Yaşama olanca güçle sarılmak, yapılan işi layığıyla yerine getirebilmek için canla başla çalışmak, uğraşılan, zaman ayrılan işi belki bir oyun haline getirebilip eğlence unsuruna dönüştürmek, kişinin tamamen “istek” duymasıyla doğru orantılıdır. Buna kısaca motivasyon da diyebiliriz. En ufak bir isteksizlik kırıntısı dahi, yapılan işte aksamalar olmasının ya da ortaya istenilen düzeyde ve kalitede iş konulamamasının sebebi olabilir.
Başarılı olmak isteyenler birinci sırada
Peki sizi motive eden güçler neler? Para, kariyer, güç, hepsi ya da aklımıza gelmeyen başka bir şey… Genel görüş, en güçlü motivasyon aracının para olduğunu söylüyor. Ancak araştırmaların sonuçları, bunun tam tersi yönünde kanılar olduğunu ortaya koyuyor. Başarılı olma ihtiyacı bireyi güdümleyen en önemli araçlardan biri. Her şeyden önce birey bunu, sosyal saygınlık ve özgüvenini sağlamlaştırmak adına yapmak istiyor. Bu da iç motivasyonun oluşması için önemli bir adım ki dış motivasyondan daha zor oluşabilecek bir dinamik. Kişinin iç dinamiğinde sağlam ve başarılı olma konusunda kararlı bir alt yapı oluştuğu taktirde, dış etkenler onu kolay kolay demotive etmeyecektir. Dış etkenlerin de yolunda gitmesi kişiyi artık en üst noktaya taşıyacaktır. Burada dış etkenlerden kastımız öncelikle para ve daha sonra yine şirketin sağladığı avantajlar. İç motivasyonun öncelik taşıması, bireyin “önce başarı” demesi, dış motivasyonun yani “para”sal ödüllerin gereksiz olduğu anlamına gelmez elbette. İyi bir kurum, çalışanının ihtiyaçlarını aksatmayacaktır mutlaka. Fakat bunlar alışılageldik unsurlar haline dönüştüğünde yine bireyin motivasyonunu ayakta tutacak olan iç dinamikleridir.
Her şey istediğiniz gibi ama…
Çalıştığınız kurumda her şey istediğiniz gibi. Maddi açıdan bir sorununuz yok. Varsa bile çalıştığınız kurumun bu konudaki titizliğine güveniyorsunuz ve umutlusunuz. Kısacası büyük bir terslik yok. Peki sizi tutan ne? Neden var gücünüzle işinizin içinde değilsiniz? En yaygın nedenler, bireyin kendini işi için yeterli hissetmemesi, özgüven eksikliği, başarılı olacağına inanmaması olarak karşımıza çıkıyor. Kısacası inançsızlık. Seçtiğimiz hedefler, hedeflerimize ulaşmak için göstereceğimiz uğraş ve karşımıza çıkan zorluklarla mücadele etme, yeterlilik duygumuz tarafından belirleniyor. Kendimizi ne derece “iyi” hissedersek o derece “iyi” sonuçlar alacağımız açık. Burada çözüm, kendinizi işinize yetecek güçte olduğunuza ikna etmektir.
İşinize hakim olduğunuz sürece yaratıcı ve problem çözebilen yönünüz ortaya çıkacaktır. Bu yeterli olma hissinin desteğiyle elde edilen başarılar sonucu, iç motivasyon artacaktır. İç motivasyon da beraberinde başarıyı, başarı da hep başarılı olma hissini getirecektir. Bunlar birbirine bağlı zincirin halkalarıdır. Tüm bu iç çözümlemeleri yaptıktan sonra dış motivasyon bir ekstra ödül gibi gelecektir. Tüm bu kazanımların üzerine bir de para almış olmak… Hiç fena fikir değil. Her şey öncelikle bireyin içinde çözülmeli. İç karmaşıklıklar ve güçsüzlüklerle çıkılan yolda dış etkenler olumlu bile olsa bunlardan yararlanmanız zor olacak ya da avantajları görmeniz mümkün olmayacaktır.
Sonuçta, motivasyonu iç ve dış olmak üzere iki yönlü düşündüğümüz vakit, bireysel motivasyon ve kurumsal motivasyon olarak da adlandırabiliriz. Öncelikle bireysel, yani iç motivasyonu oluşturup sağlamlaştırmak, tıpkı bir alt yapı oluşturmak gibi, temellerin sağlam olmasını sağlayacaktır. Kurumsal motivasyon ise yani dış motivasyon, sahip olduğunuz dinamikleri destekleyici nitelikte varlığını sürdürecek, durduğunuz noktayı doğrulayacak nitelikte olacaktır. Böylece işinizde yeterli olduğunuzu düşünüp ona hakim olacak, bu hakimiyet başarı getirecek, başarı kurumunuzun gözünden kaçmayacak ve ödüllendirilecektir.