JP_Profile_Shot2(1)Artan rekabet koşullarında kurumların hayatta kalabilmesi inovasyonun şart olduğunu söyleyen Jeffrey Phillips, iyi tanımlanmış bir sürecin başarıya ulaşacağını söylüyor.
Kurumlara inovasyon alanında danışmanlık veren Jeffrey Phillips,29-30 Mart’ta İdevo tarafından düzenlenecek inovasyon workshop’u öncesinde inovasyonu ve inovasyonun önündeki engelleri anlattı. Rowe Price, Hewlett-Packard, Raytheon, AIG, Wellpoint ve US Bank gibi firmalar için inovasyon programları tasarlayan Phillips, birçok kurumun kendi bünyesinde bulunan inovasyon uzmanlarının ve yaratıcı fikirlerin farkında olmadığını söyledi.

Rekabet için inovasyon şart

İnovasyon kavramını tanımlayan Jeffrey Phillips, bir kurumun hızla değişen pazar beklentilerine ve rekabete cevap verebilmesi için inovasyona önem vermesi gerektiğinin altını çiziyor. Phillips, her alanda değişimin hızlanması, müşterilerin yeni ürün ve hizmetler için artan talepleri, azalan ticari engeller, yenilenen ürün ve hizmetler hakkındaki bilginin artması gibi nedenlerle zorunlu hale gelen inovasyonun rekabet için şart olduğunu belirtiyor. Günümüzde değişen koşulların, yeni ürün ve hizmetler için taleplerin artmasına, diğer taraftan da hali hazırdaki ürünlerin yaşam döngüsünün kısalmasına neden olduğunu kaydeden Phillips, “Kurumun inovasyonu göz ardı etmesi, değişimi göz ardı etmesi demektir. Değişim ve inovasyon konusunda başarısızlığa uğrayan kurumlar farklılaşmayacak ve zamanla pazarda mevcut konumlarını kaybederek tüketiciler tarafından pazarın dışına itileceklerdir. Bu noktada inovasyon bir tercih değil zorunluluktur” diye belirtiyor.

İnovasyon için üç engel var: Kültür, Teşvik ve İletişim
Phillips, inovasyona geçişin önünde en önemli üç engelin bulunduğunu söylüyor. Bu engellerden biri olan kültürün tüm tavırlar, davranışlar, karar kriterleri, risk alma potansiyeli gibi insanların üstlendiği ve bunu sürdürmeye kararlı olduğu unsurlar olduğunu söyleyen Phillips, “İnovasyon bilincinin kurum kültürü içerisinde ve bireylerin davranışlarında kendisine mutlaka yer bulması gerekiyor” diyor. Phillips, teşvik engelinin ise çalışanlara verilen bireysel ya da takım hedeflerinde inovasyonun kilit bir unsur gibi konumlandırılmadığı zaman ortaya çıktığını ifade ediyor. Çalışanların bu gibi durumlarda inovasyonun bir karşılığı olmayacağını düşündüğünü söyleyen Phillips, bu durumda çalışanların yeterli zaman ve eforu harcamadığını vurguluyor.
Phillips: “Son olarak iletişim de çok önemlidir. Yöneticilerin açık bir şekilde şirket vizyonunu ve bu doğrultudaki inovasyon taleplerini çalışanlarına iletmeleri gerekiyor. Talep edilen inovasyonun kapsamı ve hedefleri konusunda açık olunmalı ve yöneticiler bu iletişimi sürdürürken inovasyon faaliyetlerini desteklemeye isteği olduğunu ekibiyle, harcadığı zamanla ve maddi yatırımıyla kanıtlamalıdır” diyor.

İnovasyonda İK’nın rolü
Kurumların inovasyon sürecinde insan kaynaklarının rolünün yerleştirme ve eğitim olduğunu söyleyen Phillips, daha inovatif olmak için, farklı yeteneklere sahip yeni insanları işe almak ya da mevcut ekibinizi eğitmeniz gerekiyor. Phillips, insan kaynakları departmanlarının bu konudaki en büyük yanlışının performans değerlendirmesi kriterleri ve ödüllendirme yapıları içerisinde inovasyona yer vermemesi olduğunu kaydediyor. Phillips, “Bu durumun aksine en çok yapılan hatalardan bir diğeri de verilecek olan harici ödülleri aşırı derecede vurgulamak ve insanlara fikirleri için çok fazla para ödemektir. Bu alanda yapılan çalışmalar gösteriyor ki inovatif fikirler üreten insanlar paradan çok, fikirlerinin geliştirilmesi ve tanınma ile daha fazla motive oluyorlar. Özetle, inovasyonun performans ve ödüllendirme yapıları içerisinde net bir şekilde tanımlanması gerekiyor” diyor.