Oyunculuğu kadar yazdığı çocuk kitaplarıyla da adından söz ettiren Görkem Yeltan, çocuk edebiyatıyla ilgileniyor olmaktan çok mutlu. Başarılı yazar ve oyuncu; “Çocuk Edebiyatı’na yönelmeseydim hayatım çok tatsız olurdu.” diyor.Bugüne kadar rol aldığı her projeyle, gerek sinemada gerekse televizyonda sevilen ve beğenilen bir oyuncu olmayı başaran, son yıllarda üst üste aldığı Altın Koza Ödülleri’yle oyunculuktaki bu başarısını perçinleyen Görkem Yeltan, artık oyunculuğu kadar çocuk kitabı yazarlığıyla da kendisinden söz ettiren bir isim. Uzun yıllardır Radikal Kitap’ta Kaborüko isimli köşesinde çocuk kitapları eleştirileri yazan oyuncu, kendi kaleminden çıkan çocuk kitaplarıyla da hem çocuklar hem de çocuk edebiyatını takip eden yetişkinler tarafından büyük bir ilgi ve beğeniyle takip ediliyor. Yeni kitabı ‘Buyaka Çocuk Evi’, geçtiğimiz ay raflardaki yerini alan Yeltan, bu kez üç kitaplık bir seri macera ile okuyucuların karşısına çıkmanın heyecanını yaşıyor. Önümüzdeki aylarda Buyaka Çocuk Evi’nin devam kitapları da yine Doğan Egmont tarafından yayımlanacak. Görkem Yeltan, “Gücümün yettiğince bir şeyler yapıyorum” diyecek kadar mütevazi olsa da, aynı zamanda gönüllü projelerde de aktif olarak yer alıyor. Oyunculuk, çocuk kitapları, eleştirmenlik ve senaryo yazarlığı derken birçok farklı kariyeri başarıyla yöneten Yeltan, yaptığı işlerin hiçbirine haksızlık etmek istemediği için yoğun temposundan şikayet etmeden keyifle çalıştığını anlatıyor…Eğitiminizden bahsedebilir miyiz biraz, hayatınızı ve kariyerinizi nasıl etkiledi aldığınız eğitimler?
Üniversiteye önce edebiyat fakültesinde başladım sonra da konservatuvarda okudum. Eğitimime ise hala devam ediyorum. Öğreneceğim o kadar çok şey var ki… Gerek üniversitede gerekse öncesinde aldığım eğitim elbette hayatıma yön veren temel etkenlerden. Devam ettiğim eğitim hayatım ise bana yön vermeyi sürdürüyor. Kariyeri aşama olarak kabul ediyorum, başarı olarak değil.

Kariyerinizde geldiğiniz noktayı planlamış mıydınız?
Seçimlerimden memnunum. Elbette planlı bir çok şey, ama plansız gelişenler de var.
Oyunculuğunuz kadar yazarlığınızla da tanınıyorsunuz artık. Biri ağır basıyor mu sizin için?
Her ikisi de benim seçimim. Mutlu olduğum için devam ettiğim işler. Bir gün sıkılacak olursam bırakabilirim ya da onlar beni bırakabilir… Belki bunu sık sık düşündüğüm için her ikisine de haksızlık yapmamak en iyisi diye devam ediyorum.

Çocuk kitaplarınızın yanında senaryolarınız da var. Radikal Kitap’ta çocuk kitaplarını tanıtan bir köşeniz var. Oyunculukla birlikte bu farklı kariyerleri nasıl dengeliyor, yönetiyorsunuz?
Radikal Kitap’taki köşem Kaborüko sayesinde çocuk edebiyatı alanında kendimi daha sıkı tutabiliyorum. Edindiğim bilgileri daha düzenli muhafaza edebiliyorum. Araştırmalarımı daha özenli yürütebiliyorum. Daha dikkatli bakıyorum. Bir çocuk kitabı yazarı olarak zaten dünyada neler olup bittiğine bakmam gerekiyor. Bu iki alan birbirini besliyor. Oyunculuğun da dünyaya bakmak zorunluluğunu getirdiğini düşünürsek… Senaryo, şarkı sözü… Her şey birbirinin içinden çıkıyor ve hepsi birbirini beslemeye devam ediyor diyebilirim.

En zorlandığınız ve en sevdiğiniz yönleri neler işlerinizin?
Sevdiğim yanlar, beni mutlu edenler. Başka hiçbir şeyden alamayacağımı düşündüğüm keyifler. Zorlandığım yan sorulduğunda cevabım ancak, ‘Şikayetim yok’ olabilir.

Çocuk kitapları yazmayı neden seçtiniz? Nasıl başladınız?
Çocuk oyunlarında oynadığım için, yazdıklarımın bir biçimde çocuk karakterlere dönüşmesini izledim keyifle. Sonra o konunun üzerine gitmeye başladım. Okudum, araştırdım, baktım ve bana bu konuda hocalık yapanları dinledim. En önemlisi de neler var, bu alanda neler oluyor, hep baktım. Bakmaya da devam ediyorum.
Çocuk edebiyatı çok naif ve keyifli görünüyor ancak bir o kadar zor ve hassas dengelere sahip olmalı…
Çocuk Edebiyatı’na yönelmeseydim hayatım çok tatsız olurdu. Oradan aldığım keyfi, öğrendiklerimi, bana yaşattığı mutluluğu başka şeylerle kıyaslayamıyorum. Yüzersiniz ve denizin ortasında yapayalnız kaldığınızı zannettiğiniz bir an olur ya… Bir çok duyguyu bir arada yaşarsınız o anda. Yüzmüşsünüzdür. Önünüz sonsuzluk gibidir. Geldiğiniz, bulunduğunuz yer hoşunuza gider. Nokta gibi hissedersiniz kendinizi ve o nokta olmaktan mutlusunuzdur. Hayatta bir tek o anın olmadığını da bilirsiniz… Muhteşemdir çocuk edebiyatı.

İki yıl üst üste Altın Koza’yı kazanan bir oyuncu olmak hayatınızda neleri değiştirdi? Oyunculukla ilgili yeni hedefler, belki de korkular oluştu mu?
Ödül aldığınızda mutlu oluyorsunuz. Ancak garip bir ülkede yaşıyoruz, başka bir yerde olsanız büyük ihtimalle tercih edilme nedeni olabilecek bir şey, tam tersine tercih edilmemenize yol açabiliyor. Ne hedefim var ne de korkum diyecek değilim. Çalışmak istediğim yönetmenler var. Beni heyecanlandıracak hikayelerin içinde yer alabilmeyi umut ediyorum.

Yeni kitabınız Buyaka Çocuk Evi, yeni yayımlandı. Nasıl bir kitap oldu, bahsedebilir misiniz?
Buyaka Çocuk Evi bir serüven. Bu serüvenin üç kitabını tamamlayıp teslim ettim. Her ay biri çıkacak Doğan Egmont’tan. Şehrin ortasındaki bir adada bulunan Buyaka Çocuk Evi’nde yaşananları konu alıyor. Çok keyif aldığım bir yer Buyaka Çocuk Evi. Orada olmayı seviyorum. Çocuklarla, kurduğum bu hayal dünyasını paylaşmayı arzuladım sadece. Buyaka Çocuk Evi’nin maceralarını Hale Karpuzcu resimliyor. Editörüm de Haliç’ten Bulutlar Geçerken kitabımda ve Kaborüko’daki editörüm Burcu Aktaş.

Çocuklardan ve ailelerden nasıl tepkiler alıyorsunuz ?
Çocukların tepkileri her zaman çok sahici. Beni çok memnun ediyor onlarla hikayelerim üzerine konuşmak. Yaptığımız atölyelerde birlikte ‘uydurukçuluk’ oyunu oynadığımız zaman da çok büyük keyif alıyorum. Yetişkinlere gelince, çocuk kitabı okuyan yetişkinleri severim. Onlarla paylaşacağım daha fazla şey oluyor. Bu sayede yeni arkadaşlar ediniyorum.

Radikal’deki köşeniz için seçimlerinizi neye göre yapıyor nasıl hazırlanıyorsunuz? Kriterleriniz nedir çocuk kitaplarında?
İyi hikaye, iyi çizim, iyi basım… Aradığım temel özellikler bu ve benzeri herkesin aradığı özellikler. Hazırlanma sürecinde ise kitap bulmaya, yakalamaya çalışıyorum.

Yazma sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz? Hikayeye nasıl başlıyor ve yazıyorsunuz?
Hayatımın gidişine bağlı. Bazen sette yazdığım bile oluyor. Buyaka Çocuk Evi’nde çok şanslı bir yazı dönemi geçirdim. Gün ağarırken yazmaya başladım ve sahiden bırakmam gereken an geldiğinde, kendim istediğimde bıraktım. Başka işlerimi daha önceden toparlamıştım. Lüks bir yazı serüveni oldu diyebilirim.

Yakın gelecek için projeleriniz var mı? Bir müzikal projeniz olduğunu biliyorum hayata geçiyor mu?
Yalçın Akyıldız’ın bestelediği ve benim yazdığım müzikal için çalışmamız devam ediyor. Sahnede izleyeceğim günü iple çekiyorum. Yetişkinlerin ve çocukların birlikte izleyebilecekleri bir müzikal olacak. Türkiye’de bir ilk olacak bu anlamda. ‘Aslan Kral’ ile ‘Güzel ve Çirkin’ performansları, yapacağımız işe örnek olarak gösterilebilir. Senaryosunda çalıştığım ‘Herkes Uyuduktan Sonra’ isimli filmimiz de yolda. Oyunculukla ilgili ise iyi bir oyun ya da filmde ya da dizide oynamak istiyorum. Bunu her zaman istiyorum.Yaratıcılığınızı neler besler en çok?
Üretmek için tüketmek gerekiyor. Ben bu anlamdaki tüketimi hem seviyorum hem de elzem buluyorum.Hobileriniz ya da gönüllü olarak görev aldığınız alanlar var mı?
Hobilerim hep işimin parçası olan hobiler. Çıkarcıyım hobilerim konusunda. Gönüllülük meselesine gelince… Gönüllülüğün temel esasının süreklilik olduğu düşünülürse gücüm yettiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum.