Türkiye’nin ilk ve tek airshow pilotu Ali İsmet Öztürk, beş yıldır profesyonel airshow pilotluğu yapıyor. Öztürk hava akrobasisini imkansızın savaşçılığını yapmak olarak tanımlıyor.

22 senedir havacılıkla uğraşan ve son beş yıldır airshow pilotu olan Ali İsmet Öztürk, özellikle Avrupa’daki gösterileriyle tanınıyor. Avrupalılar onu süper Türk olarak adlandırıyor. Türkiye’de havacılığın çok gelişmiş olduğunu ancak airshow’ların yeterli ilgiyi görmediğini söyleyen Öztürk, bu nedenle Türk bir sponsor bulmakta hayli zorlanmış, sonunda İngiliz GA Buyer dergisinden gelen teklifi kabul etmiş. El yapımı uçağı Mor Menekşe’yle Boğaz Köprüsü üzerinde gerçekleştirmeyi planladığı Avrasya taklasının turizme büyük katkısı olacağına inanıyor. Ali İsmet Öztürk yaptığı işin felsefesini şöyle dile getiriyor: “ Her kalkış meçhule açılır. Pistin başına geçersiniz ve o uçuşta ne olacağını hiç bilmeden bir meçhule doğru yelken açarsınız. Havada geçen 7 dakika içinde meçhulü keşfedersiniz, bu dünyanın en güzel şeyidir. İnişe geldiğinizde meçhulü keşfetmişsinizdir.”   

Türkiye’nin ilk ve tek airshow pilotusunuz, değil mi?
İlklik teklik benim üzerinde durmadığım bir konu. Ben 22 senedir havacılıkla uğraşıyorum ve bunun son beş senesinde profesyonel airshow pilotluğu yapıyorum. Profesyonel airshow pilotu olarak şu an benden başka bu işi yapan yok.

Airshow pilotluğunun farkı nedir?
1984 senesinde uçağa ilk adımımı attım. O zaman Türkiye’de profesyonel havacılık çok geriydi. Biz o zamanlar sadece kendimizi uçurmaya çalışıyorduk, başkalarını uçurmak gibi bir fikrimiz yoktu. Bu işi havacılıkta profesyoneldir ve amatördür diye ayıramazsınız. Bir uçuş tekniği farkı yoktur sadece birisi bu işten para kazanıyordur diğeri kazanmıyordur. Yeryüzünde yapılmayan tek iş olan havacılığın kendine has kurallarının olması da çok doğal. Yani eğitim standartlarının kişinin amatör veya profesyonel olmasına göre değişmemesi bundan kaynaklanıyor. Bin tane iş vardır bin türlü yapılır. Ama havacılık sadece bir türde yapılır.

Airshow pilotluğuna ne zaman başladınız?
Akrobasiye başlayışım 80’li yılların sonunda oldu fakat tamamen amatörceydi. 99 yılında hem zaman hem de para bulabildim. Ben akrobasiye tamamen birinci basamakta başladım ve başladıktan 21 gün sonra kendimi bir airshow’da buldum.

Size Avrupa’da Süper Türk diyorlarmış…
Evet doğru. Bu sene 15 ayrı ülkede gösteri yaptım. Çok büyük ilgi vardı. Onlar Türklerin bu işi yapamayacağını düşünüyor. Oraya gittiğimde çok büyük bir önyargıyla karşılaşıyorum ve bu ön yargıyı yavaş yavaş kırmak da çok zevkli oluyor. Biz şu anda Avrupa’daki en profesyonel solo gösterisine sahibiz.

Bir İngiliz dergisi de sponsorunuz. Türkiye’den sponsor bir firma bulmanız mümkün olmadı mı?
O iş çok acıklıdır. Üç sene boyunca bir Türk firması bana destek olsun diye uğraştım. Bununla ilgili 100’den fazla şirkete sponsor sunum paketi gönderdim. 50’den fazla şirketle de karşılıklı görüşmelerimiz oldu. Benim düşüncem onlar için 1940’lı yıllarda ayda yürümek gibi bir şeydi. Ben bu arayışlar içerisindeyken bir İngiliz firması beni buldu. GA Buyer Dergisi tüm Avrupa’da yayınlanan, hava taşıtlarının alım satımı için çalışan bir firma. Bu sene onlarla 3. senemiz olacak. Maalesef hava sponsorum İngiliz, yedi tane de alt sponsorum var. Onlar da uçmak için finansal yardım değil yedek parça sağlıyorlar bana ve bunların içinde hiçbir Türk firması yok.

 

“Boğaz Köprüsü üzerinde uçağım Mor Menekşe’yle bir gösteri yapmayı düşünüyorum. Bunun adı Avrasya taklası olacak çünkü uçağın bir kanadı Asya kıtasında, diğeri Avrupa kıtasında olacak. Bunu başka hiçbir yerde yapmak mümkün değil çünkü iki kıta üzerinde kurulmuş tek şehir İstanbul.”

Organizasyonlar nasıl oluyor, nasıl hazırlanıyorsunuz?
Avrupa’da yaklaşık 300 tane airshow var. Bunlar Nisan’dan Eylül sonuna kadar yayılan bir yelpazede gerçekleştirilir. Ben bu airshow’ların 20-25 tanesinde uçabiliyorum çünkü her haftasonu bir tanesine gidebiliyorum. Hangisine gideceğimi sponsorum belirliyor. Türkiye’de sadece antreman yapabiliyorum. Havacılık Şenliği adı altında güzel organizasyonlar oldu, onlarda da bulundum.

Türkiye’de bu konuda yetiştirilen pilotlar var mı?
Benim hobilerimden bir tanesi Türk havacılık tarihidir. Türkiye havacılık alanında çok büyük değişimler yapmış bir ülkedir, çok büyük başarıları vardır. Fakat hep baltalanmış ve bir şekilde yarım kalmıştır. Türkiye’de zamanında uçak imal edildiği, uçak fabrikaları olduğunu ve uçakların Avrupa’ya satıldığını öğrendim. Bu gibi bilgisizlikler hem bizden hem de bizden önceki insanlardan kaynaklanıyor. Maalesef havacılıkta ne kadar güçlü olduğumuzun farkında değiliz. Bu işin bir bayrak yarışı halinde olması gerektiğini gördüm fakat geçen yüz yıl içinde bu yapılmamış. İlk Türk akrobasi pilotu ben değilimdir mutlaka ama maalesef benden önce varsa da bilinmiyor. Bu sebeplerden dolayı bir okul kurmayı istedim. Türkiye’de sanıyorum ilk hava akrobasi gösterisi 1990 yılında yapılmış fakat bu süre içerisinde Türk hava pilotlarının kendi aralarında yarışacağı bir hava akrobasi yarışması hiç yapılmamış. Biz de onu sağladık. 13 arkadaşımız ders aldı, bunlardan 11 tanesi yarışmaya katıldı. Çok güzel bir çalışma oldu ve biz de şeytanın bacağını kırmış olduk. Tabii ki benim gayretlerim de bir yere kadar. Altınızda istediğiniz kadar mükemmel bir uçak olsun ama siz bu işi gönülden istemiyorsanız eğer devamı gelmez.

Bu işi yapabilmek için nasıl fiziksel özellikler gerekiyor, nelere dikkat edilmesi gerekiyor?
Akrobasi pilotluğunda da klasmanlar var. Hangi kategoride uçuyorsanız o kategoriye göre birtakım fiziksel özellikleriniz olmak zorunda. Ben en üst kategoride uçuyorum, onun için benim yaşam tarzım ilk kategoride uçmak isteyen birine örnek olamaz. En üst kategoride son derece profesyonel olmak gerekiyor. Ben profesyonelim ve profesyonelliğin icap ettiği şekilde davranmak mecburiyetindeyim. Uçuşlarım sırasında vücuduma çok yüksek miktarda G kuvvetleri biniyor ve benim bu kuvvetlere karşı koyabilecek şekilde bir fiziksel yapıya sahip olmam lazım. Bunun için çok güçlü, kaslı bir yapıya sahip olmak gerekmiyor. Burada mühim olan damarlarınızdaki kanın düzgün ve rahat bir biçimde akmasını sağlamak. Bunu yapmak için öncelikle yediklerinize içtiklerinize dikkat etmek zorunda kalıyorsunuz. Uykunuza çok dikkat etmeniz gerekiyor, belli bir saatte uyumanız gerekiyor. Bunun dışında alkol ve sigara kullanamazsınız. Bütün bunları yapınca asosyalleşiyorsunuz. İnsanlar sizi bir yerlere çağırıyor fakat sizin dokuzda yatmanız gerekiyor. Bunlara katlanmanız lazım. Bu bir yaşam tarzı. Burada canlı sezon, ölü sezon olarak ikiye ayırım var. Canlı sezonda bu bahsettiklerime harfiyen uymak zorundasınız ama ölü sezonda da yine bunlara uymak gerekiyor.

Uçuş sırasında vücudunuz ne kadarlık bir ağırlığın etkisinde kalıyor?
Uçuş sırasında yerdeki gibi kendi ağırlığımızla oturmuyoruz. Airshowlar sırasında kendi ağırlığımın 9 misline çıkıyorum. Bu ağırlıklarla baş ederken bütün iç organlarınız aşağı doğru gitmek ister, buna kan da dahil. Kan beyninizden aşağı doğru süzülür. Bununla mücadele etmek için karın kaslarınızı ve bacak kaslarınızı kasarsınız. Negatif G’lerde ise iç organlarınız ve kan, beyninize doğru hareket etmek ister. O zaman da beyninize aşırı miktarda kan gelir. Bütün bunlarla ilgili olarak beyin kan azaldığı zaman kalbe ikaz eder ve bu ikazı alan kalp hızla çalışmaya başlar. Normalde 80 atarken, pozitif G sırasında beyne kan pompalamak için 125’e 140’a çıkar. Bununla beraber tansiyonunuz normalde 13’e 8 iken bir anda 15-16’lara çıkabilir. Hemen bunun arkasından negatif G bir manevra istiyorsanız vücudunuzun sistemi tamamen alt üst olur. Bu sefer beyninize fazla kan gider ve kalp bunu engellemek için atışını 40’kadar düşürmek zorundadır.

 

“Akrobasi üstün iradenin kendini aşma çabasıdır. Hep yaptığınızı yapmaya devam ederseniz o zaman heyecanı olmaz. Bir başka kıtayı keşfetmek için önce kıyıyı gözden kaybetmek lazım.”

Bir gösteri ortalama kaç dakika sürüyor?
7 dakika sürüyor. 7 dakika boyunca ciddi bir mücadele vardır. Yurtdışına gittiğinizde orası aslanlar sofrası olduğundan hakikaten ortaya birşeyler koymak zorundasınız. Burada şöyle bir kriter var, ne kadar çok canınız yanıyorsa o kadar iyisiniz demektir. Canınızı yakmak zorundasınız yani.

Uçağınızın ne gibi özellikleri var?
Bu uçağı imal eden bir fabrika yok. Bu uçak 3 sene önce daha önceki tecrübelerimizden yararlanarak tarafımızdan yapıldı. El yapımı bir uçak, 400 beygir gücünde bir makinesi var. İmalatının ilk 9 ayını Amerika’da yaptık, çünkü her türlü yedek parça akışı orada. Daha sonra uçağı buraya getirdik ve geldiği günden beri ince ayarları hala devam ediyor. Son derece hassas ayarları olan bir uçak ve Avrupa’da tek. Adı Mor Menekşe çünkü mor renkli bir uçak. Uçaklar genelde kırmızı ya da siyah olur ama ben mor rengi tercih ettim, sonra da adını Mor Menekşe koyduk.

Avrasya taklası projenizden bahseder misiniz?
Boğaz Köprüsü üzerinde uçağım Mor Menekşe’yle bir gösteri yapmayı düşünüyorum. Bunun adı Avrasya taklası olacak çünkü uçağın bir kanadı Asya kıtasında, diğeri Avrupa kıtasında olacak. Bunu başka hiçbir yerde yapmak mümkün değil çünkü iki kıta üzerinde kurulmuş tek şehir İstanbul ve bunun turizme büyük katkısı olacağına inanıyorum.

İşinizle ilgili en çok sevdiğiniz şey nedir?Bu işin bir felsefesi var ve ben en çok felsefesini seviyorum. Akrobasi imkansızın savaşçılığını yapmaktır. Akrobasi üstün iradenin kendini aşma çabasıdır. Hep yaptığınızı yapmaya devam ederseniz o zaman heyecanı olmaz. Bir başka kıtayı keşfetmek için önce kıyıyı gözden kaybetmek lazım. Onun için benim felsefem şudur: her kalkış meçhule açılır. Yani pistin başına geçersiniz ve o uçuşta ne olacağını hiç bilmeden, 7 dakika sonra yere sağ salim inip inemeyeceğinizi bilmeden bir meçhule doğru yelken açarsınız. O 7 dakika içinde meçhulü keşfedersiniz, bu dünyanın en güzel şeyidir. İnişe geldiğinizde meçhulü keşfetmişsinizdir.