Duayen sanatçı İlhan Şeşen, yaklaşık 50 yıldır müzik kariyerini sürdürüyor. “Yazmak ve yaşamak arasında çok ciddi bir fark var. Yazmak için yaşamaktan kopmalı, yalnız kalmalısın” diyen Şeşen aklındaki yarım şarkı yüzünden zaman zaman sosyallikten koptuğunu da itiraf ediyor.

ilhansesenweb

Genelde ünlü kişiler gözlerden uzakta röportaj vermekten hoşlanır. Halbuki İlhan Şeşen İstanbul’un en kalabalık semtlerinden birinde, yalnız başına elleri ceplerinde yürürken karşıma çıktı. Kendisiyle röportaj yapacağımı öğrenen herkesin istisnasız ilk tepkisinin “Amcaya selam söyle” olduğunu belirttiğimde gülümsedi ve başını eğerek karşılık verdi. Sokakta yürürken de aldığı hiçbir selamı karşılıksız bırakmadığını söylerken şaka yaparak “Artık boynum ağrıyor!” diyordu. Oturduğumuz kafede bütün masaların dolu olmasına aldırmadan bir yandan kahvesini içiyor, bir yandan tüm samimiyetiyle 50 yıldır duyduğu sorulara farklı yanıtlar vermeye çalışıyordu. Tamamen kariyeri üzerine odakladığımız sohbetimiz tabii ki bir noktada aşkın gücüne karşı gelemedi. Tam bir aşk adamı olduğunu söyleyen Şeşen, şu anda da platonik bir aşkın içinde olduğunu ifade etti.

10 yıl avukatlık yapmışsınız. Avukat olmaya nasıl karar vermiştiniz?

Avukat olmayı da mesleği bırakmayı da ben seçmedim. Bazıları der ki hayat seçimdir. Bence denk gelmelerdir hayat. Benden bir yıl önce hukuk fakültesine giren arkadaşlarım olmuştu, onlara “Manyak” diyordum. Daha sonra ben İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdim ve üç buçuk yılda bitirdim. Hakim ya da savcılık yerine avukatlığı seçmemin yegane nedeni, bir yere bağımlı çalışmamaktı. İyi bir hukukçuydum, mesleğe aşıktım fakat kötü bir avukat oldum. Ben ceza davalarına bakmak istiyordum ama 10 yıllık meslek hayatımda dört ceza davam oldu. Hepsinden de azledildim. Müvekkillerim tutuklu olarak hapishaneye girdiğinde “Maalesef 6 ay buradasınız!” diyordum. Yasalara göre olması gerekeni söylüyordum ancak gerçekleri söylememek gerektiğini sonradan fark ettim.

Avukatlığa devam etseydiniz kariyerinizde şu an nerede olurdunuz?

Çok önemli bir bankanın genel müdürlüğünde hukuk müşaviri olarak çalışan, “Ne derse olur” adamlardan biri olurdum. Zaten şimdi emekli olmuştum, bankanın dinlenme tesislerindeydim.

Çocukluk hayaliniz neydi?

Pilot olmak. Biraz yaramaz olduğum için ortaokulda sınıfta kalmıştım. Daha sonra pilot olma hevesiyle okulu büyük bir gayretle bitirmeme rağmen sınıfta kaldığım için yaşım büyük geldi ve Hava Harp Okulu’na giremedim. Belki de bir yıl boyunca ağladım.

ilhan şeşenGündoğarken’in kuruluş hikayesini anlatabilir misiniz?

Avukatlık yaparken idolüm olan jet pilotu abim “Müziğe dönmezsen beni abilikten sil” deyince 15 gün sivilce çıkardım ve ondan sonra istifa ettim. Bir insanın başarılı olması için onun yaptıklarını seven tek bir kişiye ihtiyaç vardır. Benim için de o insan abimdir. Şarkılarımı beğeniyordu, Gündoğarken macerası onun sayesinde başladı. Benden heveslenerek müzikle ilgilenmeye başlayan Gökhan ve Burhan onun çocuklarıydı. Ben avukatken de her hafta toplanır şarkılarımızı söylerdik. Abim biraz da çocuklarını kurtarmak için beni müziğe döndürdü aslında. Maaşım yetiyordu, sağlık sigortam vardı, mutlu ve rahattım. Yeğenlerle beraber müzik hayatım başladığında çok maceralı ve aynı zamanda çok meşakkatli bir süreç beni bekliyordu.

Yaklaşık 50 yıl olmuş. Bu süreçte müziğinizde ve sizde neler değişti?

Müziğim azaldı diyebilirim. İş onu bırakmadan insan işi bırakmalı; o zaman kolaylaşır. Benim zorluğum, bütün hayatım boyunca hatta şu anda da aklımda hep yarım bir şarkıyla dolaşmak… O şarkı hep yarım. Yazmak ve yaşamak arasında çok ciddi bir fark var. Yazmak için yaşamaktan kopmalısın, yalnız kalmalısın. Oturmalı ve çalışmalısın. Ama dışarıda da tatlı bir hayat var. Arkadaşlarla sohbet ederken güzel bir cümle duyduğumda kafamda kelimelerle birlikte melodiler dolaşmaya başlar ve sosyallikten koparım. Buna “çalmak” diyorum, hayattan çalmak zorundayım. Zaten ancak birilerinden çaldığınızda şarkılarınızda herkes bir şeyler bulabilir. Önce benim yüreğime işleyen şarkılara güvenirim. Bu işi yapabilmek için yalnız kalmak şart. Ben bazen yalnız kalmayı öyle yerlere vardırıyorum ki… Evde çiçek varsa yalnız değilsin çünkü belki de onu sulamak zorundasın. Ancak tek bir canlının olmadığı bir evde depresif bir hale bürünerek dışa vurmak isteyebilirsin. Masanın başında elimde gitarla oturuyor, önümdeki kağıtlara kelimeler karalıyorum. Bu işi yapan herkesin başına gelir bu, bir delilik değil fakat orada beş saattir aralıksız çalıştığımı fark ettiğimde güçsüz kaldığımı hissediyorum. İlham gelip de konsantre olduğun zaman nelerden fedakarlık yaptığının farkında olmuyorsun. Eğer onu deşersen ilham kırılgandır, bir daha gelmez. Benim böyle iki üç şarkı örneğim vardır. Dört satır yazmışım, kalmış. Aradan 15 yıl geçtikten sonra tamamlamışım. Onun için bir kerede oturup bitirmek zorundasın. Benim için şarkı yapmak gerçekten rahatlamak anlamına geliyor. Bir şarkıyı bitirdiğim zaman müthiş gülerim, kendime hakim olamam.

Kaç besteniz var?

Yayınlanmış 300, yayınlanmamış olarak da 30 şarkım var.

Son dönemlerde en çok hangi şarkıları dinlemekten hoşlanıyorsunuz?

Türk Pop Müziği’ni takip etmiyorum, hatta rastladığım zaman biraz bakıyorum ve seslendirmediğim bir küfür ederek zappingliyorum. Benim için düşünce özgürlüğü düşündüğün her şeyi söylememektir. Bir insan müzikle uğraşıyorsa onun yaptığının kötü olduğunu söylememize imkan yok. Sadece sevebiliriz veya sevmeyebiliriz. Beğendiğim sanatçı da o kadar çok ki… Bülent Ortaçgil, Mazhar Alanson, Duman, Mirkelam, Kenan Doğulu, hatta bir tanesi de benim oğlum.

Kendinizi nasıl biri olarak tanımlarsınız?

Hayatta iki yol vardır, ya iyi olursun ya da kötü. Tahmin ediyorum ki ben iyi bir adamım. Bilerek ve isteyerek birine zarar vermem. Kötü olmak bana zor gelir.

Çabuk sıkılır mısınız?

Ben biraz sıkıntılıyımdır. Uzun süre bir yerde oturamam. Kitap projem var mesela, ama günde bir sayfa bile yazdığım yok. Şarkı kolay, oturuyorsun bir günde bitiriyorsun. Ama kitap en az bir yıl demek, sıkılıyorum. Bazen aklıma bir şeyler geliyor, yazıyorum ama önünü kaçırmış oluyorum, hayda tekrar başa dönüp okuyorum. Çok ciddi bir mesai. Yazdığım şeyler daha çok kısa hikayeler olmaya başladı. Hatta kitabın adını “Kısa roman” koymak istiyorum.

ilhansesenweb3

Sizi neler harekete geçirir?

Aşk! Ben aşkın bedelini buldum, ödüyorum. Aşkın bedeli yalnızlık. Ben aşığım. Hiç kimseye de kim olduğunu söylemek zorunda değilim. Aşık olduğumda daha kolay şarkı yazarım. En büyük aşk gizli aşktır. Kendi kendimi teselli mi ediyorum diye düşünüyorum ama hem aşığım hem de ayrıyım. Bundan güzel ilham veren aşk mı olur?

Türkiye’de şarkıcılığın yanı sıra oyunculuğunuzla da çok önemli bir yer tutuyorsunuz. Oyunculukta kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lisede tiyatro oyunlarında rol alarak oyunculuğa başladım. 10 yıl bilfiil Levent Kırca’yla çalıştım. Konservatuvar bitirmiş gibi oldum. Üzerine iki yıl da Ferhan Şensoy ile çalışınca yüksek lisans yaptım. Alaylıyım ama eğitimimi tamamladım. Ferhan’a bir gün “Senden çok şey öğrendim” demiştim, o da bana “Ben de senden çok şey öğrendim. En azından artık tiyatroda ne yapılmaması gerektiğini biliyorum” dedi. Aliye’de rol aldığım zamanlarda diş hekimleri bana diş hekimlerini çok iyi temsil ettiğimi belirterek ödül verdi.

Kariyerinizde zirve noktası dediğiniz şarkı hangisi?

“Neler oluyor bize” ile herkesin gönlüne işledim ve kariyerimde zirve noktası o şarkı oldu. Şimdilerde ise biraz aşağılara inip kendime bir oyuk yaptım ve orada duruyorum. Hiç de niyetim yok tekrar yükseklere çıkmaya. Her dağın tek bir tek zirvesi vardır. Bir daha onu aşmaya çalışmıyorum. Mensup olduğum bu milletten tüm manevi alacağımı aldım. Seviliyorum, bu kadar basit.

Sizi hiç dinlememiş birine tarzınızı nasıl anlatırsınız?

1986’da Grup Gündoğarken ile ilk albümümüzü yapmıştık ancak daha yayınlanmamıştı. Stüdyodan çıktık ve bir taksiye bindik. Ben şoföre kasetçalarda çalması için bir kaydımızı verdim. İnene kadar yaklaşık beş şarkı dinlemiştik. İnerken şarkıları nasıl bulduğunu sordum, “Sakin bir abi!” dedi. Ben kafaların sallanması için değil, durması için müzik yapıyorum. Annem de ben gitar çalarken “Şöyle oynak bir şeyler çal” derdi. Müziğimi sakin olarak değerlendiririm. Benim müziğimde asıl önemsediğim taraf sözdür.

Gördüğünüz en güzel manzara: Ayvalık’ta Şeytan Sofrası
Yediğiniz en lezzetli yemek: Midye dolması
Okuduğunuz en sürükleyici kitap: Ben bir tek yazın plajda güneşlenirken kitap okurum. Stephan King’in bütün kitaplarını çok sürükleyici bulurum.
İzlediğiniz en etkileyici film: Cinema Paradiso. İzlemeyenler izlesin.
Tanıdığınız en ilham verici insan: Var ama söylemek istemiyorum. Aşıksan ilham daha kolay gelir.