Üniversite süreci sadece sınavla bitmiyor; ardından tercihler geliyor, sonra da bambaşka bir hayata alışma süreci başlıyor. Bu yeni hayata zihinsel olarak hazırlanmak istiyorsan, Uzman Klinik Psikolog Ezgi Emiroğlu’nun önerileri sana rehberlik edebilir.
“Bir sınıfa ilk kez girdiğinde göz göze gelmemeye çalıştığın o anı hatırlıyor musun? Merak etme, yalnız değilsin…”
Üniversiteye başlamak, sadece yeni bir okula değil, bambaşka bir hayata geçiş demek. Bu değişim heyecanlı olduğu kadar kaygı verici de olabilir. Yeni arkadaşlar, bilmediğin bir kampüs, alışmadığın bir tempo… Eğer bu dönemde kendini tedirgin, çekingen ya da biraz yalnız hissediyorsan, önce derin bir nefes al: Bu çok doğal.
Güzel haber: Bu kaygı geçici ve onunla baş etmek senin elinde.
Kaygıyı tanı
Üniversiteye adım attığında kendini gergin ya da tedirgin hissetmen çok normal. Bu duygular seni korumaya çalışan zihninin bir tepkisi. Kendine “Neden böyleyim?” diye kızmak yerine, hissettiklerini fark etmeye çalış. Kaygıyı bastırmak yerine tanımak, onun seni yönetmesini engeller. Bu his geçici; zamanla azalacak.
Küçük adımlar at
Yeni bir ortama girdiğinde her şey hemen tanıdık gelsin istersin, ama alışmak zaman ister. Önce sadece okulun girişini ezberlersin, sonra kütüphaneyi seversin. Bir gün kantinde kendine ait bir masa bulursun ve o an biraz daha ait hissedersin.
Herkesle tanışmak zorunda değilsin. Bazen sadece “Bu derste çok fazla şey anlatmadı mı?” demek bile yeterlidir. Belki o kişiyle sonra yan yana oturur, beraber not alırsınız.
Bağ kurmak çoğu zaman küçük anlarla başlar. Bir selam, bir gülümseme ya da kantin sırasında biriyle konuşmak… Zamanla bu küçük adımlar birikir ve seni daha güvende hissettirmeye başlar. Başta yabancı gelen koridorlar artık sana tanıdık gelir.
Sosyal olmak için kendini zorlamana gerek yok
Üniversitenin ilk haftalarında herkesin bir çevresi varmış gibi görünebilir. Kimi birlikte kahve içer, kimi kalabalık gruplarla dolaşır. Bu seni düşündürmesin. O gruplar da bir zamanlar yalnızdı.
Sosyal olmak için herkesle konuşmak, sürekli dışarda olmak zorunda değilsin. Herkesin sosyalleşme şekli farklıdır. Bazen sadece bir kişiyle derin bir bağ kurmak, onlarca yüzeysel tanışıklıktan daha değerlidir.
Kendin gibi davrandıkça, sana iyi gelen insanlar seni bulur. Üniversite hayatı sadece arkadaş edinme süreci değil, aynı zamanda kendini tanıma fırsatıdır. Herkesin yolu kendine özgüdür. Sen de kendi yolunda, kendi hızınla ilerleyebilirsin.
Belirsizlikle başa çıkmanın kolay yolu: Rutin oluşturmak
Üniversiteyle birlikte alıştığın düzen değişir. Artık ders saatini, kiminle nerede ne yapacağını sen belirlersin. Bu özgürlük başta keyifli gelse de bir süre sonra kararsızlık ve kafa karışıklığı yaratabilir.
İşte bu yüzden küçük rutinler işe yarar. Her sabah aynı saatte kalkmak, sevdiğin bir yerden kahve almak, haftanın belli günleri ders çalışmak gibi alışkanlıklar sana düzen hissi kazandırır.
Rutinler, belirsizliğin yarattığı stresi azaltır ve gününe yön verir. Kendine ait bir düzen kurmak hem özgüvenini artırır hem de seni daha güvende hissettirir.
Yardım almaktan çekinme
Zorlandığında bir danışmana başvurmak destek almanın en sağlıklı yoludur. Kampüs içindeki psikolojik danışma merkezleri bu süreçte yanında olabilir. Yardım istemek güçsüzlük değil, ihtiyaçlarını fark edebilmektir.
Geriye dönüp baktığında, başlarken yaşadığın o tedirginliğin aslında ne kadar normal olduğunu fark edeceksin. Alışmak zaman alıyor, ama bir şekilde oluyor. Böylece sen de yavaş yavaş kendine ait bir düzen kuruyorsun.
Bu süreçte kendine güvenmen yeterli; çünkü üniversite hayatı, senin de parçası olduğun bir yer.

Konuk Yazar: Ezgi Emiroğlu
Uzman Klinik Psikolog