Türk Loydu Vakfı; Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Gemi Mühendisleri Odası’yla, Türkiye Sigorta Reasüranslar Şirketleri Birliği tarafından 1962 yılında kurulan, kar amacı gütmeyen bir vakıf. Üçüncü taraf denetleme ve bağımsız uygunluk değerlendirme kuruluşu. Türk Loydu’nun temel amacı sektöre teknik denetim hizmeti vererek buradan elde ettiği geliri; eğitim, Ar-Ge gibi faaliyetlere geri döndürmek. Vakıf, gemi inşaatıyla ilgili alanlarda okuyan 50 üniversite öğrencisine burs imkanı da sağlıyor. Mustafa İnsel, Türk Loydu’nda dönem dönem çeşitli faaliyetlerde bulunduktan sonra 2005 yılında vakıfta aktif olarak görev almaya karar vermiş. 2005 yılında yönetim kurulu üyesi seçilen İnsel, bir yıldır Türk Loydu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürüyor. Mustafa İnsel’le bu yeni görevi, saygın bir vakfın yönetim süreçleri ve yaşamı hakkında görüştük.
Gemi inşaatı ilk tercihimdi
İlk ve ortaöğrenimimi Manisa’da, liseyi İzmir’de tamamladım. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gemi İnşaat Deniz Bilimleri Fakültesi’ni ilk tercihle kazandım. Mezun olduğum yıl,  sektörün en kötü olduğu dönemlere denk geldi. Tersanelerin Haliç’ten çıkıp Tuzla’ya taşındığı 1980’ler… Gemi inşaatı eğitimini o dönemde yalnız İTÜ veriyordu ve öğretim üyesine ihtiyaç vardı. Eğitimimi tamamladıktan sonra üniversitede kalmak cazip geldi. Öğretim üyesi yetiştirmek için Milli Eğitim Bakanlığı’nın burs sınavlarını kazanarak İngiltere’ye Southampton Üniversitesi’ne doktora yapmaya gittim. Southampton, aynı zamanda gemicilik alanında İngiltere’nin en başarılı limanlarından. Titanik gibi büyük gemilerin yolculuğa ayrıldığı, yat inşaasında da gelişmiş bir liman. 1990 yılında doktora eğitimimi tamamlayarak döndüm ve 18 yıldır İTÜ’de Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. 2005 yılından beri Türk Loydu Yönetim Kurulu’ndayım, bir yıldır da Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yönetiyorum.
Temel görev bilgi transferini sağlamak
Vakıf faaliyetleri vakıf çatısı altında, ticari faaliyetlerimizi ise iktisadi işletme adını verdiğimiz gelir getirici denetim faaliyetleri anlamında yerine getiriyoruz. Temel görevlerimiz; sektörün gelişmesi için teknik bilgi transferini sağlamak. Gemilerde can ve mal güvenliği artırmak; herhangi bir denizde geminin batmamasını, kırılmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunu sağlamak için üniversitelerle koordineli bir şekilde sektöre yönelik kurallarımızı geliştiriyoruz. Böylelikle üniversitelere de Ar-Ge faaliyeti sağlamış oluyoruz. Bunun dışında üniversite öğrencilerini pratik inovasyon yeteneğini artıracak projeleri destekliyoruz. Üniversitelerinden destek yazısı alan öğrencileri katılmak istedikleri projeleri bildiriyorlar biz de projeleri yönetim kurulumuza sunuyoruz.  Desteklenmeye değer projeleri de destekliyoruz. Görevimiz, eğitim yoluyla yeni kuşakların yetişmesini sağlamak. Sadece gemiyle de sınırlı kalmıyoruz. Çok ciddi bir kara endüstrisi kurulumuz da var, karada güvenliği ilgilendiren konularla da Türk Loydu ilgileniyor. Örneğin; kıyı tesislerinin çevreyi kirletmemeleri için tanklarının kontrolü, ömürlerinin tayini değerlendirilmesi, Bakü Ceyhan Petrol Boru hattının tüm boru kontrolleri gibi birçok faaliyeti yerine getiriyoruz.
Türk mühendisler Avrupa’da kendini gösterecek
Öncelikli hedeflerimiz kısa vadede Türkiye’deki tanınırlığımızı, Türkiye’de hizmet verdiğimiz gibi orta vadede yurtdışında faaliyetlerimizi arttırmak. Gemi endüstrisi uluslararası bir endüstri olduğu için sadece tek ülkeyle bunu sınırlamak mümkün değil. Bizim gibi hizmet veren kuruluşlar uluslararası çalışmak zorunda. Kariyer planlaması açısından düşündüğünüzde bu da önemli bir aşama. Türk mühendisinin tüm dünyada kendisini gösterebilmesine daha fazla olanak sağlamış olacağız. Avrupa’da bize benzeyen kuruluşların, kuruluş tarihleri 1820’lerden başlıyor. Bu kuruluşların yaklaşık 100-150 yıl gerisinden geliyoruz. 50 yıla varmayan tarihimizle rağmen ciddi başarılar elde ettiğimizi düşünüyoruz. Başarılamaz denen birçok şeyi de başardık. “Bir ilki başardık” sloganını da bu yüzden benimsedik.
Eğitim binamız yakında hizmette
Üniversite öğrencilerine burslar veriyoruz, üniversiteler bize ihtiyacı olan öğrencileri bildiriyor veya mühendisler odaları aracılığıyla öğrenciler bize kendileri ulaşıyor. Bunun yanı sıra üniversiteden mezun olacak veya yeni mezun gençlerimizi alarak kendi çalışanlarımızın yanında işin pratiğini, işleyişini öğretiyoruz. Gemilere giderek denetimlere katılarak işi öğrenmelerini sağlıyoruz. Öğretim üyesi olarak da söyleyebiliyorum ki üniversitenin her şeyi öğretmesi, vermesi mümkün değil. Pratik bilgi ve görgü lazım. Bu çerçevede verdiğimiz eğitim gerçekten önemli. Hizmet ve eğitim binamızı inşa ediyoruz. Sektördeki eğitim ihtiyacını karşılayabilmek için içinde aynı anda 200-250 kişiye ders verilebilecek derslikleri olan, bir tesis olacak. Sektörün ara elemanlarına ve yeni mezun mühendislerine eğitim verecek bir tesis olacak.
Gündem ve yenilikler sürekli takip edilmeli
Başarı için en önemli unsur kendinizi geliştirici faaliyetlerde bulunmak. Üniversitede öğrenilenler bir yere kadar, hayat boyu öğrenmeyi öğrenmek gerekiyor. Gündemi yakalayabilmek için sektörel dergi ve makaleleri takip etmek gerekiyor. Konferanslar ve kurslar tüm dünyada büyük önem kazanmaya başladı. Her gün birçok dünyanın çeşitli yerlerinden davetler geliyor, seçmekte ve yetişmekte zorlanıyorsunuz. Üretim ve dizayn teknolojileriyle gemilerin uymaları gereken kurallar da hızla değişiyor. Bu sebeplerden dolayı gündem ve yenilikler yakından takip edilmeli. Başarı için bilgi tazelemek ve bunları yorumlayacak bir alt yapıya sahip olmak gerekiyor. Altyapı sağlam değilse bunları okumak ve yorumlamak da zor.  
Üniversitelerde üretilen bilgiler sektöre fayda sağlamalı
Akademik kariyer yaparken sektörden de kopmamak gerekiyor. Meslek hayatım boyunca hem sektörde hem de üniversitede olmaya çalıştım. Üniversitelerin iki görevi var; biri eğitim diğeri bilgi üretmek. Eğitim konusu çok net ancak bilgi üretilen bilgi sektöre dönmüyorsa sadece kitaplarda kalıyorsa bence bu ciddi anlamda bir kaynak israfı. Üniversitelerin, sektörün içinde kalarak, ihtiyaçlarını saptayarak o konularda çözümler üretmesi gerekiyor. Amacımız böyle bir sistemi tam anlamıyla getirmek. Üniversite ve sektör arasında bir bağ yoksa üniversitelerde yapılan çalışmaların boşa gittiğini düşünüyorum.
Katılımı teşvik eden, dinleyici bir yöneticiyim
Yönetmekten çok katılımı teşvik eden bir yönetici olmaya, problemleri çözebilmek için iyi bir dinleyici olmaya çalışıyorum. Yetki ve sorumluluğun kurumun içinde dağılması gerekiyor. Aksi takdirde her şeyi yönetmeye çalışan,  ne olup bittiğini bilmeyen yöneticilerle karşılaşırız diye düşünüyorum. Yöneticinin stratejik kararlar alması gerektiğini ve kurumun içindeki yönetim kademelerinin gerisini yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum.
Vizyonu olmayan çalışanlara yer yok
Çalışanlarımızın vizyonu ve kariyer planı olması gerektiğine inanıyorum. Öğrenmeye açık, çok yönlü, bilgi alan ve paylaşan çalışanları seçiyoruz. Teknik bir grubuz, üretim faaliyeti gerçekleştirmiyoruz. Bizim sermayemiz bilgi ve çalışanlarımız. Bilgili çalışanlarımızın bu bilgiyi artırmaya ve paylaşmaya açık olmaları gerekiyor. Çalışanlar bilgiyi alıp paylaşmazlarsa kurumun bilgili olması, kurum bilgisi olmadan da bu kurumun başarılı olması mümkün değil.
Tersaneler ortaçağ döneminde değil
Sektörümüz, 2003 yılından sonra kapasite ve üretim artışına gitti. Yılda 20 gemi üretirken 100 gemi üretmeye başladı. Sektör, kendi ihtiyacını zor karşılarken ihracatta 2.5-3 milyar dolarlık başarılar kazanmaya başladı. Sektördeki herkes bu başarılarla gündeme gelmeyi beklerken birden gazetelere tersanelerdeki iş kazalarıyla kapak olduk. Sektörün eksiklikleri var ancak biraz da sektöre fazla yüklenildiğini düşünüyorum. Problemler sektörün ağır iş sanayi olmasından, altyapı eksikleri ve mevzuat eksikliklerinden kaynaklanıyor. Sektörde sorunlar olduğu kesin ama sonuçta tersaneler de ortaçağ döneminde değil. Tersanelerdeki koşulları düzeltmek için sektör de çaba gösteriyor.
Katma değer yaratan özel ürünler üretilmeli
2003 yılında Türkiye’de gemi sektörü büyümeye başladığında Türkiye, ucuz olduğu için tercih ediliyordu. Artık Türkiye’deki işçilik ücretleri ucuz değil. Hatta ücretler Çin’in üç katı, Avrupa’nın da yarısı kadar. Sektöre hakim olan ülkeler Uzakdoğu ülkelerinden Çin ve Japonya. Rekabet sıkıntısını sektör, şu ana kadar özel ürünler yaratarak aştı. Ancak bu başarının devam ettirilebilmesi için yeni ve katma değeri yüksek, komplike ürünler üretmek gerekiyor. Yeni ürünler üretebilmek için de eğitim, verimlilik ve Ar-Ge’nin sektörde kalıcı bir şekilde oturtulması gerekiyor. Aksi takdirde sektörde önümüzü görmek zor.
Gemi sektöründe sıkılmak mümkün değil
İşimin en sevdiğim özelliği, bir işi hemen hemen ikinci defa bile yapmamamız. Her seferinde konu değişiyor, yenileniyor. Seri üretim yapmadığımız için her yeni gemi bizim için yeni ve farklı bir vaka oluyor. Kara tespitlerinde de aynı farklılık söz konusu. Hiç ummadığınız değişik yerlerde değişik problemler ortaya çıkıyor. Sektörde sıkılmak mümkün değil, öğrencilerime de hep bunu söylerim. Buna karşılık sektör, sürekli yeni şeyler öğrenmeyi mecbur kılıyor. İşimizin en önemli kısmı sürekli kendinizi yenilemek zorunluluğunuz. Bu hızlı iş yaşamında iş ve özel hayat dengesi çok zor dengede kalıyor. Hafta içi okul ve Türk Loydu tüm vaktimi alıyor. Ancak hafta sonlarımı aileme ve özel hayatıma zaman ayırmaya özen gösteriyorum. 
KISA KISA
Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
Pek fazla boş zamanım kalmıyor. Hafta sonları çocuklarımla vakit geçirmeye çalışıyorum. Yürüyüş yapmayı, kedimle ilgilenmeyi seviyorum.
Düzenli olarak takip ettiğiniz internet siteleri hangiler?
www.virahaber.com, www.ntvmsnbc.com, www. parismou.org sitelerini düzenli olarak takip ediyorum.
En sevdiğiniz yemek?
Elbasan yemeğini çok severim. En kısa tarifiyle, üstü yoğurtlu kuzu etidir, İstanbul’da Taksim Hacı Abdullah’ta yemeyi tercih ediyorum.