charlotteYerli teknoloji firması Casper, Amerikalı kadın CEO’su Charlotte Lamprecht ile yoluna devam ediyor. Türkiye’ye gelir gelmez Türkçe öğrenmeye başlayan Lamprect, güçlü iletişim kabiliyeti ve Casper’daki yenilikçi uygulamalarıyla geleceğin kadın liderlerine rol model oluyor. 
Tüm Türkiye’ye yayılmış 65 Casper Store ve 1200’ün üzerinde satış ve servis noktası ile hizmet veren Türkiye’nin yerli teknoloji firması Casper’a; Intel’den geçen yıl transfer olan Charlotte Lamprecht markaya yeni bir soluk kazandırdı. 1984’de University of Houston’dan Elektrik Mühendisi olarak mezun olan ve 24 yıldır İT sektöründe çalışan Lamprecht, son olarak Güney ve Kuzey Amerika’da tüketici satışlarından sorumlu büyük bir satış ve pazarlama takımı yönetiyordu.  “Ailemden üniversiteye giden ilk kişi oldum. Çalışkan insanlara, iyi üniversitelerde eğitim görmüş kişilere saygım sonsuz ama her şey diploma değil… Çalışanlarımı eğitimine göre değil, kişisel yetkinliklerine göre seçiyorum” diyen Lamprecht iş hayatına dair sorularımızı yanıtladı.
Bilişim ve perakende sektöründe Casper’ın yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Casper olarak ürünlerimizi uluslararası büyük şirketler gibi planlıyoruz. Ürün materyallerimizin kaynağı birçok şirket gibi Asya’dır. Bizi diğer şirketlerden farklılaştıran unsurlar ise; ürünlerimizi Turkiye’de kendi tesisimizde üretmemiz. Markamızı oluşturmak için pazarlamaya çok büyük önem veriyoruz. Aynı zamanda tüketiciye en iyi fiyat-performans orantısını sunabiliyoruz. 2000 satış noktasında olmamızın getirdiği avantaj birebir tüketicinin ihtiyaçlarını, beklentilerini, yorumlarını alabilmemiz oluyor. Tüketiciler için 2 gün içerisinde özel olarak konfigüre edilmiş notebook ve masaüstü bilgisayarları satışa hazır hale getiriyoruz. Bu da Casper olarak en önemli avantajlarımızdan biri.Casper’da göreve başladığınız günden bugüne nasıl bir yapılanma içine girdiniz?
2009’un başlarında göreve geldiğimden bu yana özellikle satışlarımızı arttırmaya, karar alma süreçlerini geliştirmeye ve kadromuzun kabiliyetini geliştirmeye odaklandım. Aynı zamanda markamızı global marka olma yolunda hazırlıyor, kendi departmanlarımızda planlamalar yapıyoruz. Bunun içinde hesaplanmış risklerle ve akıllı planlarla ilerliyoruz. Casper olarak baktığımızda kalitede, serviste, üründe ve iletişimde en iyisini yapmak istiyoruz.

Bu anlamda Casper’a neler kattığınızı düşünüyorsunuz?
Casper olarak 2009’da sektör yüzde 3 büyüme gösterirken biz yüzde 26 büyüme gerçekleştirdik. 2010 için ise yüzde 29’luk bir büyüme hedefi koyduk. 2009 ‘da  özellikle üzerinde durduğum ve bu başarıyı sağlayan satış, karar verme mekanizması ve çalışanların gelişimi gibi unsurlara odaklanmaya devam ediyoruz.
Şirket, çalışanın ikinci ailesi oluyor
Yüzde 100 yerli bir firmanın yurtdışından transfer CEO’su olarak zorlandığınız noktalar oldu mu?
Casper’daki görevime başladığımda aynı anda hem yerel özelliklere sahip bir firmanın özelliklerini öğrenmek hem de o firmanın hedefleri doğrultusunda çalışmak durumundaydım. Bu durum benim için bu yılın oldukça verimli geçmesini sağladı. Tabii ki bazı zorluklar yaşadım ancak bu zorlukların Casper’ın yerel marka olması ile ilgili değil benim aynı anda birçok şeye hakim olmaya ve öğrenmeye çalışmam ile ilgiliydi. Tüm bunları yaparken aynı zamanda şirketin yıllık satış hedefleri için destek vermem de gerekiyordu.Bu sorunların üstesinden nasıl geldiniz?
Türkiye’de ki iş hayatı Amerika’daki iş hayatına çok benzediği için 24 senelik tecrubem ile tüm zorlukları aşmayı başardım.

Türkiye ile Amerika’daki iş dünyası arasında ne gibi farklılıklar var?Amerika’da çalışanlar genellikle profesyonel hayatlarına katkı sağlayacağı düşüncesiyle çalıştıkları firmaları sık sık değiştirebiliyor. Amerika’da oldukça normal karşılanabilen bu durum Türkiye’de çok daha farklı. Örneğin; Casper’ın yönetim şekli dünyada birçok uluslararası firma ile benzerlik taşımasına rağmen çalışanlar açısından baktığımızda durum biraz daha farklılaşıyor. Casper çalışanları aile duygusunun oluştuğu ve alıştıkları bu ortamda uzun yıllar hizmet verebiliyor.

Bu dezavantajı ortadan kaldırmak için neler yapıyorsunuz?
Biz bu durumun yaratabileceği olumsuz durumlara karşın çalışanların taze ve yenilikçi düşünmelerine katkıda bulunmak için şirket içinde görev değişikliklerine gidiyoruz.

Yeni mezun bir aday için yurtdışında mı Türkiye’de mi kariyer yapmak avantajlı?Türkiye’de yurtdışına göre çok daha zor. Çünkü Türkiye’de yurtdışına göre çok az şirket resmi kariyer geliştirme programlarına sahip. Bu da mezunların kariyer ve beceri geliştirme planını yaratmaları için çok daha fazla çalışmalarını gerektiriyor. Çalıştıkları şirket içinde başarılı olmaları için bu kişilerin şirketin kurumsal değerlerini ve çalışma etiklerini temsil eden birkaç rol modeli bulmaları gerekiyor.

Lamprecht’ten iyi bir liderin olmanın 3 şartı
• Şirket değerleri açısından çok iyi bir rol modeli olmak,
• Yönetici özelliklerini geliştirmek,
• İş arkadaşlarını teşvik etmek ve liderlik becerilerini geliştirmek gerekiyor.

Kariyerinizi dönüm noktası neydi?Kariyerimin dönüm noktasının, yılda 1 milyar dolar kazandıran bir bölgeden sorumlu olan ilk kadın bölge satış müdürüne terfi edildiğim zaman olduğunu düşünüyorum. Bu terfi ile global bir takımı yönetme, önemli müşteri ilişkileri için strateji yaratma ve şirketin yöneticileri ile direkt olarak çalışma fırsatım oldu. İleride satış lideri olmak isteyen genç kadınlar için bir rol modeli olma şansına sahip oldum.Sizce, kadın lider olmanın dezavantajları var mı?
Kariyerimin başlangıç döneminde erkek meslektaşlarımın bazı avantajları vardı. Erkekler kendi ilgi alanlarına göre oluşturdukları “erkek Kulübü”nde birbirleriyle yakın iletişim halinde olurken kadınlar bu ortamlardan uzak kalıyorlardı. Çalışanların erkek liderlerle iletişimi her zaman çok daha iyiydi. Fakat daha sonra çalışanlar için önemli olanın sadece saygı duyulmak ve değer verilmek olduğunu anladım.

Yani, bu durumu avantaja çevirdiniz…
Bir kadın lider olarak çalışanlara destek olabilmek için onlara insan olarak ilgi duymamın yeterli olduğunu anladım. Onlara bu değeri hissettirebilmek için şu şekilde basit sorularla yaklaştım: ‘Nasıl gidiyor?’ , ‘Eşin ve çocukların iyi mi?’ ve ‘Sana nasıl yardımcı olabilirim?’ Bu  tür davranışlar çalışanlara  şirketine ve liderlerine bağlı olduğunu hissettiriyor birçok zaman. Erkek meslektaşlarımın cinsiyetleri sebebiyle, çalışanlara karşı ciddi ve mesafeli  durması gereken durumlarda ben kadın olarak onlara daha yakın olma avantajını yaşıyorum.

Siz nasıl bir profil sergilediğinizi düşünüyorsunuz?
İnsanlar kadın liderlerin sert ve ciddi olmasını bekliyor ancak sert ve ciddi olunduğunda da yine aynı insanlar tarafından ağır eleştirilebiliyorsunuz. Birçok yönetici ve lider pozisyonunda 15 yıl boyunca çalıştıktan sonra hala kendi stilimi yaratmayı çalışıyorum: disiplinli, talepkar ve hükmeden, sert mizaçlı ve yumuşak algılanmayan.

En büyük yatırım çalışana

Bir şirket için İK departmanının önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her şirketin içinde işin insan tarafına odaklanacak bir kişiye veya bir gruba ihtiyacı vardır. Bunun amacı çalışanları şirketin vizyonuna ve hedeflerine daha da entegre etmektir. Birçok insan çalışmanın yalnızca para kazanmak amacı taşıdığını düşünse de aslında çalışmanın hayatlarımıza bir anlam ve hedef kazandırmak gibi bir misyonu da vardır. İK departmanı çalışanı, şirket hedeflerini bir noktada buluşturan iyi bir idarecidir.

Casper İK politikaları içinde temel prensibiniz nedir?
Biz, çalışanlarımıza güven ortamı sağlayarak, koşullar ne olursa olsun motivasyonlarını yüksek tutmayı amaçlayan bir anlayışla yaklaşıyoruz. Örneğin, 2009 yılında ekonomik kriz ortamında çalışanlarımıza 2001’de olduğu gibi bu krizde de için işten çıkarma olmayacağını  beyan ettik. Aksine eleman alımı yaptık. Krizden önce eleman sayımız 295 iken kriz sonrası bu rakamı 350’e yükselttik.Şirketiniz İK departmanında çalışanlara yönelik ne gibi yatırımlar yapıyor?
Casper’ın diğer şirketlerden farkı kendi içinde bir üretim tesisine sahip olması. Casper İK departmanı ağırlı olarak 200 kişiyi aşkın çalışanı bulunan üretim tesisimize destek veriyor. Üstelik İK departmanı işe alma sürecinde ve şirketteki her pozisyona görev tanımlamakta en büyük ortağı.

Çaycıdan müdüre herkesi İngilizce kursuna gönderiyor
İletişimin en iyi yolunun aynı dili konuşmak olduğunu söyleyen Lamprecht, Türkiye’ye yerleştiği gibi Türkçe derslerini almaya başladı. Bununla yetinmeyip şirketteki herkesin İngilizce dersi almasını teşvik etti. Şirketin çaycısından beyaz yakalılara kadar isteyen herkese İngilizce kursu desteği vermesini sağladı. Çalışanların İngilizce öğrenmelerinin, en iyi iletişimin sağlanmasının yanı sıra çalışanlarının sosyal hayatına da katkısı olacağını savunuyor.

Lamprecht’in iş dışındaki yaşamı!
Spor ve dansla ilgileniyor
Sürekli egzersiz yapıyor ve boş zamanlarımı spor yaparak geçirmek istiyorum. Yeni arkadaşlıklar kurmak, dostlar edinmek de benim için çok önemli. Dans derslerine başladım ve vals yapıyorum.

Kızıylaykan iş düşünmüyor
Annem bana özel hayatımda o anı yaşamaya odaklanmam gerektiğini ve küçük detaylara değil büyük resme odaklanmam gerektiğini öğretti. Onun için her anı yaşamak o anın içinde bulunmak için çok çaba harcıyorum. Örneğin kızımla veya ailemle vakit geçirirken işi düşünmüyorum. Boğazdaki çay bahçeleri ve kafeler de hafta sonu mekânlarım…

Facebook sayfasında kedi fotoğrafları
Kızımla birlikte İstanbul’daki kedileri görebileceği yerleri ziyaret ediyoruz. Kedileri yiyecekler verip onların fotoğraflarını çekiyoruz. Onlarla ilgili bir albüm bile yapıp facebook sayfamda yer verdim.
Kapalı Çarşı favori mekanı
Tavandaki resimler ve içmimarlığı ile Kapalı Çarşı ilgimi çekiyor.
Türkler’in iletişim stilleri
Türkler çok sıcakkanlı. Zekalarına ve iletişim stillerine hayranım.
Türkçe pop dinliyor
Evdeyken devamlı PowerTurk FM’i açıyor, Pinhani’nin müziklerini çok beğeniyorum.
Mavi yolculuk hayranı
3 yıl önce arkadaşlarımla mavi yolculuğa çıkmıştık. Denizin ve kumsalların güzelliği, inanılmaz yemekler ve doyasıya eğlence benim için unutulmazdı.