Bilgiyi sadece tekrar ederek mi öğreniyorsun? Oysa beynin çok daha fazlasını yapabilir. Anlamlandır, bağ kur, sorgula ve öğret… Böylece tekrar etmeden de kalıcı öğrenme mümkün!
Kendine hiç “Bu bilgiyi bir kez okudum, ama hemen unuttum” dediğin oldu mu? Eminim ki evet. Çünkü çoğu zaman sadece tekrar ederek öğrenmeye çalışıyoruz. Oysa beynimiz bundan çok daha fazlasını yapabilecek güçte. Tekrar etmek, yalnızca yüzeysel bir öğrenme sağlar; gerçek öğrenme ise bilginin anlamlı bir çerçeve içine yerleştirilmesiyle ve farklı zihinsel süreçlerle gerçekleşir.
Peki, tekrar etmeden öğrenmek mümkün mü? Evet, mümkün. Ama doğru tekniklerle… Öncelikle bilgiyi bir anlam içine yerleştirmen gerekiyor. “Anlamsal kodlama” sürecine göre, öğrendiğin bir kavramı kendi yaşamına bağlarsan, o bilgi senin için daha unutulmaz hale gelir. Mesela bir tarihi olayı sadece okuyarak değil de bir film sahnesi gibi zihninde canlandırarak hayal ettiğinde, beynin onu yalnızca kaydetmekle kalmaz; deneyim gibi işler. Beynimiz deneyimlediğimiz bilgileri ezberlediğimizden çok daha güçlü kaydeder.
Öğrenmeyi derinleştiren etkili yöntemler
Bir başka etkili yöntem de öğrenilen bilgiyi başkasına öğretmeye çalışmaktır. Eğitim psikolojisinde buna “Protégé Effect” denir. Bir konuyu bir başkasına anlatmaya kalktığında, o bilginin mantığını daha iyi kavrar, eksiklerini fark edersin. Arkadaşına, ailene ya da kendi kendine anlatmak bile öğrenmeni pekiştirir. Çünkü öğretmek, bilgiyi farklı kanallardan tekrar işlemeye zorlar.
Zihinsel çağrışımlar oluşturmak da öğrenmeyi destekler. “Çift Kodlama Teorisi”ne göre, bilgileri sadece sözel olarak değil, aynı zamanda görsellerle destekleyerek çalışırsan, beynin o bilgiyi iki ayrı yoldan kaydeder. Örneğin; kavramları renkli kartlarla kodlayabilir, sembollerle destekleyebilir ya da her kavram için bir resim çizebilirsin. Bir şarkının melodisine bir formül uyarlamak bile öğrenmeni kolaylaştırır.
Aktif sorgulama yöntemini kullanmak da önemlidir. Her yeni bilgi karşısında kendine sorular sormayı alışkanlık haline getir. “Bu neden böyle?”, “Bunun sonucu ne olurdu?”, “Başka hangi bilgilerle bağlantılı?” gibi sorular zihnini aktif tutar. Böylece bilgiyi yüzeysel değil, derinlemesine anlamış olursun. “Sokratik Sorgulama Yöntemi” bu konuda sana yol gösterebilir. Bilgiyi almak yetmez; onu sorgulayıp kendi düşünce sisteminle bütünleştirmek esas olandır.
Ayrıca, spaced repetition (aralıklı tekrar) yöntemini de kullanabilirsin. Burada amaç, bilgiyi her gün tekrar etmek değil; belirli aralıklarla hafızayı tazelemek. Örneğin; bugün öğrendiğin bilgiyi yarın, üç gün sonra, ardından bir hafta sonra gözden geçirirsen, uzun vadeli hafızada kalıcılık sağlarsın.
Duygusal bağ kurmak da öğrenmeyi kalıcı hale getirir. Öğrendiğin bilginin sende bir his uyandırmasına izin ver. Bir tarihi olay seni duygulandırıyorsa, bir bilimsel keşif seni heyecanlandırıyorsa, beynin o duyguyu bilgiyle birlikte kaydeder. Duygularla desteklenen bilgiler kolay kolay unutulmaz.
Öğrenme ortamını düzenlemek de önemlidir. Sessiz, iyi aydınlatılmış bir yerde çalışmak, beyninin odaklanmasını kolaylaştırır. Ayrıca düzenli aralıklarla küçük molalar vermek zihinsel yorgunluğu azaltır. 25 dakika çalışıp 5 dakika ara vermek gibi yöntemler (Pomodoro Tekniği gibi) zihninin verimliliğini artırır.
Beynin pasif bir depo değil, aktif bir işleyici organ olduğunu unutmamalısın. Ne kadar çok bağlantı kurarsan, duyularını ve duygularını işin içine katarsan, o kadar güçlü öğrenirsin. Tekrar etmek kısa vadeli hafıza tazeler; ama bilgiyi anlamlandırmak ve aktif süreçlerle işlemek uzun vadeli öğrenmeyi sağlar.
Şimdi eline bir kalem al. Öğrendiklerini yeniden yazmadan, anlatmaya çalışarak, hayatına uyarlayarak ve sorgulayarak pekiştir. Bilgiyi hissederek ve yaşayarak öğrendiğinde, tekrar etmeye ihtiyaç duymadan zihninde kalıcı izler bırakabileceksin.
Ve unutma:
Sen bilgiyi değil, bilgi seni büyütür ve kollar; yeter ki onunla bir bağ kurmayı öğren.
Konuk Yazar: Muhammet Şahin – Psikolojik Danışman