2015 University Rankings listesindeki Türk üniversitelerin, büyüme modelinin en önemli beşeri unsuru olarak, uzun vadede çok da umut verici olmadığını değişim rüzgarlarının estiği Türkiye’de bir ‘Boğaziçili’ olarak Murat Yeşildere inceliyor…

Center for World University Rankings isimli kurum 2015 yılı için dünyanın en iyi üniversiteleri listesini açıkladı. Listenin ilk 10’u arasında sekiz Amerikan ve iki İngiliz üniversitesi yer alırken, ilk 20’de 15  Amerikan üniversitesi bulunuyor. İlk sırada Harvard Üniversitesi var ve Stanford Üniversitesi, MIT, Cambridge, Oxford, Colombia Üniversitesi, Berkely  (University ofCalifornia), Chicago Üniversitesi, Princeton ve Cornell Üniversitesi de ilk 10 arasında yer alıyor. Bu arada 2014 yılı ile bu yıl arasında 10 üniversite arasındaki tek değişiklik Yale Üniversitesi’nin yerini Cornell Üniversitesi’ne bırakmış olması. Center for World University Rankings, akademik üretimden, eğitim kalitesi, akademik kadro ve mezunların etkinliği ve başarısına kadar varan sekiz değişik kriterde sonuçları belirliyor. Harvard Üniversitesi ise yine listenin en başında. Harvard’ın kuruluşunun ardından kazandığı etkinlik ve popülariteyi ABD’de Ulusal Kütüphane’nin ardından sahip olduğu ikinci en zengin kütüphane olmasına bağlayan birçok çalışma var. Kuşkusuz ilginç olan, akıllı telefon ve cihazlarla artık bilgiye “oturduğunuz yerden” ve dünyanın her noktasından ulaşılabilir bir çağda yaşarken de Harvard Üniversitesi’nin gücünü istikrarlı olarak koruyabilmesi. Son yıllarda yurt dışında yapılan araştırmalarda üst düzey yöneticilerin artık daha çok Harvard Üniversitesi’nden değil de Stanford Üniversitesi’nden mezun olduğu tartışılsa da Center for World University Rankings listesine göre mezunların işe alınması da dahil sekiz kriterin yedisinde listenin başında yer alıyor. Sadece alınan patentler konusunda Harvard’ın MIT ve Johns Hopkins Üniversitesi’nin ardından üçüncü olduğu görülüyor. Listede ilk 10 arasına Türk üniversitelerinin girememiş olması hiçbirimizi şaşırtmasa da ilk bin arasında yer alan 10 Türk üniversitesinin içinde en yüksek değerlendirmeyi alan ODTÜ’nün 470. olabilmesi sanıyorum düşündürücü. ODTÜ’yü İstanbul (623), Hacettepe (634), Ankara (725), İTÜ (742), Ege (779), Boğaziçi (837), Bilkent (842), Gazi (854) ve Dokuz Eylül Üniversitesi (954) takip ediyor. Bu resim, maalesef büyüme modelini dayandıracağı en önemli unsur beşeri kaynaklar, yani insan olan ülkemiz için uzun vadede maalesef umut verici değil. Listede ilgimi çeken noktalardan birisi de “mezunların iş bulabilirliği” ile ilgili değerlendirme kriterinde de ODTÜ’nün Türk üniversiteleri arasında en üst sırada yer alması ve benim de mezunları arasında olduğum Boğaziçi Üniversitesi’nin 10 Türk üniversitesi arasında alt sıralarda olması. Yapılan değerlendirmeye saygı duymakla birlikte, pazarda yer alan bir “pratisyen” olarak Türkiye’de özellikle 35-50 yaş bandındaki (üst düzey) yöneticilere baktığımızda hâlâ Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının güçlü bir ağırlığı ve etkinliği olduğunun altını çizmem gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde “Harvard’ın tahtının sallandığı” tartışılırken (bu liste doğrulamasa da) Center for World University Rankings listesinin Türk üniversiteleri ile ilgili değerlendirmesine rağmen, hâlâ Boğaziçi Üniversitesi için benzer bir durumun söz konusu olmadığı inancındayım. Öncelikle ABD ve Türkiye örneklerini kategorik olarak karşılaştırdığımızda farklı birkaç noktayı irdelemekte fayda var. Örneğin son 10 yılda, artan hızda açılanlarla birlikte Türkiye’de üniversite sayısı 200’e ulaştı. Ancak öncelikle üniversite sayısında yaşanan artışın önemli kısmı son 10-15 yılda olduğu için, bu okulların hiçbirisinin verdiği mezunlar henüz üst düzey rollere ulaşabilecek zamana ve fırsatlara sahip olamadılar. Daha da önemlisi son dönemde açık açık tartışılan ve bu işi ilan ve reklamları ile ticarete döken üniversitelerin derinliğini değerlendirdiğimizde, Türkiye’deki lig tablosunun kısa vadede radikal olarak değişeceğini beklemek anlamlı değil. Özetle bence, Türkiye’de hâlâ böyle bir değişimin etkileri ciddi olarak hissedilmiyor. Türkiye’de “topyekün” değerlendirme yapıldığında Boğaziçi Üniversitesi karşısında algı olarak ve mezun grubunun etkinliği ile durabilen başka üniversite yok. Özellikle kritik rollere gelen üst düzey yöneticilerin mezun oldukları okullara baktığımızda, ODTÜ ve İTÜ gibi köklü kurumların, Sabancı, Koç ve Bilkent Üniversiteleri gibi hızlı gelişen vakıf üniversitelerinin mezunlarının önünde Boğaziçi Üniversitesi mezunlarını görmeye devam ediyoruz. Özetle bir “Boğaziçili” olarak bunu söylemek benim için kolay, ama başlığa yanıtım HAYIR!

kdergi