Heykeltıraş Mahmut Aydın, belirli bir planla başladığı heykellerin zamanla dönüşüp bambaşka bir hale büründüğünü anlatıyor. Aydın, heykelin onu heyecanlandıran yanının da bu değişim olduğunu belirtiyor.

mahmutaydin

Genç yaşına rağmen kendini yeteneği doğrultusunda oldukça geliştiren heykeltıraş Mahmut Aydın’ın heykellerine bakıp da etkilenmemek mümkün değil. Üstelik birçoğunu kısa sürelerde tamamladığını söyleyince bir kez daha bakma ihtiyacı hissediyorsunuz heykellere. Önce Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi, sonrasında ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü‘nü tamamlayan Aydın, şu anda aynı üniversitede yüksek lisansa devam ediyor. Sanata yatkınlığını küçük yaşta arkadaşlarının keşfettiğini, tüm oyuncaklarını kendisine yaptırdıklarını belirten Aydın, bunun becerisini daha da artırdığına değiniyor. Çalışmalarıyla çok önemli ödüller de alan Aydın, heykellerin yapım aşamasını ve onlarla olan bağını bizimle paylaşıyor.

Heykeltıraş olmak hayaliniz miydi? Böyle bir meslekle uğraşmaya nasıl başladınız?

Zaman içerisinde gelişti. Çocukken sürekli oyuncaklar yapardım. Sonra beni güzel sanatlar lisesine yönlendirenler oldu. Okulda da dört yıl boyunca hep resim ve heykel yaptım. Resimden çok heykel yapmam gerektiğine inandım. Sonrasında ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni kazandım. Heykele olan tutkum dinmeden devam ediyor.

Küçükken ne tür oyuncaklar yapıyordunuz?

Köyde büyüdüğümden oyun hamurlarıyla değil de, taş ve çamurla oynuyorduk. Orada at, eşek, horoz gibi çevremde gördüğüm hayvanların küçük küçük heykellerini yapardım.

Siz yeteneğinizin farkında mıydınız yoksa keşfeden birisi oldu mu?

Köylüler heykeli, sanatı bilmediklerinden böyle bir durumun farkına varamazlardı. İlk farkına varan benim çocukluk arkadaşlarım oldu. Sürekli bana kendi oyuncaklarını yaptırıyorlardı. Becerim ve alt yapım bu şekilde gelişmeye başladı.

Yeteneğin yanında eğitim size ne kattı?

Önceden saf duygularla bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Hoşuma gittiği için yapıyordum sadece. Daha sonra heykel hakkında bilgiler edindim. Okulun teknik açıdan çok büyük katkısı oldu. Sadece heykelle kalmadı; film, tiyatro, resim gibi diğer sanat dalları hakkında da bayağı bir katkı sağladı. İçimizde saf olarak var olan sanatın eğitimle ve de kişisel gelişimle birlikte daha iyi sonuçlar çıkaracağına inanıyorum. Ama ben her zaman heykelle uğraşmak istedim. Lisede dört yıl boyunca bunu düşünme imkanım oldu. Heykelle başladım ve öyle devam ediyorum.

mahmutaydin2Bu alanda size ilham veren kişiler kimler oldu?

Rodin, Giacometti ve Anish Kapoor.

Heykellerinizi oluştururken nelerden esinleniyorsunuz?

İnsan çevresiyle her an etkileşim içerisinde olan sosyo-kültürel bir varlık. Heykellerimde insanın gelişimini ve iradesi üzerine etki eden çevresel ve toplumsal, doğal ve yapay koşullar ile zaman içerisinde yaşadığı evrimi gösteriyorum. Biçimsel olarak heykellerimde geometrik formlarla insan bedenini birlikte kullanıyorum. Duyguları en yalın hali ile anlatmayı amaçladığım figür heykellerimde, sosyo-politik temalara değinmenin yanı sıra, bedenin dıştan gelecek en ufak dürtülere karşı duyarlılığını ve değişimini ele alıyorum.

Heykelleri hep belli bir konsept içinde mi oluşturuyorsunuz?

Eskiden sırf heykel olsun diye, heykeli öğrenmek için yapardım. Zaman içinde bunun bir konsepte dahil olmasının daha makul olacağını düşündüm.

Kendi tarzınızı oluşturdunuz yani…

Zaten heykeli yaparken bir tarz arayışı oluşuyor. Rötuşlar olsun, formun devamlılığı olsun bunlar hep fikir veriyor. Belli bir aşamadan sonra ise konsept oluşuyor. Bende öyle oldu. Şimdi mesela sansür konusunu işliyorum.

Sansür konusuyla neyi eleştiriyorsunuz?

Sansür çok önceden de vardı, şimdi de var. Benim hayatımda sürekli sansür oldu. Sizlerin de hayatında sansür oldu. Din olsun, Medya İş İlanları olsun, okul olsun, bir sürü şeyde hepimiz sansürleniyoruz. Ben de onu ele aldım. Sansür konusu biraz din içerikli şu an yaptığım heykellerde. Baktığınızda heykellerin cinsel organlarının bir kısmını kapattığımı görebilirsiniz. Gelecek süreçte sansürün diğer kısımlarını da işlemeyi düşünüyorum.

Bu çalışmalara bakan birine ne hissettirmek istiyorsunuz?

Örneğin az önce bahsettiğim sansür konsept dahilinde olduğu için işlenmiş bir konu. Onun dışında orada zaten bir heykel var. Bir kişi sansür diye algılar, diğeri başka bir şey diye algılayabilir. Onun ucu çok açık, kısıtlamak mümkün de değil zaten.

Çalışmalarınızda hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?

Tüm malzemeleri denemeyi seviyorum. Birkaç malzemeyle de sınırlı kalmak istemiyorum, o anki ruh halime, konuya ya da figürün hareketine göre malzeme seçiyorum. Bronz, taş, ahşap kullandığım malzemelerden. Henüz işin başındayım. Bez, mozaik de kullanmak istediğim malzemeler arasında. Hatta buz da.

Sizi bu konuda cesaretlendiren insanlar oldu mu? Ya da tam tersi?

Bu işi ne kadar çok yapmak istediğini görmek istiyor insanlar ilk başta. Bana da, başka bir işle uğraşsaydın daha çok para kazanabilir, daha rahat ayakta kalabilirdin dediler. Ama bu tepkiler çok sürmedi, sonrasında ne kadar istediğimi görünce hep desteklediler.

mahmutaydin3

İnsan formu dışında başka figürler oluşturuyor musunuz?

Çok sık değil ama son zamanlarda üzerine düşündüğüm ve kullanmak istediğim şeylerden biri. Başlangıcı İtaat heykelindeki kargalarla oldu.

Tüm heykellerin bir ismi var mı?

Hepsinin olmasa da birçoğunun var. Bazen bitene kadar hiç isim koymuyorum heykellere, onlar isimsiz kalıyor. Bazen başlangıç aşamasında isim koyuyorum, İtaat heykelinde yaptığım gibi. Sonradan isim koymaya çalıştığımda hep havada kalıyor.

Çalışmalarınızı genellikle nasıl bir ortamda çıkarıyorsunuz?

Değişkenlik gösteriyor ama çoğunlukla gün ışığında yapıyorum. Heykel o kadar sessiz, koşulları çok iyi iç mekanlarda yapılmıyor. Açık alanlar, gürültüye ve toza müsait ortamlar en iyisi. Dış mekan ve iç mekan arasında farklılıklar oluyor. Mesela içerideyken çekiç ya da makine kullandığımda insanlar rahatsız olabilir diye düşünüyorum ve bu heykeli etkiliyor. Diğerinde bunu düşünmeden sadece heykele odaklanabiliyorum.

Bir çalışma ne kadar zamanda tamamlanıyor?

Tamamlanma süresi çok fazla değişiyor. Ben genel olarak hızlı heykel yapıyorum, bir iki haftada çıkıyor bir iş. Bir heykel için kısa süreler. Bir buçuk, iki ay en uzun çalıştığım süre.

Bir heykeli önceden planlayarak mı oluşturuyorsunuz, yoksa kendiliğinden mi ortaya çıkıyor?

Çoğunlukla önceden planlayıp heykel yapmaya başlıyorum, bazı heykellerde planladığım gibi yürümüyor işler. Değişim geçiriyor ve düşündüğümden çok farklı şeyler ortaya çıkabiliyor. Heykelin beni heyecanlandıran taraflarından biri de bu.

Eleştiriler ne yönde?

Özellikle son dönemlerde çok olumlu, çok iyi yönde tepkiler alıyorum. Daha öncesinde işin çok başındayken çok ilham verici, yapıcı eleştiriler almıyordum. Sonrasında olay tam tersine döndü.

Sizce Türkiye’de bu konuya gereken önem veriliyor mu?

Ülkemizin yönetim şekli, baskıcı toplum ve din unsurunun ağırlıkta olduğunu düşününce bence fena değil. İyi sayılmaz ama çok kötü de değil. Daha iyi olacak bence. Şu an insanlara mısır heykeli, horoz heykeli daha çekici geliyor.