dartyKoç Grubu’un kendisi için halen aile gibi olduğunu söyleyen Esgin, Darty’de mağaza müdüründen çaycıya kadar tüm çalışanlarının işe alım süreçlerine dahil oluyor.

Nedim Esgin Darty’nin sadece CEO’su değil aynı zamanda Darty markasını ülkemize getiren isim. Esgin’in birçok başarıya sahne olan uzun kariyeri aslında iş dünyasında değil, spor alanıdna başlamış. Uzun yıllar oynadığı basketbolda milli takım forması giyen Esgin, ilk parasını da basketboldan kazanmış. 20 yaşında basketboldan vazgeçerek eğitimini yurtdışında sürdürmeye karar vermiş ve okulun ardından Esgin, satışçı olarak girdiği Koç Grubu’nda uzun yıllar yurtdışında yönetici kademelerinde görev yapmış. 2000 yılında Arçelik’e Genel Müdür olarak atanan Esgin, Arçelik’in logo, imaj değişikliği dönemine liderlik eder. 2003 yılında verdiği Koç Grubu’ndan ayrılık kararıyla herkesi şaşırtan Esgin, bir süre ara vererek ertelediği seyahatleri yapar, ailesine istediği zamanı ayırır. Ardından da Fransızların en büyük perakende gruplarından Kesa’ya bağlı faaliyet gösteren Darty teknoloji mağazalar zincirini ülkemize getirir. Koç Grubu’un kendisi için halen aile gibi olduğunu söyleyen Esgin, Darty’de mağaza müdüründen çaycıya kadar tüm çalışanlarının işe alım süreçlerine dahil oluyor. Nedim Esgin’le başarılı kariyeri, İnsan Kaynakları ve yeni projeleri üzerine görüştük.

İş hayatına ne zaman atıldınız?

Amerika’da okulu bitirince ülkemize askerlik görevim için geldim. Türkiye’ye döndüğüm dönemde ülkemizin ihracat hamlesi başlamıştı ve lisan bilen gençlere muazzam bir iş olanağı sunmuştu ondan dolayı da dönmeyi düşünmedim. İlk işime 1982 yılında Süzer Dış Ticaret’te başladım ardından Koç Grubu’nun dış ticaret şirketi olan Ram’da satışçı olarak çalışmaya devam ettim.

Uzun süre Fransa’da kaldınız, Fransa’da kaldığınız süre boyunca neler yaptınız?

1998 yılında Koç Dış Ticaret Grubu’nun Başkan Yardımcılığı görevine atandım, Fransa’da kaldım ama tüm Avrupa’dak i ve Amerika’daki dış ticaret faaliyetleri bana bağlandı, sürekli seyahat etmeye başladım. Avrupa’daki en büyük faaliyetim yine Arçelik ürünlerinin yurtdışına satışıydı. Dayanıklı Tüketim Ürünleri İcra Komitesi’nin bir üyesi oldum. Böylece dayanıklı tüketim grubunun içine girmiş oldum. 2000 yılında da Türkiye’ye Arçelik Genel Müdürü olarak geldim, üç sene genel müdürlük görevini yürüttükten sonra 1 yıl kendime izin vererek istifa ettim.

Ara verdiğiniz dönemde nelerle ilgilendiniz?

Ailemle kendimce seyahat edebileceğim, aileme vakit ayırabileceğim bir zamana ihtiyacım vardı, ben de bunu yaptım. İş hayatımın yoğunluğunda çocuklarımla yeterince zaman geçiremiyordum. Ara verdiğim dönemde çocuklarım halen küçüktü onlarla arkadaş gibi zaman geçirdim. Eşimle yapmak istediğimiz uzun süreli tatilleri yaptık. Geriye baktığımda “iyi ki yapmışım” diyorum.

Darty’i ülkemizde getirme fikri nasıl ortaya çıktı?

Darty daha önceden de ülkemize gelmek istiyordu ama piyasanın hazır olmadığını düşünüyorlardı. Darty CEO’suyla önceden tanışıyordum, bir buluşmamızda artık ülkemiz pazarına girmek için doğru zaman olduğunu konuştuk ve ortaklıkla Darty’i ülkemize getirdik. 2006 Aralık ayında ilk mağazamızı açtık, 21 mağazalı 700 çalışana sahip sağlam adımlarla büyüyen bir faaliyet haline geldik.

Uzun yıllar yurtdışında çalışmış bir yönetici olarak yurtdışıyla ülkemiz iş yapış biçimini karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar gözlemliyorsunuz?

Bizim çalışma, karar alma ve uygulamaya geçirme aşamamız çok hızlı. Bir karar alıyoruz ve o akşam uygulamaya geçebiliyoruz. Ayrıca gençler ülkemiz iş dünyasında çok aktif ve önemli mevkideler. Ülkemiz iş dünyasında 30’lu yaşlarındaki yöneticilerle çalışıyoruz. Hiç unutmam, Arçelik’te çalışırken Fransız bir şirketle toplantı halindeydik. Şöyle bir baktım bizim ekipteki herkes 40 yaşının altındaydı, karşı taraftaki ekipte ise 50 yaşın altında kimse yoktu. O anda ülkemiz geleceğinin muazzam olacağını anladım. İş yapış biçimimizin olumsuz kısmı ise vakti çok bol harcamamız ve hızlı karar alsak da verimliğimizin biraz düşük kalması.

Darty için 2011 hedefleri neler?

Darty kurulduğu gün her sene 5 mağaza açma hedefiyle yola çıktı, sıfırdan her sene 5 mağaza açmak hızlı bir büyüme hedefiydi. Geride bıraktığımız 5 yıl içinde bunu başardık, kriz döneminde bile bu hedeften vazgeçmedik. İçinde bulunduğumuz yıl bizim için kritik bir yıl, 5 mağaza hedefimizi bir adım daha ileriye taşımak istiyoruz. En önemli hedefimizse sadık müşteri portföyümüzü büyütmek. Yeni oyuncular, yeni adresler var, tüketicinin kafası karışıyor. Biz müşterilerimize güven verip, onları sadık müşterimiz olarak kazanmayı hedefliyoruz.

Çalışanlarınızın işe alım sürecine dahil oluyor musunuz? Çalışanlarınızı seçerken hangi özellikleri önemsiyor, nelere dikkat ediyorsunuz?

Mağaza elemanından çaycısına kadar herkesle görüşmeye çalışıyorum. Birinci önceliğim adayın Darty’i bilmesi ve çalışmak isteyip istemediği. İkinci kriterim adayın müşteri odaklı olup olmadığı. Çünkü biz istediğimizi yapalım, dünyanın en iyi yöneticileri olalım, fark etmez. Bizim işimizin başarısı, mağazada müşteriyle doğru temasa bağlı, yani mağaza çalışanlarımıza. Mülakatlar sohbet havasında geçiyor, pozisyon büyüdükçe adayın daha önce neler yaptığını, tecrübesini anlamaya daha fazla odaklıyorum. Adayın özgeçmişinde yazdıklarıyla, anlattıklarının da tutarlığına dikkat ediyorum.

Perakende sektörü 7 gün en az 12 saat işleyen bir sektör, siz haftada kaç gün ve kaç saat çalışıyorsunuz?

Mağazalar açılmadan işimin başında oluyorum, sabah işe geldiğim yapacaklarım bellidir, o gün muhakkak bitirmem gerekenler vardır. Her akşam saat 22.05’te günlük raporlar ortaya çıkıyor ve raporlar bana ulaşıyor. Her akşam bu sonuçların yorumlarını arkadaşlarımla paylaşmam gerekiyor. 7 gün çalışıyorum ve maillerden ayrı kalmıyorum. Öncelik sırasında göre işlerimi yaparım. Gün bitiminde de ertesi gün yapacaklarımı planlarım. Mağaza sayımız arttıkça mağaza ziyaretleri zorlaştı ama halen gün içinde mağaza ziyaretleri yapıyorum.

Yoğun çalışma hayatınızın stresini atmak için neler yaparsınız?

Ajandam şirket içi ve dışından randevülerle doluyor, ajandam benim hedeflerim yerine başkalarının benden istedikleriyle, işin faaliyetleriyle doluyor. Sık seyahat etmemim bana getirdiği bir avantaj var, seyahat aralarıyla işin rutininden kaçıyorum ve olaylara daha farklı açılardan bakabiliyorum, yeni fikirlerle tazeleniyorum. Bazen de ajandamı boşaltıyorum ve rahatlıyorum, bir anda hayat daha kolay geliyor. Bir yöneticinin işin dışına çıkabilmesi gerekiyor. Seyahatler dışında bile işten çıkıp, bir yarım saat bir kafede ara vermek “ben ne yapıyorum?” diyebilmek bile olaylara farklı açıdan bakmayı sağlayabiliyor. Bu çok büyük bir lüks, bunu tüm kariyerim boyunca yapmayı başardım.

Kariyerinizin başlangıcında hedefleriniz var mıydı?

Gerçekten de hedefim herzaman yaptığım işi iyi yapmaktı. Hiçbir zaman kariyerim için “bunu yaparsam bu olur” şeklinde hareket etmedim. İş hayatım boyunca yöneticilerimle hiç pozisyon, kariyer pazarlığı yapmadım.

İş hayatınızda şimdiye kadar verdiğiniz en zorlu karar ne oldu?

Koç Grubu’ndan ayrılma kararım. Çok sevdiğim, çok değer verdiğim bir görevi bırakmak çok zor bir karardı.

Bir de başarılı basketbol kariyeriniz var. Basketbola ne zaman başlamıştınız, halen basketbolla ilgileniyor musunuz?

Basketbola 13 yaşında İTÜ minik takımında başladım. Saint Benoit Orta ve Marmara Koleji genç ve Boğaziçi Üniversite takımı ve milli takımımızda da profesyonel olarak oynadım. 20 yaşında, ünivers ite eğitmim için basketbolu bıraktım. Teknik üniversite basket takımıyla gönül bağım var. Hayat çok garip, benim oynadığım takımda ve salonda şimdi de oğlum oynuyor. Onun için basket tutkumuz aynı şekilde devam ediyor. Aynı zamanda Türkiye Federasyonu Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu üyesiyim. Spor yapma kısmına gelince de sadece sabahları jimlastik yapıyorum yaklaşık 30 dakika kadar.

Hobileriniz neler?

İlginç bir hobim yok. En büyük hobim sporu, oğlumla Beşiktaş futbol ve basketbol takımlarını takip etmek. Avrupa’daki bazı takımları, Amerika’da oynayan Türk basketçileri takip etmek. Bu tip hobiler her gününüzün bir parçasını alıyor. Çocuklarımla ortak alanlar yaratıyorum. Mesela kızımla birlikte de bazı yabancı dizileri birlikte takip ediyoruz, bu vakitler benim için çok kıymetli.

Gençlere neler önerirsiniz? Sizce ülkemizde eğitim geçmişi kariyer anlamında ne kadar belirleyici?

İşlerini sevmelerini, severek yapmalarını ve sadece sonuç almaya odaklanmalarını öneririm. Çünkü eğer sevdikleri işi yaparlarsa ve çalışırlarsa yüzde yüz başarılı olurlar ve başarılı olurlarsa da bu mutlaka kariyerlerine ve maddi anlamda da onlara geri döner. Sevmediği bir işi yapıyorsa ve kafası başka bir yerdeyse başarılı olsa da kısa süreli olur.Eğitimse gittikçe daha önemli hale geliyor, iyi bir eğitim bir yere girişin bileti. Bugün iş seçeneği az ve talep çok, iyi işe girişin anahtarı eğitim. Eğitim geçmişi iş hayatına girdikten sonra ikinci planda kalıyor.

Sizin takip ettiğiniz eğitimler var mı?

Harvard’ın executive kurslarını takip ediyorum, eskiden de Koç Grubu’nda çalışırken iki yılda bir mutlaka kendimin ihtiyacı olduğu kurslara giderdim. Şirketlerin verdikleri klasik eğitimlerden şirket ve katılımcılar çok az katkı sağlıyor. Kişi kendisinin açığını fark edip o eksikliğine yönelik bir eğitim programı bulabiliyorsa eğitimin dönüşü yüzde yüz oluyor.