Sanofi Türkiye İK Direktörü Türkan Özcan, kadınların iş hayatına eşit fırsatlarla katılması sürdürülebilir kalkınma için çok önemli olduğuna inanıyor. Özcan, Türkiye genelinde kadın çalışan oranlarının Avrupa Birliği standartlarına çıkarılmasına katkıda bulunmayı hedeflediklerini belirtiyor.

Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nde lisansını tamamladıktan sonra Texas Tech Üniversitesi’nde Eğitim Psikolojisi üzerine yüksek lisans yapan Sanofi Türkiye İK Direktörü Türkan Özcan, yaklaşık 18 yıldır İnsan Kaynakları alanında çalışıyor. İnsan Kaynaklarından önce Bilkent Üniversitesi’nde öğrenci danışmanlığı yapan Özcan 1994 yılında aldığı kararla İK alanına geçiş yaptığını söylüyor.

Özcan bu dönemden sonra çalıştığı Philip Morris’te 1994 yılına kadar Organizasyonel Gelişim Uzmanı, ardından da Boyner Grubu’nda İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak görev aldığını anlatıyor. Boyner Grubu’nun Advantage Kart çalışmasında önemli görevler üstlenen Özcan, 2003 yılından bu yana ise Sanofi Grubu’nda çalışıyor.

Son olarak KAGİDER’den Fırsat Eşitliği Modeli ( FEM) sertifikası alan Sanofi Grubu’nda kadınların iş hayatında eşit fırsatlarla yer almasını çok önemsediklerini belirten Özcan, bu eşitliğin sürdürülebilirlik adına çok önemli olduğunu dile getiriyor. Sektörde değişimin kaçınılmaz olduğunu söyleyen Özcan’la İK anlayışını konuştuk.

Hem genel olarak işe alımlarda hem de kendi ekibinizi oluştururken adayda ilk dikkatinizi çeken özellikler nelerdir?  
Sektördeki dinamikleri ve ekonomik eğilimleri yakından takip ediyoruz. Sunduğumuz imkânlar ve uluslararası bilgi birikimimizle, nitelikli kişileri bünyemize çekebiliyoruz ve bu odak çerçevesinde işe alım ve yerleştirme stratejilerimizi yürütüyoruz. Adaylarda öncelikle aradığım en önemli özellik, işin gerektirdiğinden fazla yetkinlik ve kapasiteye sahip olmalarıdır. Adayın öğrenmeye ve kendini geliştirmeye açık, dinamik, performans odaklı, takım çalışmasına yatkın, değişime öncülük eden ve yenilikçi olmasına da özen gösteriyoruz.
Kurumlarda stratejik İK yönetimi yapmak neden önem taşıyor?
İK departmanı, şirket iş hedefleri ile çalışanların ihtiyaçlarını dengeleyen stratejik bir iş ortağı. Şirkete yeni yetenekler kazandırmak, şirketteki mevcut yetkin insan kaynağının kariyer gelişimini planlamak, işe alım süreçlerini efektif şekilde yönetmek ve performans değerlendirmelerinde yol gösterici olmak İK departmanlarının stratejik iş ortağı olarak önemine işaret ediyor. Tüm bu süreçleri yönetirken İK departmanı hem çalışan için hem de işveren için adil olmayı esas alır ve şirket strateji ile çalışan hak ve değerlerini dengede tutmaya özen gösterir.

Geleceğin İK yaklaşımı sizce nasıl olacak? Bugünden farklı olarak hangi uygulamalar olacak?
Öncelikle sevindirici olan gelişme, tüm dünyada ve tüm sektörlerde artık insanın yani çalışanların en önemli değer olduğu konusunda daha doğru bir noktaya gelinmesi. Aynı zamanda dünya global anlamda büyük ekonomik ve politik değişimlerden geçiyor. Dolayısıyla İK departmanları da organizasyonel davranışı değişen koşullar ve bu doğrultuda değişen şirket ihtiyaçlarına göre sürekli adapte olma yönünde yaklaşımlarını oluşturacak.
Son dönemde sizi en çok heyecanlandıran İK Projesi ne oldu?
59 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren ve bugün Türkiye’nin 3. büyük sağlık şirketine dönüşen Sanofi Grubu’nda yaklaşık 2 bin çalışanımız var.  Yakın tarihimizde pek çok birleşme ile kendi alanlarında lider şirketleri bünyemize kattık. Dolayısıyla içinde çok farklı kültürleri barındıran böyle büyük bir organizasyonu, tek bir çatı altında toplamak ve süreçleri birbirine entegre etmek kolay olmuyor. Organizasyon içindeki iş yapış modellerinin incelenmesi ve bazı süreçlerin iyileştirilmesi sonrasında bugün oturmuş bir iş modeline sahibiz.  Bu iş modeli çerçevesinde şirketin temel büyüme stratejilerini yönetsel süreçlere başarılı bir şekilde dahil etmek için yönetim kademesinde çalışanların ortak bir bakış açısına sahip olmaları gerekiyor. Bu amaç doğrultusunda, yöneticilerimizin liderlik becerilerini geliştirmeleri için Empower adlı özel bir gelişim projesi tasarladık. Kurumsal değerlerimiz ve yetkinliklerimize dayanan ortak bir liderlik anlayışı inşa etmeyi amaçlayan programa başlangıcından bu yana 103 yönetici katıldı ve 48 yöneticinin daha katılmasını planlıyoruz. Program ayrıca Sanofi Türkiye’nin bağlı olduğu kıtalar arası bölgede tüm projeler içinde yılın en iyi İnsan Kaynakları projesi seçilerek ödül aldı.

Mesleğinizde son dönemlerde en çok vaktinizi alan konu nedir?
Son yıllarda şirketimiz sağlık alanında daha geniş yelpazede hizmet sunma kararı aldıktan sonra birçok şirket satın alma ve birleşme süreci yaşadık son yıllarda. Tüm bu şirketlerin entegrasyonu sürecinde en büyük rollerden birisi de İK’ya düşüyor. Farklı kültürlerden oluşan bir grubu ortak bir paydada toplamak entegrasyonların doğasında varolan ve zor bir süreçtir. Ayrıca sektörün geçtiği değişim süreci de herkesçe malum. Bu yeni dönemde farklı yetkinlik ve becerilere ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla tüm bu dinamikler nedeniyle iyi yapılandırılmış bir değişim yönetimi gerekliliği beni İK Direktörü olarak en meşgul tutan konu.

Son olarak KAGİDER’den fırsat eşitliği sertifikası aldınız. Bu konuda ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Sanofi, hem kadın çalışan istihdamıyla hem de hayata geçirdiği uygulamalarla sağlık sektörünün öncü kuruluşları arasında yer alıyor. Dünya çapında Sanofi Grubu’nun en önemli odak noktalarının başında kadınlara yönelik projelerin oluşturulması ve uygulanması geliyor.
“Kadın erkek eşitliğine duyarlı” kuruluşları sertifikalandırarak kamuoyunda farkındalık yaratmayı hedefleyen Fırsat Eşitliği Modeli (FEM) projesini 2011’de KAGİDER ve Dünya Bankası desteği ile Türkiye’de hayata geçirmeye başladık. FEM sertifikasını almak için tamamlamamız gereken bazı kriterler vardı. Bu kriterler arasında şirketlerin tepe yönetiminden en alt kademeye kadar kadın erkek eşitliği söylemine sahip olması, kadınlarla erkeklerin şirket içerisinde eğitime erişim imkanlarının eşit olması, terfide eşit olanaklar yaratılması, kadın çalışanın yasal haklarının uygulanması, mobbing konusunda şirketin şikayet geribildirim ve takip prosedürünün olması, şirketin reklamlarında ve iletişiminde ayrımcı bir dil kullanmaması yer alıyor.

Bu konu sizce neden önemli?
Kadınların iş hayatına eşit fırsatlarla katılması sürdürülebilir kalkınma için hayati önem taşıyor. Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların çalışma hayatına daha etkin ve aktif katılımı önemli toplumsal faydaları da beraberinde getirecektir. İş hayatında toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden Fırsat Eşitliği Modeli hem birey düzeyinde fayda sunuyor hem de bireye yapılacak fayda ile kuruluşlarda verimlilik artışını, çalışma ortamlarında uyumun artmasını ve süreçlere şeffaflık getirilmesini sağlıyor. Türkiye’de FEM kapsamında pilot şirket seçilen Sanofi Grubu olarak iş yaşamında kadınların rolünü artırmak ve kadın istihdamının artırılması için çalışmalar yapıyoruz. Dünya çapında Sanofi Grubu’nun kadın çalışan oranı yüzde 46,3 ve kadınların yönetim seviyesinde temsil edilme oranı yüzde 45. Bu oran Sanofi Türkiye’de yüzde 40 civarında. Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı ise ortalama yüzde 28 seviyesinde. Sanofi Grubu olarak Türkiye’de kadının işgücüne katılım oranının Avrupa Birliği standartlarına çıkarılmasına katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Bu oran yüzde 35’lere ulaşırsa ülke ekonomisine önemli katkı sağlanacaktır.

Sanofi’nin İK anlayışında öncelikli kriterleriniz ve bakış açınız nedir?
Sanofi Grubu’nun dünyada 110 bin Türkiye’de ise iki bin civarında çalışanı bulunuyor. Özel süreçlerden geçerek performansları ve potansiyelleri doğrultusunda değerlendirilen çalışanlarımız, mesleki becerilerini sürekli olarak geliştirebilecekleri, dinamik bir ortamda çalışıyorlar. Çalışanlarımıza değişimin parçası olmaları, yeteneklerini geliştirmeleri, dünya sağlığına katkı sağlamaları, profesyonellerle çalışabilmeleri ve aidiyet duygularını yükseltmeleri için çeşitli fırsatlar sunuyoruz. Sanofi Grubu inovatif ve sürdürülebilir uygulamalarla sağlık alanında yeni ve etkili tedavi yöntemleri geliştirirken, Sanofi çalışanları da bu gelişmelerde üstlendikleri kilit rollerle değişimin parçası olma fırsatı yakalıyorlar. Bu süreçte çalışanlarımızın uzun vadeli kariyer yolculuklarına katkı yapmak için kendilerini sürekli geliştirebilecekleri teknik ve sosyal desteği sağlıyoruz. Sanofi Grubu çalışanları olarak şunu biliyoruz ki, her birimiz sonuçları etkileme şansına sahibiz ve milyonlarca insanın yaşamını iyileştirmek için çabalıyoruz. Yakın dönemde de İşveren Markalaşması (Employer Branding) adı altında kapsamlı bir proje hayata geçirmeyi planlıyoruz. Önümüzdeki dönemde kurumsal itibar farkındalığına daha fazla ağırlık vereceğiz