Yeni mezun bir adayı şekillendirip, onun geleceğine yön vermenin çok keyifli olduğunu anlatan C&A İnsan Kaynakları Müdürü Beste Şirin Petekçi, İK’nın tüm süreçlerinde çalışmasının çok büyük avantajları olduğunu söylüyor. Petekçi, “Kariyerimde keskin çizgilerle ayrılabilir dönemler yerine hayatımı değiştiren şey, bakış açısı oldu” diyor. Kariyerinin ilk yıllarından itibaren İnsan Kaynaklarının tüm süreçlerinde görevler yürüten C&A İnsan Kaynakları Müdürü Beste Şirin Petekçi, üniversite birinci sınıfta başladığı iş hayatına ara vermeden devam ediyor. Önce Turkcell’de ardından Hyatt Regency Otel’de çalışan Petekçi, ardından bir süre Danone’de çalıştığını ve son yedi yıldır da C&A’da görev yaptığını anlatıyor. Bu yedi yıl içerisinde ilk günden itibaren başladığı ekibiyle yoluna devam eden Petekçi, ekipte uyumun çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Bugün Türkiye’deki 28 mağazada 700 çalışanı bulunan C&A’nın temel stratejilerini Türkiye’ye uyumlu olarak uyguladıklarını anlatan Petekçi, ülke dinamiklerinin birbirinden farklı olduğuna dikkat çekiyor. Uzun yıllardır İK alanında çalışan genç bir isim olan Petekçi ile hem mesleki tercihlerini hem de şirket stratejilerini konuştuk.   İK alanında çalışmaya hangi dönemde, nasıl karar verdiniz? İstanbul Üniversitesi’nde işletme okudum, okulun ilk yılından itibaren de çalışmaya başladım. Turkcell’in hızla büyüdüğü ilk yıllarıydı ve ben de onların bir iş ortağıyla birlikte yarı zamanlı çalışıyordum. Turkcell için iş toplantıları, yemekler düzenliyorduk. Bir süre sonra İnsan Kaynaklarının oryantasyon planlama süreçlerini desteklemeye başladım ve sonrasında da uzun süre bu görevde devam ettim. Üniversite son sınıfta İK alanında devam etmeye karar verdim ve bu alanda yüksek lisansa başladım. Turkcell’in ardından Hyatt Regency bünyesinde çalışmaya başladım. O günden bugüne İK tecrübelerimi üç ana başlık altında topluyorum aslında. İlk yıllarım personel özlük işleri tarafında başladı, daha sonra iç iletişim ve organizasyonel gelişim alanında çalıştım, sonrasında da eğitim tarafında görev aldım.   İK’da dikkatinizi çeken neydi? Neden bu alanı tercih ettiğinizi düşünüyorsunuz? Aslında, ben servis odaklı bir insanım dolayısıylaağırlıklı olarak hizmet sektöründe bir şeyleryapacağımı zaten biliyordum. Diğer taraftan İKsüreçlerinin içeriğini sevdim. Sıfırdan aldığınız yenimezun birini şekillendirip hayatının bir noktasınadeğinebilmek, yön verebilmek, ona dokunabilmekve belli adımları attığını izleyebilmek bana çokkeyif verdi. Tamamen iç fonksiyonları, İK’nıntüm o alt süreçlerini sevdim. Bordro hesaplamayıda, motivasyonla ilgili çalışmayı da, performansyönetiminin ne olduğunu da, eğitimleri de çoksevdim. Bu yüzden de tüm alt başlıklarında ayrı ayrıçalıştım.   Bir İK profesyoneli bu fonksiyonlarının hepsini bir arada bilmeli ve yürütmeli midir? İki ayrı şekilde bakabiliriz buna. Bunlardan bir tanesi önemli çünkü ekibinizi yönetirken ve yönlendirirken nerelere kontrol noktaları koymanız gerektiğini anlamanızı gösterir. O işi yapan kişinin ne tür bir profili olması gerektiğini daha iyi seçebilmenizi ve aslında o işi kusursuz biçimde nasıl yapabileceğine dair daha hakim olmanızı sağlar. Diğer taraftan ben İK direktörü işe alıyor olsaydım tüm fonksiyonları yaşamış birini tercih ederdim. Çünkü tüm fonksiyonları yaşamış birisi bu fonksiyonları birbirine bağlayarak aslında İK stratejisinin bütününü oluşturabilir.   Farklı sektörlerde İK alanında çalışmanın bir yönetici olarak kazanımları neler oldu? Ben hem hizmette hem üretimde çalıştım. İkisinin dinamikleri birbirinden çok farklı. Hizmette İK’dan beklentiler performans yönetimi, kariyer gelişimi, eğitim gibi konular üzerinde yoğunluk gerektirirken, üretimde özlük, yan haklar, iş güvenliği ve teknik eğitimler daha öne çıkıyor. Hizmette yarattığınız sosyal sorumluluk projeleriyle üretimde yarattıklarınız bile farklılık gösteriyor, örneğin birinde çalışanlarla birlikte gönüllü eğitmen olup çocuklara etütler verirken, diğerinde çalışanların teknik bilgi ve becerileri ile yaratıcı projeler geliştirip atık azaltma ve arıtım projeleri ile çevre korumaya yönelik projeler yaratmıştık. Kısaca İK olarak farklı profillerin ihtiyaçlarını anlayıp, üreteceğiniz hizmeti ihtiyaca yönelik olarak sunmak gerekiyor. Birbirinden farklı çalışan profilleri var ikisi de çok keyifli ama ben hizmete daha yakın hissediyorum kendimi.   C&A uluslararası bir marka. Ortak İK stratejisini nasıl oluşturuyorsunuz, Türkiye’ye nasıl adapte ediyorsunuz? C&A olarak 19 farklı ülkede faaliyet gösteriyoruz. Brüksel’de bir İK ofisimiz var ve yılda iki kez bir araya geliyoruz. Bunun dışında yoğun bir haberleşme trafiğimiz var, yeni uygulamalar, en ince ayrıntılarına kadar hazırlanan kılavuzlarla bize ulaşıyor, tüm büyük projeler hayata geçmeden önce online anketlerle ülkelerin İK yöneticilerinin görüşleri alınıyor, her ay iki kez video konferansımız var, teknolojinin mümkün olan tüm imkanlarından yararlanıyoruz. Bu genel uygulamalar için var olan bir şey ama onun dışında her ülkeye bir takım esneklikler kullanılıyor yerel uygulamalar için en çok da Türkiye’ye sağlanıyor. Çünkü Türkiye ne Orta Doğu ne Avrupa aslında, Türkiye, Türkiye her şeyden önce. Dolayısıyla Türkiye’ye tanınan esneklikler de oldukça fazla aslında.     Son dönemde sizi en çok heyecanlandıran İK projesi ne oldu? C&A Türkiye olarak uzun süredir mağazalarımıza oyuncak reyonunu getirmek gibi bir çabamız vardı, 2013 yılının sonlarına doğru tüm bürokratik engeller ortadan kalktı ve oyuncaklarımız Türkiye’ye giriş yaptı, çok yakında mağazalarımızda satılmaya başlayacak. C&A Türkiye olarak mağazalarımızda satacağımız oyuncakların, ilk 5 bin adedinin tüm gelirini Koruncuk Vakfı’nın korumasıyla büyüyen çocuklara bağışlamaya karar verdik. Tüm ekibi oyuncak satışı konusunda yönlendirdik, iç duyuruları hazırladık, çalışan herkesi bu işe dahil ettik. Şimdi oyuncakların mağazaya gireceği ilk günü yani 15 Kasım’ı heyecanla bekliyoruz.   Geleceğin İK yaklaşımından bahseder misiniz? Dünden bugüne ne değişti ne değişecek? Yakın geleceğe baktığımızda yetenek yönetimi çok ön plana çıkıyor şirketler için, bugün de çok önemli zaten gelecekte de önemini korumaya devam edecek. Bunun dışında bireysel tercihler İK için çok önemli olmaya başladı. Biz İK için bireysel uygulamalar da sunmalıyız diye düşünüyorum. Şirketler içindeki, İK uygulamalarındaki şeffaflık daçok önemli olacak. Sosyal sorumluluk projelerine çok daha fazla önem verilecek. Adaylar da artıkşirketin sosyal sorumluluk projelerini ciddiyetle soruyor. Teknolojiyi çok iyi kullanan bir nesil geliyor. Dolayısıyla teknolojinin ve onun getirdiği esnekliğin iş hayatına yansıtılmasını bekliyor olacaklar. İK stratejilerini bu yüzden tekrar gözden geçirmek ve gerekli değişiklikleri yapmak gerekecek.   Sizce yetenek yönetimi ne ifade ediyor? En doğru adayı yakalıyorsunuz, bir takım yetenekleri var bu adayın ve o yüzden siz tercih ettiniz; ama adayın daha ileri gidebilmesi, var olan potansiyelini geliştirebilmesi için desteklenmesi gerekiyor. Örneğin, bir tane üniversite mezunu birini işe aldınız ve bu çocuğun bütün yaptığınız testlerde sınavlarda görsel yönüyle ilgili bir farkının olduğunu fark ettiniz. Görsel gözü çok kuvvetli, giyimi, tarzı çok hoş, renkleri çok güzel kullanıyor. Demek ki burada görsel yetenek mevcut. Bu kişiyi ilk başlattığınızda ya mağaza içerisinde görsel düzenleme için ya da satış danışmanı olarak başlatacaksınız. Sunduğunuz pozisyon bir süre sonra ona kısır hale gelmeye başlayacak ve farklı yerlerde kariyerini devam ettirmeyi isteyecektir. O potansiyeli geliştirmek için iyi bir yönetim becerisine, görsel anlamda bir takım donanımlar kazanmaya ihtiyacı var. Organizasyon, koordinasyon yeteneğini kuvvetlendirmesi gerekiyor.   Hayata geçirmeyi hedeflediğiniz yakın dönemdeki İK projeleri neler? Sosyal sorumluluk projelerimizi işimizin bir parçası yapmak ve sürekliliğini sağlamak istiyoruz, günlük rutinimize dahil etmek istiyoruz, oyuncak projemizde bu yönlü oluşturulmuş bir çalışma. Tüm çalışanlarımızı ihtiyaçları birbirinden farklı ayrı birer birey olarak düşünüp, bireysel beklentilere yönelik çalışmalar yapıyoruz, kişiye özel yan haklar uygulamasını hayata geçirmek için çalışıyoruz, çalışma saatlerinde esnekliğe gittik.   Mesleğiniz dışında kendinize vakit ayırdığınız zamanlarda neler yapmaktan hoşlanırsınız? İki muhteşem çocuğun annesiyim. Oğlum 4 yaşında kızım da 6 aylık, çalışan annenin kendiiçindeki vicdan mücadelesini ben de yaşıyorum, boş vakitlerimin neredeyse hepsini onlara ayırarakbu duyguyu ve kaçırdığım zamanı dengelemeyeçalışıyorum. Ailecek seyahat etmeyi severiz, bunahiç ara vermedik, ikisi de seyahate ve rutinindışına çıkmaya uyumlu çocuklar, bunun dışındaresim yapıyorum, kışın kayak yapıyorum, eski birvoleybolcuyum, maç yapan bir takım bulduğumdamümkünse hemen dahil oluyorum.   Kısa Kısa…   ·        En çok kullandığınız kelime? Hemen hallederiz. ·        En sevdiğiniz şehir? Londra ·        En sevdiğiniz yemek? Balık ·        Dinlemekten en çok keyif aldığınız müzisyenler / müzik türü? Caz, Blues