Cam üfleme sanatına ne zaman başladınız?

1974’te Paşabahçe Şişecam’da 14 yaşında çırak olarak başladım ve 6 sene askere gitmeden önce çıraklık, fıskacılık, kalfalık ve tezgah ustalığı yaptım. 6 sene içinde kendimi yetiştirdim. İyi bir camcı olabilecek seviyeye geldim. Askere gitmeden önce de tezgah ustalığı yaparak dönüşüm için bir hazırlık çalışması yaptım. El sanatına dayanan, camla yapılan ne tür teknikler varsa hemen hemen hepsini yapıyorum. Askerden sonra tekrar Paşabahçe’de işe direkt tezgah ustası olarak başladım ve 15 sene tezgahta çalıştım. Son 10 senemde ise tezgahı bıraktım, usta başı, eğitmen ve yönetici olarak çalıştım, gençler yetiştirdim. Paşabahçe’de Yusuf Görmüş diye bir ustam vardı. Ondan çok şey öğrendim. 1999’a kadar beraber çalıştık ve ben onun sanatını, kişilik ve davranışlarını kendime örnek aldım. Şu anda 76 yaşında, hala Eskişehir’de hocalık yapıyor. Herhalde ben de onun kadar yaşarsam ben de o yaşa kadar camla uğraşacağım. 1999’da Paşabahçe’den emekli oldum. Paşabahçe kapandıktan sonra 1 sene biraz dinlendim. 25 sene cam üfledikten sonra kemiklerimin biraz dinlenmesi gerekiyordu. Cam Ocağı’nda kuruluşundan bugüne kadar çalışıyorum. Buranın kurucusu Yılmaz Bey, böyle bir okul açacağını, cam sanatıyla uğraşacağını, beraber çalışacağımızı hep söylerdi. Buranın açılışından beri, 2002’den itibaren sıcak cam bölümünde ustabaşı ve eğitmen olarak çalışıyorum. Dışarıdan gelen hocalara asistanlık yapıyorum, öğrenciler yetiştiriyorum. 

Yurtdışından da öğrenci ve eğitmen kabul ediyor musunuz?

Dünyanın dört bir yanından cam ustaları ve öğrencilerin yanı sıra, daha önce hiç eline cam almamış, denememiş kişiler de geliyor. Başka atölyelerde eğitim almış talebelerimiz de var. Gelip 15 günlük yoğun eğitim programımıza katılıyorlar, sıcak cam öğreniyorlar. Ben de böylece dünyanın her yerinden gelen cam sanatçılarının tekniklerini öğreniyorum. Dünyayı gezmeme gerek yok, onlar buraya kadar geliyorlar. Bu konuda çok şanslıyım diyebilirim. Hepsinden bir teknik öğreniyorum, kendimi de geliştiriyorum. Burada onlarla beraber çeşitli çalışmalar yaparak insanların beğenisine sunuyoruz.

Cam üfleme sanatına kimler ilgi gösteriyor?

Sıcak cam, atölye dışında yapılacak bir çalışma değil. Boncuk atölyesi ya da seramik gibi bir sanat olmadığı gibi, maddi olarak da külfetli bir meslek. Sıcak cam bölümünde eğitmen olanlar güzel sanatlarda her şeyi kitaptan okuyarak öğreniyorlar. Ama pratik olarak sıcak camı fırından çıkardıktan sonra hacmini, ağırlığını, üflemesini bilmedikleri için gelip 15 günlük bir eğitim alıyorlar. Yurt dışından gelen öğrencilerse atölyelerde yaptıkları çalışmaları gidip sergiliyor ve bunun karşılığında aldıkları para onlara yetiyor. Bizde maalesef sergi pek olmuyor. Biz de pek çok teknik uyguluyoruz ama kendi adımıza ait ayrı bir sergileme alanımız yok.

Cam sanatında ne tür teknikler var?

Camda hiçbir şeyin sonu yok. Bazen artık bundan daha fazla bir şey yapılmaz diye düşünüyorum. Sonra birileri gelip öyle bir şey yapıyor ki, camda tekniğin bitmeyeceğini anlıyorum. Ama özüne baktığınız zaman hepsi sıcak cam, üflemesi aynı, kullandığınız malzemeler, takımlar aynı fakat bir teknikle cama güzel bir görünüm verir, güzel bir obje çıkartırsınız ortaya. Onlarca yüzlerce obje yapıp farklı farklı sunarsanız daha geniş bir kesime hitap edersiniz. Buradaki işler dünyanın hiçbir yerinde yok. Çünkü burada dünyanın her ülkesinden cam ustalarının eserleri var, zengin bir koleksiyona sahibiz.

Malzemeleri nasıl temin ediyorsunuz?

Renkli camları genelde kendimiz yapıyoruz. Az lazım olduğunda toz veya granür kullanıyoruz. Bakır, krom gibi oksitler vardır, bunlardan farkı renkler elde edersiniz. Bunları fırında eritip istediğiniz renge ulaşabilirsiniz. Direkt fırından renkli cam halinde çalışabilirsiniz.

Cam hangi aşamalardan geçiyor?

Sıcak camda veya başka cam bölümlerinde her şeyi fırınlamak gerekiyor. Nasıl ki ekmek yaparsınız, onu çiğ yiyemezsiniz, pişirmek zorundasınızdır. Cam da aynı, içinde katkı maddeleri var, rengini, saydamlığını veren, kırılganlığını önleyen bir takım maddeler var. Kalıplarla ve bazı aletlerle camı şekillendirdikten sonra bunu fırına vermeniz gerekiyor. 460 derecelik bir fırınımız var. Bu işlemler bitip 1200-1150 derecedeki camı aldıktan sonra bu fırına bırakıyoruz. Akşam 5’te bıraktığımız cam, sabah 5’e kadar 80 dereceye kademe kademe düşüyor. Çıkardıktan sonra çapaklarını temizliyoruz, gerekli kesmeleri yapıyoruz, parlatıyoruz, sonra da müşterilerin beğenisine sunuyoruz. 

Burada yapılan ürünlerin hepsi satışa çıkarılıyor mu?

Öğrenciler burada yaptıkları ürünleri alabiliyorlar. Ama bırakmak istiyorlarsa öğrenci işleri olarak saklıyoruz. Cam sanatçıları, dışarıdan gelen hocalar kendi tekniklerinden birkaç örnek yapıp buraya gelir olsun diye bırakıyorlar. Burada 3 arkadaşımla beraber yaptığım çalışmalar var. Siparişlere göre de birtakım çalışmalar yapıyoruz. Yurtdışından sipariş alıyoruz, yurtçinde de bazı mağazalara işler yapıyoruz.

Sergileriniz, ödülleriniz ya da katıldığınız yarışmalar var mı?

Bu alanda bir yarışma yok. Her sene cam şenlikleri olur. Çeşitli ülkelerden gelen cam sanatçıları kendi hünerlerini gösterir. Kendi ürünlerini sergiler, eserler insanların hizmetine sunulur, gösteri yapılır. Ama ben kendi adıma herhangi bir sergi açmadım.

Bu şenlikler ne zaman düzenleniyor?

Genellikle Eylül’ün 15’inden sonra yapıyoruz. Ekim başında ya da ortasında eğitimler biter. Eğitimler bittiğinde ve öğrenciler gittiğinde burada Boğaziçi Cam Şenliği yapılır. Herkese kapılarımız açık, gelip dolaşabilirler, etkinliklerimize katılabilirler, isterlerse deneyebilirler.

En çok hangi tekniği kullanıyorsunuz?

Ben Paşabahçe’de öğrendiğim çeşmi bülbül tekniğini uygulamayı seviyorum. Yurtdışından gelen ustalar bizim yaptığımız gibi yapmıyorlar bu tekniği. Onlar daha farklı çalışmalar yapıyor. Çeşmi bülbülde bir bitiş noktası vardır. O kesim noktasına baktığınız zaman bülbül gözünü andırır. Adını da oradan almıştır zaten. O çizgilerin birbirine karışmaması gerekir, aynı boyutta olması gerekir. Çeşmi bülbülü her istediğim objeye yapabiliyorum. Bu da bana ayrı bir zevk veriyor. Yurtdışından gelen hocalar böyle yapmadıkları için bu da bize özgü bir çalışma oluyor.

Cam üfleme sanatı nereden çıkmış?

İlk Venedikler yapmış. Ama yıllarca kapılarını kapamışlar dünyaya, tekniklerini yaymak istememişler. Ama artık günümüzde öyle değil, her usta bir diğerine kendi tekniğini öğretiyor. Paşabahçe’deyken kaplama diye bir ürün yapardık. Biri geldiğinde üstünü kapatırdık kimse görmesin diye. Ama dünyanın her yerinde şimdi kaplama yapıyorlar.

Bu sanatla uğraşmak için ne tür kişisel ve fiziksel özellikler gerekiyor?

Mutlaka her işin kendine özgü bir takım özellikleri vardır. Mesela fırından camı alırsınız soğutursunuz, istediğiniz kadar üfleyin istediğinizi elde edemeyebilirsiniz. Onun bir dizaynı var, bir ayarı var, gerekli ısı derecesini tutturmak lazım. Genleşmesi var, soğuması, yer çekimi var. Hangi sıcaklıkta hangi aşamalarda bir takım işler yapabilirsiniz, bilmeniz lazım. Bunlar da anlatmakla olmaz. Camı alıp yapmanız, denemeniz lazım. Yapa yapa öğrenip tecrübe sahibi olacaksınız. Kitaptan okunduğu gibi olmuyor.

Bundan sonraki planlarınız neler?

Paşabahçe’den bir kere emekli oldum. İkinci emekliliğimi de buradan yapacağım heralde. Cam Ocağı’nın aşığıyım. Hele de böyle güzel bir ortam varken aşık olmamak mümkün değil. Kuruluşundan beri buradayım, hep beraber başladık işe. Kar amaçlı da düşünmüyoruz. Yeni insanlar gelsin, yeni öğrenciler yetiştirelim, insanlar camı sevsin, cam sanatı yayılsın istiyoruz. Ben bu sanatı ne kadar çok yaşatabilirsem benim için o kadar mutluluk verici bir şey. Benden sonra bu işle ilgilenmek insanlara bir şeyler öğretebilirsem ne mutlu bana. İnsanlar camı sevsinler, cama gönül versinler… Cam kadar güzel, cam kadar saydam, cam kadar temiz bir şey yok. Camın içinde ne saklarsanız saklayın, asırlar boyu bozulmadan kalır. Aynı temizlikte aynı güzellikte kalır. Tüm gençler, insanlar buna değer versinler, sahip çıksınlar.