
Fazlasıyla demokratik bir yöneticiyim. Bu özelliğim, yanımda yer alan ekibe çok sorumluluk yüklüyor. Kararları çalışanlarımla beraber almayı, sadece stratejik tercihlerde, zorunlu kalırsam ağırlık koymayı tercih ediyorum.
Merkezi İstanbul’da bulunan AFM Sinemaları, 1970-1990 yıllarını kapsayan dönemde film gösterimciliğinin yanı sıra, film yapımcılığında da faaliyette bulunuyordu. Ancak 1990’ların başından itibaren faaliyetlerini film gösterimciliği alanında devam ettiriyor. 1990 yılından itibaren AFM, sektörün “cep sinema salonları” konseptiyle büyümesine öncülük etti. Açılan tüm alışveriş merkezlerinin aranan markası oldu. Kaliteli filmlerin, Türkiye’de dünya sinemalarıyla aynı anda gösterime girmeye başlaması ve bu filmleri yabancı distribütörlerin getirmesi AFM’nin farklı bir hareket alanı yaratmasına vesile oldu. Dünyadaki değişikliklerle birlikte son teknoloji ürünü görüntü ve ses kalitesini evlere taşıyan “ev sinema sistemleri”nin kullanılmaya başladığı 90’lı yılların sonlarından itibaren büyük sinema salonu operasyonlarına başladı. Cep salonlarını kapatarak sadece büyük sinema salonlarının yer alabileceği yatırımlara ağırlık verdi. Diğer yandan, Türkiye’de lüks VIP tipteki sinemacılığı da başlattığı gibi bu konsepti birçok şehre yaymayı başardı.
Rekabet her zaman sektörün gelişimini beraberinde getiriyor. Her ne kadar pazarın lideri olsak da pazarı ve sunduğumuz hizmeti daima dünya standartlarının da üzerinde tutmaya özen gösteriyoruz. Yurtdışındaki gelişmeleri sürekli takip ediyoruz. Geçtiğimiz aylarda İngiltere’de gerçekleştirilen ve Türkiye ile AFM’deki hızlı büyümeyi anlatmak üzere davet edildiğimiz RAAM Londra Konferansı’nı ve Las Vegas’ta gerçekleştirilen ShoWest Sinema Fuarı’na katıldık. Münhasırlık haklarını elimizde bulundurduğumuz, sadece AFM sinemalarında bulunan, George Lucas’ın yaratıcısı olduğu THX® sistemi ile görüntü ve ses kalitesini en üst kademeye taşıyoruz. Dünyanın en gelişmiş üç boyutlu IMAX® sinema sistemi ile de sinemaseverlere farklı deneyimler yaşatıyoruz. Sinema izleyicisine sunduğumuz bu sistemler bize büyük ve önemli bir rekabet avantajı sağladığı kadar, taklit edilmesi imkansız bir deneyimi seyircimize sunmamızı sağlıyor.
Korsan DVD/VCD’ler, sinema sektörünün hızla geliştiği dünyanın diğer ülkelerinde de olduğu gibi, Türkiye’de de büyük bir problem. Bunun üstesinden gelmek için film yapımcıları, dağıtıcı firmalar ve sinema salonu işletmecileri olarak ortak bir mücadele verilmeli. Bu konuda yasal süreç devrede olsa da yürütme istenildiği gibi işlemiyor. Gerekli güç ve tercih devletin elinde olup, biz de AFM olarak bilinçlendirme kampanyalarıyla destek veriyoruz. Bu konuda başarılı operasyonlar yürüten AMPEC, önemli korsan film üreticilerinin hapis cezası almasını ve 2006 yılında film hırsızlığında yüzde 48 azalma gerçekleşmesini sağladı.
Sektörünüzün şu an en büyük sıkıntısı nedir?
AFM, sektörün birleşmesi için Sinema Salonu İşletmecileri Derneği’nin (SİSİD) kurulmasında öncülük etti. Halen SİSİD Başkan Yardımcısı olarak dernekte aktif görev yapıyorum. Sektörün daha başarılı olmasını ve geliştirilmesini amaçlayan bu tür oluşumlar olmasına rağmen sinema sektörünün sıkıntıları devam ediyor. Sektörde, kurumsallaşamamaktan dolayı önemli problemlerle ilgili birlik sağlanamaması çok büyük bir problem. Bunun dışında film sektörüne destek için toplanan rüsum isimli verginin yarısı filmciden yarısı da sinema işletmecisinden toplanıyor. Ancak bu verginin tamamı film yapımına destek için kullanılıyor. Sinema işletmecilerine de destek verilmeli yada bu vergi tamamen ortadan kaldırılmalı. Türk sinemasının gelişmesi adına film yapımcılarına verdiği desteğin yanı sıra sinema işletmecilerine de destek vermeli. Karşılaşılan önemli problemlerden bir diğeri de bürokrasi. Sinema işletmeleri günümüzde halen “Bar-Pavyon” statüsünde değerlendiriliyor. Bu kapsamda sinema açmak için gerekliliklerden biri olan parmak izi verme zorunluluğunu yabancı bir yatırımcıya anlatmak çok zor.
1980’li yıllarda, pazarın çok bölünmüş, dayanışmadan uzak ve sektörün devlet desteğinden yoksun kalmış olması salon sayısının 4000’den 150’ye düşmesine, sektörün yok olmasına neden oldu. 90’larda başlayan yükseliş ise, Türk sinema sektörünün bugün dünyadaki en hızlı büyüyen iki sinema pazarı arasına girmesini sağladı. Türk halkına, kendi hikayelerinin anlatıldığı filmler sunuldukça, sinemaya gitme alışkanlığı olmayan kitlelerin de sinemalara gitmesini sağladı. Geniş kitlelere hitap eden yerli filmlerdeki artış ve bunların gişeye olumlu yansımasının da sektöre büyük katkısı oldu. Dünyada, yerli yapımlarını izleyen ülkeler kategorisinde üst sıralara doğru tırmanan Türkiye, yüzde 51,8 yerli film izleme oranı ile Avrupa’daki en yüksek yerli film izleme oranına sahip Fransa’yı bile geride bıraktı. Türkiye’deki sinemalar bu sayılarla dünyada ABD, Hindistan ve G.Kore’nin ardından yerli filmini en çok izleyen 4. ülke konumuna yükseldi. 2006 yılı rekorlar oldu. Gerek vizyona giren film ve seyirci sayısı, gerekse hasılat açısından önemli gelişmeler oldu. Yaygın sinema ağıyla sektörde yaşanan bu büyümeden en olumlu şekilde etkilenen firmaların başında da AFM geliyor. Hedefimiz, yüzde 70 yerli yapım izleme oranına sahip G.Kore gibi, kendi kaynaklarını yaratan ve bu sağlıklı gelişme ile sürekli büyüyen bir Türk sinema sektörü oluşturmak. Türkiye’de toplam 70 milyonluk bir nüfusun yaratacağı sinema salonu talebinin karşılanabilmesi için yeni yatırımların yapılması zorunlu görünüyor. Avrupa ortalamasına yetişebilmek için 3650 sinema salonuna daha ihtiyaç duyuluyor.
Grup olarak ev dışı eğlenceye odaklıyız. Bu sebeple başlattığımız sinema harici çeşitli iş kollarında da başarıyla Türkiye’nin farklı noktalarında hizmet vermeyi hedefliyoruz.
Ne kadar sıklıkta sinemada film izlersiniz?
Haftada 1-2 defa
Kurtlar Vadisi Irak (4,2 milyon izleyici)
afm.com.tr, Yahoo, Google
Spider-Man 3, Kanatsız Kuşlar