Çocukken herkese büyüyünce ne olmak istediği sorulur. Emin B. Paçacı, bu soruya en başından beri “doktor olmak” yanıtını vermiş. Akdeniz Üniversitesi’ndeki Tıp eğitiminin ardından İngiltere’ye giderek hem çalışmış, hem de master yapmış, çeşitli araştırmalarda görev almış. Türkiye’ye dönüşünün ardından Paçacı, başarılı tıp kariyerinden iş adamlığına geçiş yapmış. Emin B. Paçacı’yla kariyeri, hobileri ve Pensa İlaç’ a yönelik projeleri hakkında görüştük.
 
Uluslararası tıp deneyimi için İngiltere’ye gittim
Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Akdeniz Üniversitesi’nde Tıp okudum. Üniversiteyi bitirir bitirmez Londra’ya gittim. Tıp alanında uluslararası bir deneyim kazanmak, iyi bir doktor olmak istiyordum. Param ve desteğim olmadığı için İngiltere’ye ilk gittiğimde garsonluk, temizlik işleri gibi çeşitli işlerde çalıştım. Kazandığım tüm parayı İngilizcemi ilerletmek için kullandım. Aynı zamanda okullarla yazışmalarda bulundum, inatla uğraştım. Sonunda çeşitli imtihanları geçerek St.Bartholomew’s Hastanesi ve Homerton Hastanesi’nde Cerrahi Bölümünde kadrolu olarak çalışmaya başladım. Rotasyonlarımı tamamlamak için İskoçya Dundee Tıp Fakültesi’ne gittim. Rotasyonlarımı tamamlayarak biraz çalıştıktan sonra tekrar Londra’ya döndüm. University College Hospital’da, Cerrahi ve Onkoloji Ana Bilim Dalı’nda akademik çalışma yapmaya başladım, klinik araştırmalarda da bulundum. Cerrahi onkoloji ve meme hastalıkları alanında çalıştım.
 
Doktorluktan işadamlığına geçiş yaptım
İngiltere’de yaklaşık sekiz sene geçirdim. Bu sürenin sonunda Türkiye’yi çok özledim ve Türkiye’ye dönmeye karar verdim. Döndüğüm zaman birikimlerimi bir üniversite hastanesiyle paylaşmak istedim. Ancak Ciba Geigy Genel Müdürü beni kendileriyle çalışmaya ikna etti. Ciba Geigy, ilaç sektöründeki ve Türkiye’deki ilk iş tecrübem oldu, benim için okul gibiydi. Ciba Geigy’de şirket birleşmesi meydana geldi ve Novartis oluştu. Novartis’in oluşum ve entegrasyonunda aktif rol aldım. Medikal direktörlük yaptım ve Onkoloji ürünlerinin müdürlüğü görevini yürüttüm. Onkoloji biriminin kurulmasında görev aldım. Novartis’ten sonra Janssen Cilag’ta çalışmaya başladım. Janssen Cilag’ın Eczacıbaşı’ndan ayrılmasını yöneten takımda, icraatın içinde yer aldım. Şirketi yeniden yapılandırarak çalışanlara şirket kültürünü verecek eğitimler düzenledik.
 
Şirket birleşme ve ayrılmalarında aktif görev aldım
İ.E.Ulagay Menarini Grup’a Pazarlama Müdürü olarak geçtim, devam eden günlerde İtalyan Menarini ile bir birleşme gündeme geldi. Dönüp baktığımda tüm şirket birleşmeleri ve ayrılmalarında geride başarılı işler bıraktığımı düşünüyorum. 2002 yılında Sabaİlaç’ta yine sıkıntılı bir dönemde çalışmaya başladım. Şirket, çok önceden kurulmuş olmasına rağmen piyasada bulunduğu yeri hak etmiyordu.  Şirketi kurumsallaştırmaya, gençleştirmeye çalışarak onun daha dinamik bir yapıya ulaşmasını hedefledik. Var olan ilaçların rekabet edecek şekilde yenilenmesini ve yeni ürünler için yatırım yapılmasını sağladık. Ürün ruhsatı bakımından Saba İlaç’ın çok değerli ürünleri vardı. Biz varolan ruhsatları da değerlendirdik. Öne sürdüğümüz ürünlerde başarılı olduk, cirosunu her sene katlayarak geliştirdik. Şirketin başarısı artınca, şirket satın alındı. Saba’nın satın alınma sürecinde de Pensa’yla tanıştım.
 
Genç şirket olma avantajlarını kullanıyoruz
Pensa, İspanya’nın köklü firmalarından 220 yıllık geçmişe sahip Esteve’ nin eşdeğer ilaç pazarındaki şirketi. Türkiye ilaç pazarına yatırım yapan ilk ve tek İspanyol ilaç firması Pensa İlaç’ın merkezi Barselona’da buluyor. Pensa Pharma, 2006’dan bugüne kadar Türkiye ve Portekiz, İtalya, İsveç, İrlanda ve Polonya’da hızla yapılandı. Üretim tesisleri; İspanya, Meksika ve Çin’de bulunuyor. Pensa, çok uluslu değil de uluslararası bir firma olmaya çalışıyor. Her ülkenin kendi gerekliliklerine göre çalışmalarını yapılandırmayı hedefliyor. Kısacası Pensa Türkiye’nin projeleri bizim fikirlerimiz çerçevesinde şekillenecek.
Pensa kültürünü oluşturacağız
Pensa’yı Türk İlaç Pazarına tanıtıp, kredibilite sağlayarak ilaçlarının satılmasını sağlamak kolay değil. Zevkli ve motive edici tarafıysa herşeyi sıfırdan oluşturmak ve kendi oluşturduğumuz kültürde devam edecek olmak.  İlaç sektöründeki geçmiş deneyimlerin sonucunda düzgün yapılan işlerin daha uzun soluklu ve başarılı olduğunu biliyorum. Bizim öncelikli hedefimiz Türk ekonomisine katkıda bulunmak. Pensa İlaç olarak ilaçlarımızı burada üretip satmak istiyoruz. Biz bir pazarlama şirketi değiliz. Türkiye’nin üretim kalitesi son yıllarda arttı ancak hala boş üretim kapasitesine sahip olduğumuzu düşünüyorum.
 
300 kişilik ekip hedefliyorum
Pensa’da şu an itibariyle 70 kişi çalışıyoruz, her geçen gün çalışan sayımız artıyor.. Çalışanlarımızı özenle seçiyoruz, tüm kurumsal tanıtımlarımızda buna özen gösteriyoruz. Kariyer.net’teki tıbbi delege ilanımıza ilk beş günde 8.000 kişi müracat etti. İlk aşamada tecrübeli arkadaşları işe aldık. Her zaman için aradığımız çalışan özellikleriyse cesaret ve tutku. Bizi ileriye taşıyacağını düşündüğümüz çalışan tipinin bu olduğunu düşünüyoruz.
 
İlaç sektörü basketbola benziyor
Her alandaki başarı için motivasyon çok önemli. İş hayatında başarılı olmak için motivasyonun yanısıra ne istediğini iyi bilmek, inanmak ve çalışmak lazım. Aslında iş hayatı da kazananların ve kaybedenlerin olduğu bir oyun. Birkaç kez başarılı olundu diye her seferinde başarılı olunacağının bir garantisi yok. Ben ilaç sektörünü basketbola benzetiyorum, nedeni de başarı için basketboldaki gibi hızlı hareket etmenin gerekliliği. İlaç sektörü köklü bir geçmişe sahip aynı zamanda bir günde birçok şey değişebiliyor. O yüzden de gelişmelerin yakın takipçisi olmak gerekiyor. İlaç sektörünün bu dinamiği beni cezbediyor. Bir strateji bir ekip yaratıp yapılandırarak sonuçlarını görüyorsunuz.
 
Eş değer ilaç iyi anlaşılmalıTürkiye’de eş değer ilacın daha iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Patent sahibi şirketler patent süreleri boyunca ilaçları belirli fiyattan satarlar. Patent hakları dolduktan sonra bizim gibi eş değer ilaç firmalarına ilacın eş değerini yapma hakkı doğar. Biz de daha uygun bir fiyatla aynı kalitede ilacı piyasaya sunarız. Her iki tarafın sürdürülebilirlik açısından birbirlerine ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Zor bir yöneticiyim
Yönetici olmanın zorluklarından en önemlisi ekip içerisinde kendinizi kabul ettirmek. Sonraki aşamada oluşacak ve gelişecek olaylara karşı kabul ettirdiğiniz bu durumu korumak da önemli. Konumunuzu yaptıklarınızla ve söylediklerinizle koruyabiliyorsanız fark yaratırsınız. Yöneticilerin yapamayacakları şeyler söylememeleri, yaptıkları işlerin mantıklı ve sürdürülebilir olmasına dikkat etmeleri gerekiyor. Zor bir yönetici olduğumu düşünüyorum. Çünkü standartlarım yüksek ve her geçen gün yükseliyor. İşle ilgili her konuda fazlasını istediğimi düşünüyorum. Her ne kadar bu konularda zor bir yönetici olsam da çalışanlarımla aramızdaki açık iletişimi her zaman koruruz. Bütün çalışanlarla yakın ve samimi olmaya, onların yanında yer almaya çalışırım. Her kademedeki çalışanlarımı daha iyi anlamak, yaşadıklarını paylaşmak için çalışanlarımın olduğu her yere giderim.
 
Artık hafta sonlarım aileme ait
Eskiden haftanın yedi günü çalışıyordum. Biri üç yaşında diğeri 18 aylık iki oğlum var, onlarla daha fazla zaman geçirmek için haftasonları çalışmamaya gayret ediyorum. Hafta içi sabahları ve hafta sonlarımı çocuklarıma ayırıyorum.. Bununla birlikte eşim çok anlayışlı olduğu için de çok şanslıyım. İş yaşamımda başarılı olmamda, çalışma tempomum korunmasında da eşimin çok büyük emeği var. Kendisi de aslında laboratuar teknisyeni ama şu an tam zamanlı anne, oğullarımıza bakıyor.
 
Kayak tutkunuyum…
Beş yaşından beri kayak yapıyorum. Bu hobim hayatımda önemli bir yer kaplıyor. Kayak yapmak için yurtdışını tercih ediyorum, çünkü Türkiye’de pist dışında pek kayılacak alan yok. Bir rehber eşliğinde pistlerin dışında pek bilinmeyen yerlerde kaymayı tercih ediyorum. Kaydığım yerlerde karın cinsi de çok önemli. Karı bilerek en iyi havada gidebilmek için bilgi almadan gitmiyorum.  Denizi de çok seviyorum denizle ilgili tüm sporları da fırsat buldukça yaparım. Bunun dışında senelerdir eşimle beraber motorla uzun seyahatlere çıkıyoruz.

KISAKISA

Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
Ailemle zaman geçiriyorum. Bahçemizle uğraşıyoruz.
En son hangi filmi izlediniz?
300 Spartalı’yı izledim.
En son okuduğunuz kitap?
Kavgam Hitler
En sevdiğiniz yemek?
İyi pişirilmiş et ve balık severim.