Son bir yıl içinde iş hayatıyla ilgili duyduğumuz terimlere bir yenisi daha eklendi. Yakın zaman önce “Sessiz istifa” konusunu detaylıca ele almıştık. Şimdi ise tartışmaya açık yeni bir kavramımız daha var ki o da “Sessiz kısıtlama!” Peki, nedir bu sessiz kısıtlama?

Gün geçmiyor ki yeni bir kavramla tanışmayalım… Geçmişten bugüne bilinen bir davranışı ya da günün şartlarıyla ortaya çıkan yeni davranış biçimini tanımlamak için ortaya yepyeni terimler çıkıyor. Bunların sonuncusu: Sessiz kısıtlama!

Sessiz kısıtlama: Bir kişinin, iş arkadaşının kariyer hayatını olumsuz etkilemek amacıyla doğru bilgiyi onunla paylaşmaması, saklaması anlamına geliyor. Kahoot tarafından yayınlanan ankete göre çalışanların %58’i iş arkadaşlarına fayda sağlayabilecek bilgileri saklıyor.

Bilgi saklama potansiyeli en yüksek grup Z kuşağı!

Aynı araştırmaya göre Z kuşağının %77’si, faydalı bilgileri iş arkadaşlarıyla paylaşmaktan kaçınıyor. Kadınların %57’si, erkeklerinse %63’ü bu davranışı yapma ihtimallerinin yüksek olduğunu söylüyor.

Çalışanların bilgileri neden sakladıkları sorulduğunda, %26’sı kendilerine hiçbir zaman sorulmadığını; %26’sı ise iş yerinde yeteneklerinin ve kendini ifade etme gücünün kısıtlandığını hissettiğini söylüyor.

Sessiz kısıtlama bir endişe nedeni olarak görülse de veriler birçok şirketin ekiplerinin aslında bilgi açısından zengin olduğunu ve çoğu çalışanın fırsat ve kaynak verilirse bu bilgiyi paylaşmaya istekli olduğunu gösteriyor.

Pandemi sonrası yeni çalışma düzenlerine geçilmesiyle birlikte, başarı için ekip sinerjisinin yaratılması eskiye göre biraz daha zor. Bu nedenle işverenlerin ekipler arasındaki iletişimi ve bağlılığı kuvvetlendirecek yeni çalışmalar yapmasında fayda var. Uzmanlara göre ekip üyeleri tam olarak birlikte çalışmadığında ve bilgiyi paylaşmadığında, verimlilik ve üretkenlik konuları risk altına girebilir.

Bir çalışanın ‘sessiz kısıtlaması’ tüm ekibi etkileyebilir!

İş yeri uzmanlarına göre, bir proje üzerinde çalışan bir ekip varsa ve bir çalışan iletişim akışını sabote ediyorsa, bunun üretkenlik, zaman ve para üzerinde etkisi olabilir. Ayrıca “sessiz kısıtlama” davranışı şirket itibarına zarar verebilir.

İş yeri kültürü uzmanı ve kitabının yazarı John Coleman, sessiz kısıtlamanın çalışan için kötü bir strateji olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Bu davranış hem etik değildir hem de zaman içinde kötü bir itibar ve zayıf mesleki ilişkiler yaratır. Şirket düzeyinde ise bu tür “toksik” davranışlar, kültür için “inanılmaz derecede yıpratıcı olabilir.”

Uzmanlar ne öneriyor?

Coleman’a göre; şirketler, pozitif bir kültür yaratacak şekilde bilgiye açık olan çalışanları ödüllendirmeli ve ‘sessiz kısıtlama’ gibi davranışlarda bulunulduğunu gördüklerinde hızlı ve kararlı hareket etmeli.

Natural HR’nin COO’su ve kurucu ortağı Sarah Dowzell: “Uzaktan ve hibrit çalışma yaygınlaştıkça ekipler daha geniş bir alana dağıldı. Yüz yüze iletişimin ve bağ kurmanın bu şekilde azalması, iş arkadaşları arasındaki iletişimi zayıflatabilir ve ortaya bu gibi olumsuz duygular çıkabilir. Bu, iletişimsizliğin getirdiği bir sonuç olarak görülebilir; ancak kasıtlı bir bilgi paylaşmama durumu da olabilir. Örneğin; terfi bekleyen bir çalışan övgü alacağını bildiği bir bilgiyi paylaşmak için uygun zamanı bekleyebilir ya da meslektaşının önüne geçme ihtimaline karşı öğrendiklerini saklayabilir.” diyor.

“Sessiz kısıtlama”nın nedeni ne olursa olsun, bunun kültürle ilgili sorunlardan kaynaklandığı konusunda birçok uzman hemfikir ve bir şirkette rekabetin iş birliğinden önce gelmesinin gelecek adına oldukça olumsuz bir durum olduğunun altını çiziyorlar.

Daha önce de değindiğimiz gibi aslında çalışanların çoğu bilgilerini saklamak istemiyor. Bu noktada işverenlerin şirket kültürünü yeniden ele alarak, iletişime ve dinlemeye öncelik vermeleri gerekiyor gibi.

Kaynaklar: 12 3