İster çevre deyin, ister eş-dost, sosyal ilişkiler veya network… Hepimiz tanıdığımız insanların profesyonel başarıya giden yolda ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ama asıl bilmemiz gereken, ilişkiler ağımızı kullanmanın dostluk, dürüstlük ve sevgiden uzaklaşmak anlamına gelmediği. 

networkk250x150“İnanamıyorum, hiç mi bilet kalmadı? Ama biletler satışa çıkalı kaç gün oldu ki?” Orada olmayı, onu dinlemeyi gerçekten çok istiyordu. Ayrıca kız arkadaşına da söz vermişti onu konsere götüreceğine. Hemen bir çözüm bulması gerekiyordu. O sırada aklına bir arkadaşı aracılığıyla tanıştığı Serkan geldi. “Eğer ülkede bu biletlerden bulabilecek birisi varsa, o da Serkan’dır.” diye düşündü ve hemen telefona sarıldı. Bazen bir konser ya da maça bilet bulamadığımız zaman, bazen iş başvurusu yaptığımız şirket hakkında bilgi almak istediğimizde, bazen de işten ayrılan bir çalışanımızın yerine, acilen, istediğimiz özelliklerde bir başkasını bulmamız gerektiğinde sosyal ya da profesyonel ilişkiler ağımızın yani ’network’ümüzün önemini fark ederiz.

İlişkiler ağı/network hakkında…
İş hayatının en moda kavramlarından biri network… Sürekli bahsedilen, iş hayatında ilerlemek, lider olmak, büyük başarılara imza atabilmek için olmazsa olmazlardan biri geniş, etkin ve etkili bir network. Peki nedir network? Aslında ingilizce bir kelime network; dolayısıyla Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde yer almıyor. Araştırınca, bir network’ün çok sayıda insan ya da nesnenin karmaşık bir biçimde bir araya gelmesiyle oluşumuş sistemler bütünü olarak açıklandığını gördüm. Bizlerse iş dünyasında daha ziyade Oxford sözlüğünde yer alan açıklamayı kastederek bu kelimeyi kullanıyoruz: Profesyonel ya da sosyal amaçlı olarak bilgi, ilişki ve deneyim alışverişinde ve değişiminde bulunan insanlar topluluğu. Resmi ya da gayrıresmi ortamlarda tanıtığımız, bir şekilde iletişim içinde olduğumuz herkes bu ağın bir parçası. Bazen bir uçakta yan koltukta oturan iş adamı, bazen çocuğunuzun okul arkadaşının annesi, bazen de bir seminerde tanıştığınız rakip firmanın yöneticisi… Tabii ki tanışmış olmak bu kişileri sizin ilişkiler ağınızın bir parçası yapmaz. Burada bahsettiğimiz onlarla iletişim halinde olmak. İhtiyaç duyduğunuz anda telefonu elinize alıp herhangi bir konuda onlarla fikir alışverişinde bulunabilmeniz ya da yardım veya destek rica edebilmeniz. Bunun size hayatınızın her alanında ne kadar yardım edebileceğini düşünür müsünüz? Tıkandığınız noktada size yardımcı olabilecek ne kadar çok insan varsa çevrenizde, hayatınız o kadar kolaylaşır. Tabii bu ilişkiler ağını kurarken kimleri bu ağın içine katacağınız kararı çok önemli. İşte tam da bu noktada asıl soru ortaya atılıyor: Network oluşturmakla insanları kullanmak arasındaki fark nedir?

İlişkilerinizi kullanabiliyor musunuz?
İlişkiler ağı/network konusunun en çok tartışılan yönlerinden biri de network oluşturmanın ya da daha doğrusu network’ünüzü kullanmanın etik olup olmamasıdır. Koçluk çalışmalarım sırasında “Acaba insanları kullanıyor muyuz?” “İkiyüzlülük müdür bu?” gibi sorularla sıkça karşılaşıyorum. Peki siz bu konuda ne hissediyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Kendinizi bir yoklayın… Acaba siz de pek çok kişiyi tanıyan, arkadaş listesi inanılmaz kalabalık olan, adı geçen herkesle bir şekilde bir bağı olanlardan mısınız? Yoksa bu uzun listeye rağmen, ihtiyacınız olduğunda asla telefona eli gitmeyen, bir şeyler sormayı, yardım ya da destek istemeyi doğru bulmayanlardan mı? Eğer ikinci duruma yakın görüyorsanız kendinize, sizi bu şekilde düşünmeye iten şey nedir? Bu sorunun cevabı belki de hayatınızı değiştirebilir, farkında mısınız?

Network oluşturmak samimi ve dürüst bir yaklaşım gerektirir
Eğer network oluşturma ve kullanma konusunda negatif düşüncelere sahip olmanız, büyük olasılıkla bu ilişkilerin yapay ve yüzeysel temeller üzerine kurulduğuna inanmanızdır. Oysa insanlarla samimi ve dürüst bir ilişkiniz olabilir. Amacınız gerçekten onları tanımaksa eğer, onların sizden beklentilerine cevap vermek sizi mutlu edecekse o zaman bunda ne kötülük olabilir ki? Ben bu konuda nefes alıp vermek örneğini kullanıyorum. Sadece nefes alarak yaşayamazsınız. Alırsınız… Verirsiniz… Sonra tekrar alır ve tekrar verirsiniz. Ancak bu şekilde hayatta kalırsınız. İnsanlara yardım etmek, onlara ihtiyaç anında destek vermek sizin için doğal bir tepkiyse karşınızdakinin bundan rahatsız olacağını neden düşünüyorsunuz? Ann McNulty’nin dediği gibi:” Her birimizin bu alanda çıkarları var, neleri paylaşabileceğimize ve birbirimize nasıl yardım edeceğimize bir bakalım…”

Karşılıklı alışveriş, sevgi ve saygıya engel değil
Bir başka bakış açısı da şu olabilir: Bugün sahip olduğunuz dostlarınızla arkadaşlarınızla ilk tanışmanızı hatırlayın. Sonuçta o insanlar da hayatınıza ilk girdiklerinde birer yabancıydı. Bugün profesyonel bir ortamda, bir kokteyl, bir seminer ya da sosyal bir ortamda tanışacağınız kişilerin yarın hayatınızda en çok değer vereceğiniz kişi olmasına ne engel olabilir?Eğer insanlara olumlu bir şekilde, sevgiyle vermeye hazır olarak yaklaşırsak işte o zaman ilişkiler ağımızı oluşturan insanlar onlara ihtiyacımız olduğunda yanımızda olacaklardır. Siz tanıdıklarınızın, sevdiklerinizin, saygı duyduklarınızın, zor günlerinde ya da desteğinize ihtiyaçları olduğunda yanlarında olmaz mıydınız? Yoksa siz yalnız bir hayatın hayalini mi kuruyorsunuz? Özellikle de iş hayatında tek başınıza olmayı mı tercih ediyorsunuz? Teknik bilginizle, başkalarına ihtiyacınız olmadan en üst noktalara kadar çıkacağınızı mı düşünüyorsunuz?

İş hayatında ilişkiler ağı…
Nisan 2002’de Goodson, Dudley & Bryant tarafından Fortune 500 şirketlerinin yöneticileriyle yapılmış bir araştırmanın sonuçları (Visibility Management and Executive Success in the Corporate Environment) çok çarpıcı: İş hayatında ilişkiler ağının çok önemli olduğunu düşünen yöneticiler bu tür ilişkiler kurarken son derece rahatlar ve kariyerlerinde diğerlerine nazaran daha hızlı ilerliyorlar. Acaba böyle bir araştırma ülkemizde yapılsa sonuç nasıl çıkardı? İlişkilerin, referansların, “hamili kart yakinimdir” yaklaşımının ülkemizdeki önemi düşünülünce herhalde sonuçlar pek de farklı olmaz, ne dersiniz? Size bağlı çalışan arkadaşınız işten ayrılma kararını açıkladığı anda, telefonu elinize alıp, güvendiğiniz bir meslektaşınızı, bir arakadaşınızı arayıp, bu pozisyonda çalışabilecek iyi ve güvenilir birisini tanıyıp tanımadığını sormaz mısınız? Günümüzde pek çok şirket açık pozisyonlarını doldururken önce çalışanlarına soruyor, daha sonra dış kaynaklara yöneliyor.

Siz zengin misiniz?..
İlk kez 1916 yılında kullanılan sosyal sermaye kavramı, network kavramıyla yakından ilişkilidir. Sosyal sermaye, ilişkiler ağınızdaki bağlantılarınızı tanımlamak için kullanılır. Ne kadar çok ilişkide, bağlantıda olduğunuz insan varsa o kadar zenginsiniz demektir bu… Gerçi bütün kavramlar için geçerli olduğu gibi zenginlik kavramı da görecelidir, öyle değil mi? Nedir zenginlik? Ne kadar çok paranız olduğu  mu? Ne kadar çok sevildiğiniz mi? Ya da eskilerin söylediği gibi ne kadar çok insanı tanıdığınız mı? Sizin zenginlik kavramınız tanıdığınız insan sayısıyla ilgili olmayabilir ama geniş bir tanıdık kitlesinin, etkin ve etkili bir ilişkiler ağının önemini de inkar etmezsiniz herhalde…  Bu arada sizin sosyal sermayeniz ne durumda? Siz ne kadar zenginsiniz?

Kariyer Dergi Nisan 2008