18 yaşında tek başına gittiği ABD’de 11 yıldır iş hayatının içerisinde olan IBM Pazar Geliştirme Danışmanı Zeynep Tolon, yurtdışında kariyer yapmanın zorlu bir yol olmadığını söylüyor. Tolon, şirket içerisinde rotasyona imkan tanıyan iş fırsatlarının kariyer için çok geliştirici olduğunu vurguluyor

IBM’in Amerika Birleşik Devletleri’ndeki merkezinde Pazar Geliştirme Danışmanı olarak çalışan Zeynep Tolon, teknoloji ve bilişim firmalarındaki görevleriyle kariyerini 11 yıldır bir başka coğrafyada sürdürüyor. Üsküdar Amerikan Lisesi’nin ardından ABD’de Duke Üniversitesi’nde eğitimine devam eden Tolon, eğitimin sonrasında Microsoft’a katılır ve yedi yıl boyunca çalışır. Tolon, test yazılımı mühendisi olarak Internet Explorer ve Windows Mobile gibi ürünlerde çalıştıktan sonra pazarlama tarafına ilgi duymaya başlar ve Carnegie Mellon – Tepper School of Business’da MBA yapar.

Amerika’daki MBA programlarının özellikle kariyer değiştirmek isteyenler için önemli deneyimler sağladığını anlatan Tolon, yaz dönemi stajını yaptığı McKinsey & Co.’da daha sonra danışman olarak kalır ve iki yıl boyunca Amerika ile Kanada’da çeşitli sektörlerde çalışır. Danışmanlığın en kısa zamanda en çok öğreten mesleklerden olduğunu söyleyen Tolon’la IBM’deki kariyeriyle birlikte yurtdışındaki deneyimlerini konuştuk.
Şu andaki görevinizde neler yapıyorsunuz?
Yaklaşık 1,5 yıldır IBM için çalışıyorum. IBM içindeki müvekkillerimize pazar gelistirme, rekabet araştırması, stratejik danışmanlık gibi yardımlar veriyoruz. Özellikle İş Analiz ve Optimizasyon pazarı üzerinde çalışıyorum ve bu alan gerçekten heyecanlı, çabuk değişen bir alan. Uzmanlığımızı güncelleyebilmek için devamlı yeni akımları takip etmek ve öğrenmek şart. Projeden projeye gereken birikim ve bilgi değişebiliyor. İşimin en zevkli yönü bu diyebilirim.
Türkiye’de kariyer yapmayı hiç düşünmediniz mi? Ailenizin tepkisi nasıl oldu?
Amerika’ya 18 yaşında bir kız olarak gitmek bugün baktığımda cesaret gerektiren bir karardı. Şu anda iyi ki bu karar almışım diye düşünüyorum. Tabii o zamanlar macera gibi geliyordu. Aynı üniversitedeki diğer Türk arkadaşlar da çok yardımcı olmuşlardı. Sonrasında ilk mezun olduğumda Türkiye’ye dönmeyi düşünmüştüm. Ama Microsoft fırsatı gelince Seattle’a gitmeye karar verdim. Doğrusu annem ve babam daha da uzağa gittiğim için pek mutlu olmamışlardı.
ABD’de çalışma hayatının içerisinde Türkiye’ye göre değerlendirdiğinizde en önemli farklar neler?
Türkiye’de çok deneyimim olmamasına rağmen arkadaşlarımdan gözlemlediğim kadarıyla bazı yönlerden çok benzer, bazı yönlerden ise çok farklı. Burada şirketin yapısı da çok önemli çünkü her şirketin ayrı bir kültürü var. Ama öncelikle söyleyebileceğim Amerika’da şirket içerisinde pozisyon değiştirmeyi destekleyen bir yapı var. Örneğin birçok şirketin MBA mezunları için rotasyon programları var. Bence iki üç yıllık aralarla yeni bir pozisyona geçmek insanı yenileyen ve yeni fırsatlar veren bir anlayış. Öte yandan insanlar artık aynı işte uzun süre kalmıyor hatta aynı coğrafyada bile kalmıyorlar. Ben MBA’den 2008’de mezun oldum, beraber mezun olduğum arkadaşlarımın en az yarısı iş değiştirmiştir. Bir gün Boston’da çalışan arkadaşım ertesi gün Silicon Valley’e taşınabiliyor. Kısacası buna uygun da bir anlayışa sahip olmak gerekiyor.
Yurtdışında çalışmaya başladığınız ilk dönemlerde zorlandığınız noktalar neler oldu?
Kariyerim açısından bakarsak öğrendiğim en önemli ders kendi fikirlerime değer vermek oldu. Özellikle işe ilk başladığımda deneyimsizlikten dolayı fikirlerimin önemsiz olduğunu düşünürdüm. Hele menajerim bir şey söylemişse asla bir başka fikir beyan etmezdim. Neden sonra anlamaya başladım ki beni bu göreve pencere süsü olmam için değil, bilgim ve girişimciliğim için atadılar. McKinsey’de “obligation to dissent” yani “muhalefet yükümlülüğü” diye bir deyim öğrendim. Bir grupta çalışan herkesin bu yükümlülüğü vardır ve böylece ortak çalışmalar güçlenir. Bunların dışında tabii ki hayal kırıklığına uğratan birçok şey oldu, çünkü bencil, beraber çalışması güç insanlar her yerde var maalesef.
İş hayatında Türk olduğunuz için karşı karşıya kaldığınız ilginç durumlar ya da zorluklar oldu mu?
Elbette oldu. En basit örnek olarak kaç kere email üzerinden konuştuğum meslektaşlarım bana erkek olarak hitap ettiler Zeynep ismini ilk defa gördükleri için. Türkiye ile ilgili çok komik sorular duydum. Mesela Seattle’a kar yağdığında herkes benim daha önce hiç kar görmediğimi düşünmüştüm. Türkiye’de de kar yağdığını duyunca oldukça şaşırdılar. Ama artık hiç alınmıyorum, özellikle Amerika’da insanların çok hoşgörülü olduğunu düşünüyorum. Öte yandan çok sevindiğim gelişmeler de oluyor. Bir defasında bir projede beraber çalıştığım kişi şimdiye kadar beraber çalıştığı Türklerin çok akıllı olduğunu söylemişti, çok sevinmiştim.

Yurtdışında kariyer yapmak zor bir yol mu?
Yurtdışında çalışmanın bence iki yolu olabilir. Ya eğitim amaçlı gelip sonra iş bulmak, ya da uluslararası bir şirkette çalışıp yurtdışı görevlere atanmak. Ama en önemlisi kariyer için revaçta olan meslekler düşünmek lazım, yazılım mühendisleri, oyun ya da mobil tasarımcılar dünyanın her yerinde revaçta. Aynı şekilde sağlık görevlileri yine popüler mesleklerden. Örneğin burada her geçen gün kötüleyen bir hemşire açığı var. Zorluğuna gelince yurtdışında kariyer yapmanın zor olduğunu düşünmüyorum, insandan insana değişen bir süreç. Bazıları ailesine, ortamına, alıştığı tatlara, deneyimlere bağlıdır, onlar için daha zor olabilir. Bazıları ise yeni ortamlar, yeni deneyimler peşindedir.
İş dışında günleriniz nasıl geçiyor?
İki buçuk yaşındaki oğlumun peşinden koşarak geçiyor. Çok şeker ama gerçekteh çok yorucu. Onun dışında yoga yapıyorum ve kardeşimden ilham alarak piyano öğrenmeye başladım.
Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz? Türkiye ile ortak projelerde görev almak ister misiniz?
Kesinlikle Türkiye ile ortak projelerde yer almak istiyorum. Eşimin çalıştığı üniversitede profesörlerin bir senelik izin hakları var, o yıl Türkiye’ye dönmeyi düşünüyoruz. O dönemde de çalışmayı düşünüyorum. Sanırım önce grubumdaki pozisyonlara bakarım. Uluslararası bir şirkette çalışmanın böyle avantajları var.