor.
Dünyada patent ve marka başvurularıyla karşılaştırma yaparsak Türkiye’de nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor?En çok patent müracaatının gerçekleştiği ülke Japonya, yılda 450 bin adet başvuru oluyor. Bu sayı Amerika’da 250 bin, Almanya’da ise 150 bin. Gelişmiş ülkelerin kriterlerinde en önemli faktörün bu patent sayıları olduğunu görüyoruz. Mesela Japonya’da 450 bin patent var, bunların elbette hepsi üretime girmiyor. Yüzde 60’ının belgeye bağlandığını varsayarsak bunlar 10 sene sonraya ilişkin teknolojileri hedefliyor. Güney Kore’yle 50 yıl önceki ekonomik durumumuz aynıyken bugün onların ne kadar ilerlediğini görüyoruz. Güney Kore’de 110 bin patent başvurusu varken yıllık bizde bu 500 seviyesinde.
İsrail hükümetinin aldığı bir karar var: Birimi 250 dolardan aşağı olan ürün üretmemek. Bizim ürünlerimizin birimine baktığımızda 10-15 dolar arasında değişiyor. Biz Türk sanayisi olarak bir karar vermek zorundayız. Fason işlerden öte bir şeyler yapmak lazım. Markalı, patentli, endüstriyel tasarıma dayalı ürünler üretmekten başka Türkiye’nin bir çözüm yolu yok. Bu kadar borcu fazla olan Türkiye’nin kurtuluşu da buradadır.
Markalaşmak için sizce ne yapmak lazım?Burada bir sihirli değnek yok tabii. Markalaşmak için önce kararlılık lazım. Tavsiyemiz de bir işyeri fasondan markalı üretime geçmek istiyorsa önce karar verecek. Sonra üretiminin bir kısmını markalı ürünler için ayıracak. Markalı ürünlerde hedef kitle seçimi yapılmalı. Firma, bir ürünü kim için ürettiğinin bilinciyle hareket etmeli. Sadece bir damga vurmakla marka olunmuyor. Markalaşmanın bir süreç olduğunu kabul etmek lazım. Kapasiteyi yavaş yavaş arttırarak fasondan markalı üretime geçmek gerekiyor.
Teknoloji üretmek için herkes kendi sektörüyle ilgili iyi bir araştırma yapacak. Firmaların Ar-Ge çalışmalarını yapmadan önce kendi sektörleriyle ilgili patent çalışmalarının takip etmesi gerekiyor. Daralan pazarda ürün sayısı artacağından sizin bulduğunuz ürünü pazarda görmeniz mümkün. O nedenle mevcut patent çalışmaları takip edilmeli, buna göre Ar-Ge çalışmaları yapılmalı. Biz bu konuda seminerler vererek sanayicimizi bilgilendiriyoruz.
 
“YENİ BİR ÜRÜN, TEKNOLOJİ VEYA GELİŞME OLMASI LAZIM Kİ O ŞİRKETTE YENİ BİR BİRİM KURULSUN, DOLAYISIYLA İSTİHDAM CANLANSIN. İSTİHDAMI ARTTIRMAK İÇİN PATENLİ BULUŞLARIN VAROLMASI LAZIM. BU DA CİDDİ AR-GE İHTİYACI ORTAYA ÇIKARIYOR. BİZ PATENT ODAKLI AR-GE YAPILMASINI ÖNERİYORUZ.”
 
Marka olmak için kriterler neler?Marka olması için bir işaretin bir başkası adına tescil olmaması lazım. Dünyadaki önemli kuruluşlar var FİFA gibi, bu kuruluşlara benzer markalar olmaması lazım. Dini işaretler içermemeli. Ahlaka mugayyir kelime olmamalı. Anlam itibariyle de birbirine yakın kelimelerden oluşmaması lazım. Bu kurallar Türk Patent Enstitiüsü Başkanlığı tarafından belirlenip kanun hükmünde kararnameyle açıklanmış durumda. Müracatın şekli de yönetmeliklerde yazıyor. Türkiye’de patent vermeye tek yetkili kurum Türk Patent Enstitiüsü Başkanlığı’dır. Uluslararası 12 anlaşmaya imza atan da Türk Patent Enstitiüsü Başkanlığı’dır.
Patent kriterleri neler?Bir buluşun patent hakkını alması için dünyada yeni olması lazım. Sanayiye uygulanabilir olacak, hayal mahsulü yenilikler patent alma hakkına sahip değildir. Buluş basamağı dediğimiz, o sektörde çalışan herhangi birinin bulabileceği basit bir buluştan öte bir yenilik olması lazım. Bir buluşun patent hakkını alabilmesi için bu üçünü birden sağlaması lazım.

Peki marka ve patentler ekonomiye nasıl kazandırılır?Bunlar alınıp satılabilen haklardır. Yani herhangi bir kişi bugün markasını tescil ettirdiği ve kullanmadığı zaman başkasına satabilir. Markaların değerini ölçen kuruluşlar var, biraz yatırım yapıldığında markanın değeri bir süre sonra artabilir. Şu an en değerli ilk üç marka sırasıyla Coca-Cola, Microsoft ve Dell. Patent açısından ise 20 yıllık bir korumadır patent. Bu hak devrediliyor, satılıyor, lisans verilebiliyor, kiraya verilebiliyor, miras bırakılabiliyor.