İş dünyasında çeşitli alanlarda uzmanlaşan Doğuş Otomotiv İnsan Kaynakları Direktörü Ela Kulunyar, adaylara mülakata gitmeden önce mutlaka şirketi iyi araştırmalarını tavsiye ediyor. Kulunyar, “İş görüşmelerinde adaylara sorduğum kısa sorularla nasıl bir ön hazırlık yaptığını kolayca anlıyorum” diyor.

Sözlerine “İK da kariyer tercihini ben yapmamıştım ama kendiliğinden gelen İK kariyerim, insanı izlemeyi, anlamayı, hissetmeyi, analiz etmeyi çok sevdiğim için bana uygun” diyerek başlıyor Doğuş Otomotiv İnsan Kaynakları Direktörü Ela Kulunyar. Kulunyar, çalışma hayatına başladığı yıllarda İnsan Kaynakları alanında kariyer yapmak aklında yokmuş. İnsan Kaynakları birimindeki görevine başlamadan önceki 12 yıl boyunca satış alanında çalışmış. Bir gün içerden atama yoluyla İnsan Kaynaklarına geçtiğini söylüyor. Bugün ise “Kariyer yolum bu şekilde de olsa iyi ki değişmiş ve İnsan Kaynaklarına geçiş yapmışım” diyor. Ela Kulunyar, Saint Benoit Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni tamamlıyor. Üniversite öğrenimini tamamladıktan 15 gün sonra çalışmaya başlıyor. O gün bu gündür de hiç ara vermeden çalışıyor. İlk işi, bir gazete ilanı ile müracaat ettiği Boyner Grubu’nda, kısa bir yönetici yetiştirme programı sonrasında Beymen Beyoğlu Mağazası Müdür Yardımcığı oluyor. Daha sonra 24 yıl Koç Topluluğu’nun farklı şirketlerinde farklı pozisyonlarda görev alıyor. Boyner’den sonra Koç Grubu’na geçiyor. Özbekistan’dan İngiltere’ye kadar yine dünyanın dört bir yanındaki farklı pazarlarda yurt dışı satış operasyonlarının koordinasyonunda görev alıyor. Ardından Tat Konserve’ye geçiyor. Bu 24 yıl içinde, şirket birleşmeleri, satın almalar, şirket ve fabrika açma/ kapatma işlemleri, büyük organizasyonel değişiklikler, İnsan Kaynakları birimlerinin yeniden yapılandırılması gibi konularda uzmanlaşıyor. 4.5 yıl önce Doğuş Otomotiv’e geçen Ela Kulunyar ile İK yolculuğuna çıktık.
12 yıllık satış deneyimi ardından İK ile yollarınız ne zaman kesişti?
Koç Grubu’nda iken gruba yeni bir bakış açısı ve vizyon kazandırmak için İsviçreli bir danışman şirketle İnsan Kaynakları projesi başlatıldı. Proje grubunun Türkiye temsilcisi olarak da ben seçildim. Aslında proje başladığında Kazakistan, Ukrayna, Rusya satış departmanında görevliydim ve İK ile o güne kadar hiç ilgim olmamıştı. Proje bir yıl sürdü ve bu süreçte Avrupa tüm grup şirketlerinin bulunduğu ülkeleri dolaşarak oradaki işe alım, görev tanımları, iş kademelendirmesi, performans yönetimi, ödül ve yetkinlik sistemleri gibi İK süreçlerini inceledik. Ve bir yılın sonunda uygulanmak istenen organizasyon yapısı ve İnsan Kaynakları stratejileri ile ilgili dış ticaret grubunun tüm yönetim ekibine bir sunum yapıldı. Marmaris’te yapılan sunumun ardından, önerilen yapılar uygun bulundu ve uygulamaya alınmasına karar verildi. Pazartesi günü ofise döndüğümde arkadaşlarım beni tebrik ediyorlardı. İnsan Kaynakları Müdürü olarak atandığımı o zaman anladım.
Sizce mesleğinizin en zor ve kolay yanları neler?
İnsan Kaynakları biriminde çalışan bir kişi için bu mesleğin en zor yanının, doğru insanı bulmak ve bu kişiyi doğru göreve yerleştirmek olduğunu söyleyebilirim. Konu insan olunca kolay bir alan zaten yok. Öte yandan, göreceli olarak diğer çalışanlara göre en rahat bilgi edinen, insanlarla ilgili şirkette neler olup bittiğini veya olacağını ilk öğrenenlerden oluyorsunuz. Bilgi size daha kolay ulaşıyor.
Yetenek avına çıktık
Bir İK’cı olarak mesleğinizi sürdürürken sizi en çok ne eğlendiriyor ve en çok ne canınızı sıkıyor?
Mesleğimin beni en çok eğlendiren yönü, dinamik bir ekiple ‘’çalışanlarımız için neyi daha iyi yapabiliriz’’i hayal etmek, onların yenilikçi bakış açılarıyla tüm çalışanları etkileyecek büyük projeler gerçekleştirmek. Uygulamaya aldığımız projelerin insanların iş hayatına, bireysel gelişimlerine etkilerini gözlemlemek ise ayrı bir mutluluk. Doğru kişileri bulmakta yaşadığımız zorluklar ve bu sürelerin çok uzaması ise zaman zaman yorucu olabiliyor. Bununla birlikte yatırım yapılan potansiyel çalışanların şirketten ayrılması da bizi üzüyor.
Sizce, mesleğinizin ilk yıllarından bugüne İK alanında Türkiye ve dünyadaki gelişme ve değişiklikler içinde en önemli gelişme neydi?
En önemli değişim personel yönetiminden İnsan Kaynaklarına geçiş oldu. Personel departmanının şirket içerisinde konumlandırıldığı yer değişti. İnsanın önemli bir kaynak olduğu kavramı yaygınlaştı. Bu kaynağı elde etmek, tutmak ve geliştirmek ile ilgili bordro ve özlük işlemeleri dışında da çalışmaların yapılması gerektiği anlaşıldı.
Gelecekte İK’nın gündeminde neler olacak? 
Son gelişmelere baktığımızda artık İnsan Kaynakları adının da eskimeye başladığını görüyoruz. Yeni bir döneme geçiş sürecindeyiz. Standart uygulamalar artık hemen her şirkette var ve birbirine oldukça benziyor. İnanılmaz bir güç olan bu kaynağı yepyeni modeller ve uygulamalar ile daha verimli, daha yaratıcı kullanmak, gerçek yeteneklerini ortaya çıkarmak ve bunları kuruma katkı sağlayacak şekilde değerlendirmek gerekecek. Önümüzdeki dönemde bu gücün kolaylıkla ortaya çıkarılmasına imkan tanımak ve bunun insanın düşünce gücü olduğu bilincini yaygınlaştırmak önem kazanacak. Bunun için zihinsel kapasitenin sınırlarını genişletecek yeni yöntemler bularak bir yandan insan kaynağına yatırım yaparken diğer yandan rekabet üstünlüğü de sağlamak şirketleri farklı kılan unsurlarından biri olacak.
Mülakatta aday yerine babası soruları yanıtladı
Mülakatlarda favori sorunuz ne?
“İnternet sitemize girdin ve şirketimizle ilgili bilgileri okundun mu?” sorusu çok basit ama cevaplar aday hakkında inanılmaz ipuçları veriyor. Sitemizi incelemeden mülakata giren adaylar için farklı bir değerlendirme yapıyorum. “Girdim ve okudum” cevabından sonra oradaki detaylar ile ilgili sorduğum sorulara aldığım yanıtlarla bir kişisel gelişim kitabı dahi yazılabilirim. Adayın önce kendisine sonra kuruma verdiği değer, muhakeme gücü, okuma ve anlama alışkanlıklarıyla ilgili çok önemli veriler elde edebiliyorum.
Genç İK’cılara ne gibi tavsiyeleriniz olur?
İş hayatlarının bir döneminde mutlaka ana iş süreçlerinden birinde görev alsınlar, müşteri olarak hizmet verdikleri kişilerin bakış akışıyla ne bekleniyor, yapılanlar oradan nasıl görülüyor, onların iş akışlarında neler yaşanıyor öğrensinler. Bu şekilde bir yol izlemeleri durumunda karar ve uygulamaları çok daha ana amaca yönelik olacaktır. Çalışanlarla aynı dili konuşabileceklerdir.
Bugüne kadar yaptığınız en ilginç mülakat neydi?
İlk yıllarımda kızı ile birlikte mülakata gelen, ısrarlarıma rağmen görüşme süresinde dahi odadan çıkmayan ve kızı yerine tüm soruları cevaplayan bir baba ile yaptığım mülakat var. Çok yakın bir tarihte de görüşmenin sonunda “Sizin önümüzdeki 5 yılda kariyer beklentileriniz nedir?” diye soran yeni mezun bir adayım oldu.
Bu alanda kariyer yapmak isteyen üniversite öğrencilerine mesajınız var mı?
Bu mesleği seçmek istiyorlarsa çok sabırlı olmaları gerektiğini bilsinler. Hayata geçirdiğiniz uygulamalar veya çalışanlar için yaptığınız yatımların anlaşılması, değer bulması yıllar alıyor, bazen ise hiç fark edilmiyor. Yaptıklarının sonuçlarını hemen görmek istiyorlarsa İK alanı bunun için uygun değil. Biraz doktorluk gibi her çalışanın sıkıntısı, ailevi sorunu, geleceği sizi etkiliyor. Diğer yandan ise tek tek değil tüm çalışanları gözeterek karar vermek zorundasınız. Muhakeme etme ve adalet duygusunun çok gelişmiş olması gerek. Bir de denge sorunu var tabii ki, iki tarafı da mutlu edemediğiniz bir konu. Çalışan, işveren dengesini çok iyi kurmak lazım. Her bir taraf için diğerinin temsilcisi varsayılma olasılığınız çok yüksek. Kendi vicdanınız, tecrübeniz, zihniniz ve iç motivasyonunuza çok güvenmeniz lazım. Bu dengeleri kurmak ve sürdürmek çok kolay değil.
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Kalan çok kısıtlı boş vaktimin çoğunluğunu ailem ve arkadaşlarımla geçirmeye özen gösteriyorum. Farklı arkadaş gruplarım var hepsi farklı enerjiler veriyor. Bahçe işleri ve açık havada yeşil ile olmaktan çok keyif alıyorum. Her fırsatta bir bahçe makasıyla dolaşıyorum. Deniz de beni inanılmaz rahatlatıyor, olumsuz düşünce ve duygulardan uzaklaşmamı sağlıyor, mümkün olduğunca denize yakın olamaya çalışıyorum. Hafta sonları gençleri iş hayatına veya hayata hazırlamakla ilgili bazı projelere destek veriyorum, onların açık zihinleri ve enerjisi de beni gençleştiriyor, hayata bağlıyor, diriltiyor.