Modern dansın dünya çapında en önemli isimlerinden Zeynep Tanbay; provanın alınan yol olduğunu, gelinen noktadan daha önemli olduğunu söylüyor. Türkiye’de ilk özel ödenekli dans topluluğunu kuran Tanbay, “Prova daha gerçek, sahne ise geçiş” diyor.Baleye Ankara Kuğu Bale Stüdyosu’nda başlayan Zeynep Tanbay, 1981’de eğitimine devam etmek için New York’a gitti. Joffery Bale okulundan sonra burs kazanarak Alvin Ailey, Cleveland ve San Francisco bale okullarında devam etti. 1983’te solist olarak dans ettiği Minnesota Dance Theater’da baş dansçı oldu. New York’a döndükten sonra çalışmalarına çeşitli okullarda devam etti, Martha Graham Dance Company’e girdi ve hocalık kadrosuna alındı. 1997 yılında Türkiye’ye dönüşüne kadar New York’ta hocalık yaptı, çeşitli gösterilerde yer aldı.
1997’de Türkiye’ye dönerek 1999 yılında Zeynep Tanbay Dans Projesi’ni oluşturdu. Avrupalı dansçılardan oluşan ekibiyle gösteriler hazırladı. 2006 Akbank Sanat’ın sponsorluğu ile Zeynep Tanbay Dans Projesi’ni Türk dansçılardan oluşan 10 kişilik bir topluluğa dönüştürdü. Yeni oluşumun ilk gösterisi 15. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festival’inde gerçekleşti.
Topluluk, “4 Ayak” ve Fazıl Say eşliğinde “Vivaldi-Stravinski” modern dans gösterileriyle yurtiçi ve yurtdışında izleyici kitlesine ulaştı. Başarılı sanatçı Zeynep Tanbay Dans Projesi’nin ortaya çıkışı, yeni projeleri, Akbank Dans Atölyesi hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Şu an üzerinde çalıştığınız yeni bir proje var mı?
2009 Haziran ayında prömiyerini yapacağımız proje için çalışmalara başladık. Tam ortaya çıkmadan çok fazla konuşamıyorum proje hakkında ama diğer projelerim gibi hayata ve insan ilişkilerine dair bir çalışma olacak. Yeni projeden önce araya turne girdi, ilk projemiz olan Dört Ayak’ı sahneledik. Hem Amsterdam hem Madrid’e gittik, İstanbul’da da CKM’ de (Caddebostan Kültür Merkezi) Kasım sonunda 2008’in son gösterisini yaptık. O yüzden 2009 projemiz için hazırlıklara yeni yeni başlıyorum.

Zeynep Tanbay Dans Projesi nasıl ortaya çıktı?
2009 Zeynep Tanbay Dans Projesi’nin 10.yılı. 2000-2005 yılları arasında proje bazında toplanan ve dağılan bir topluluktuk. Devamlı bir arada olamıyorduk, dansçılar gösteriler için Avrupa’dan geliyordu. Projenin ilk başlangıcına Ak Sanat’ta çalışmaya başlamıştım ama daha Akbank’la aramızda destek ilişkisi yoktu. İkinci yılımızda Akbank’ın desteğini kazandık, bu işi profesyonel düzeyde götüren bir dans topluluğunun sponsoru olma teklifine Akbank sıcak baktı. 2001 yılında da bizim tam sponsorumuz oldu. 2006 yılında ben artık proje sırasında toplanıp dağılan bir ekip istemedim. Bir çok devletten bağımsız tiyatro ve orkestralar vardı ama profesyonel bir dans topluluğu yoktu. Burada yetişen, genç, dinamik, yaratıcı dansçılardan oluşan 10 kişilik bir dans topluluğu oluşturmak istedim. Dağılmasın, Akbank çatısı altında, ödenekli olsun, repertuar oluşturulsun, gidilmeyen yerlere gidilsin istedim. Bir misyon edindik, bunu Akbank’a teklif ettim, onlar da kabul ettiler. Topluluk olarak da üç yılımızı doldurduk.

Proje bazında toplanan ekip olmanın ne gibi zorlukları vardı?Dansçıların ortak zamanlarını ayarlayıp, projede yer almaları zor oluyordu. Provalar için zaman zaman onlar geliyor zaman zaman ben gidiyordum. Prova organizasyonu zordu. Bir de burada yetişen dansçılar için burada alan açılsın istedim. Böyle bir kapı açtık belki bu tarz dans toplulukları çoğalır diye düşünüyorum.

Dansçılarınızın seçimini nasıl yaptınız?
2005’te seçmeler yaptık. Avrupa veya Amerika’da seçme yapsanız bin kişi katılır ama buradaki potansiyelin 30-35 kişi olacağını düşünüyordum. Seçmelerin olacağı gün, seçmelere 77 kişinin katılacağını duyunca hepimiz çok şaşırdık. İlk etabı üç güne yaymak zorunda kaldık.  Geriye kalan 20 kişiyle de bir hafta atölye çalışması yaptık ve sonunda 10 kişilik ekibimizi oluşturduk. Çok zor bir şey tüm katılanlarla tek tek konuşmak, çalışmak ve seçim yapmak.  Sonra zaman içerisinde ayrılan dansçılarımız yerine dansçı bulmak için seçmelerimizi tekrarladık.  

Akbank Dans Atölyesi nasıl gelişti?
Akbank, Zeynep Tanbay Dans Projesi’ne destek vermeye başlayınca stüdyoyu size tahsis edelim dediler. Ben de bir tek provalarımız için kullanmak istemedim stüdyoyu. İleri, başlangıç grup, çocukalra yönelik modern dans dersleri vermeye başladık. Modern dansla dansa başlamak isteyen bir çocuk kitlesi var. Benim zamanımda önce baleyle başlanırdı, diğer olasılıklara olamaz diye bakılırdı. İşten çıkıp bunu hobi olarak yapmak isteyenlere yönelik 18:30’a dersler koyduk. Ayrıca bu dersleri dışarıdan izlemeye de açtım. Gösterilerimizden bir hafta önce bir iki gün gösteri provalarımızı da açıyoruz izleyiciye. Bu şekilde stüdyomuzun kapılarını dans severlere açmış olduk. Zamanla konuk eğitmenler de çağırmaya başladık, bu derslerimize de çok talep oluyor.  Çocuklar dışında yaş sınırlamamız yok. Ben aslında herkesin bunu yapabileceğini, seviyesini de kendisinin belirleyeceğini düşünüyorum. Sınıflarımızda 25 kişiyi geçmemeye çalışıyoruz. 

Dans projeleriniz nasıl ortaya çıkıyor? Nasıl hazırlanıyorsunuz?Proje fikirleri birden gelmiyor, zaten kafamda oluyor. Çok yavaş çalışıyorum, hazırlığım bir sene sürüyor, dansçılarım da bundan şikayetçi. Önce konsept oluşuyor, ön çalışma aşaması çok uzun sürüyor. Sadece müzikleri aradığım bir dönem oluyor… Ama bu sefer bir asistanım var: Evrim Akyay, dansçılarımdan biri. Koreografi de bana yardımcı olacak, 2009 projesini beraber hazırlayacağız. Hem atölye hem de topluluğun içinden, geleceğin dansçıları, koreografları, eğitmenleri çıktı. ZTDP dansçıları adı altında öğrencilerimiz, dansçılarımız kendi koreografilerini hazırlayıp sergiliyorlar. En iyi koreografi geçen sene Evrim Akyay’a aitti. Geçtiğimiz yıl koreografileri Ak Sanat’ta yaptık ama bu sene Garage İstanbul’da bu performansları sergilemek istiyoruz. 

Bale yapmak, başarılı olmak için hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor?Bale yapabilmek ve başarılı olmak için tutkulu olmak gerekiyor. Gocunmadan, sıkılmadan yapabilmek için bence en önemlisi tutku ve aşk. Aslında dans çok disiplin istiyor ama dans geleceğinizin hiç belli olmadığı bir yaşam tarzı. Dans, kendi içinde çelişkiler ve zıtlıklar taşıyor. Bu zorluklara karşı önemli olan tutkuyu, azmi kaybetmemek. 

Sakatlık dansçıların en buyuk korkusu. Bu tarz aksaklıklarda neler yapıyorsunuz?Sakatlık yaşayan dansçılarımız yerine bağımsız çalışan yabancı dansçılarla çalışıyoruz.

Ufak bir sakatlık dansçıların devam edememesine bile neden olabiliyor, bu korkuya sebep oluyor mu?Dansın tutkusunun yoğunluğu büyük u korkuyu unutturuyor. Dans ederken o korkuyu aklımızda olmuyor ama şuur altımızda mutlaka vardır.

Dans ederken neler geçer aklınızdan?Sahnede dans ederken bilincim çok net oluyor, çok iyi çalışıyor. Çünkü sahnede izleyicinin farkında, oluyorum, izleyiciyle bütünleştiğimi hissediyorum. Sahnedeyken, dansı izleyiciyle buluşturan kişi oluyorum. Genelde sahne için çalışır sanatçılar ama ben provacıyımdır, sonsuza kadar prova yapabilirim. Müzikle kendimden geçmeyi daha çok provada yaşıyorum. Hiç gösteri yapmadan prova yapabilirim. Benim için prova alınan yoldur, gelinen noktadan daha önemli. Provada limitlerimi aşabilirim, daha gerçektir. Sahne bir geçiştir, her şartta devam edersiniz. Aslında küçük de olsa sahnenin sahte bir tarafı var. 

Dansa baleyle başladınız. Baleye gitmeye nasıl karar verdiniz?Baleye annemin beni yazdırmasıyla başladım ama baleye başlar başlamaz da dansçı olmaya karar verdim. 12 yaşında, aslında benim zamanımda geç sayılan bir yaşta başladım. Birden ve aşırı derecede başlayan bale aşkımı ailem önce yadırgadı. Bir ara okuldan ayrılıp dansçı olmak istediğimi söylediğimde babam lise diplomamı almam gerektiğini söyleyerek tavrını ortaya koymuştu. Lise diplomamı aldıktan sonra ailemde bu işte inatçı ve kararlı olduğumu anladılar. Haftada iki dans dersiyle olmaz, git yurtdışına bu işin esasını gör dediler ve beni yurtdışına göndererek desteklediler.   

Türkiye’de dans dünyasının oluşması için ne gerekli?Öncelikle dans camiasının birbiriyle barışması gerekli diye düşünüyorum. İstanbul Devlet Balesi kendi halinde sanatçılardan oluşuyor, meraklı değiller. Daha meraklı genç bir kitle geliyor ama o kitle de biraz fazla kendinden emin ve başkalarının yaptıklarına saygı duymayan bir jenerasyon. Aslında umut da vaat ediyorlar çünkü benim için gençler her zaman umut vaat eder. Yani dans dünyasına birbiriyle barışık değil. Bir kıskançlık, çekememe var ortada. Bir birlik oluşturulursa dansın gelişmesi de daha sağlıklı olur. Biz Türkiye’de ilk defa özel ve ödenekli dans topluluğu kurduk. Bunu kurarken basına da bunu böyle anlattık, buna rağmen kendi içlerinde bunu takdir edemeyen bir kitle var. Bu bence rahatsız edici. Herkes kendi köşesinde çalışmaya devam ediyor ama birlikten kuvvet doğabilir. 

Yurtdışında verdiğiniz derslerle buradaki derslerinizi kıyaslarsanız ne gibi farklar var?New York’ta bakkal dükkanı gibi dans okulu var, dans sınıflarında en az 25-30 kişi oluyor. Hobi olarak yapanlar bile planlı ve düzenli bir şekilde dersleri takip ediyorlar.  Aerobiğe gideceklerine dansı tercih ediyorlar. Çift olarak dansla ilgilenenler çok fazla, orta yaşlı çiftlerin hobi olarak  bale yapanlar var. Türkiye’de dans eden kitle az bir kitle zaten. Dans Atölyesi ilk açıldığında çocuk ve yetişkin derslerini ben veriyordum. İlk dersin ardından artan bir ilgiyle karşılaştık hem de her tarzdan kişiler geldiler. Ama süreklilik çok yok. 

Dansla tanışmak isteyenlere, dansa gönül verip nereden başlayacağını bilmeyen gençlere neler önerirsiniz?Kendi iç seslerini dinlemeliler, gerçekten dansçı olmak istiyorlarsa hiçbir şeyin buna engel olamayacağını bilmeliler. Bir de gençler öğrenmeye açık olmalı. Dansla yeni tanışanlara da kolay gelsin diyorum.

Zeynep Tanbay Dans Projesi’yle ilgili planlarınız neler?
Bir sonraki Zeynep Tanbay Projesi’nde önemli bir koreografla çalışmak istiyorum.

Sizi en çok heyecanlandıran deneyiminiz?
İnsan hep sonuncuları hatırlıyor belki. Amerika’da yaşarken 1995 yılında Elisa Monte Company’le Türkiye’ye gelmiştim. İlk defa Türkiye’de koreografisini kendim hazırladığım solo yaptığım için çok heyecanlanmıştım.

Dans dışında nelerle ilgileniyorsunuz?
10 yaşındaki oğlum Sinan’la ilgileniyorum.