“Ya sevdiğin işi yap ya yaptığın işi sev”
Lafarge Braas’da 11 yıldır CEO görevini başarıyla yürüten Daniş Navaro, işini keyif ve yaşam alanı olarak değerlendiriyor. Navaro, çalışanın mutlu ve başarılı olabilmesi için, ya sevdiği işi yapmasını ya da yaptığı işi sevmesini öncül koşul olarak görüyor.

Daniş Navaro, St Michel Fransız Lisesi ve İstanbul Ü.İktisat Fakültesi Ekonometri bölümünü bitirdikten sonra lisans üstü eğitimini, Fransa’da, Orleans Üniversitesi’nde, Makro Ekonomi alanında tamamlar. İş hayatına, 13–14 yaşlarında, piyasada satış ve muhasebe alanlarında çalışarak başlar. Yurt içi ve dışı olmak üzere özellikle, tekstil, turizm ve inşaat alanlarında deneyim kazanır. Pazarlama ve Satış Müdürlüğü ve Genel Müdür Yardımcılığı gibi yöneticilik deneyimi yaşadıktan sonra son 11 yıldır, İcra ve Yönetim Kurulu başkanı olarak görev yapıyor. Son yıllarda koçlukla yakından ilgileniyor ve koçluk alanında da katıldığı kurslardan sertifikaya sahip. 14 yıldır Lafarge Braas’da görev yapan Daniş Navaro, mesleki başarısının sırlarını anlattı.
Lafarge Braas’da görev almaya ne zaman başladınız? Görevinize başladıktan sonra özellikle hangi konulara öncelik verdiniz?
Lafarge Braas’a, Grubun Türkiye’ye giriş projesi çerçevesinde, Country Manager olarak 1995 yılında başladım. Başarılı ve keyifli bir proje oldu. Son 11 yıldır da CEO olarak görevime devam ediyorum. Başladıktan sonra, zor ve çok rekabetçi bir pazarda yeni bir oluşum olduğu için, özellikle farklı bir iş modeli yaratmaya odaklandık. Ürün–hizmet, fiyatlama, reklam–tutundurma, bayilik ağı ve organizasyon İnsan Kaynakları gibi her bir alanda farklı ve inovatif yaklaşımlar getirmeye dikkat ettik.
İş hayatında başarılı olmak için neler yaptınız ve sizce neler yapılmalı?
Aslında, bu soruyu iş hayatı değil, hayatta başarılı olmak şeklinde geliştirebiliriz. Ayrıca, başarının tanımının da kişiden kişiye göre değişebileceğini biliyorum. Öncelikle, insanın mutlu ve başarılı olabilmesi için, ya sevdiği işi yapmasını ya da yaptığı işi sevmesini öncül koşul olarak görüyorum. Ben, iş hayatında veya hayatta olumluluk, girişimcilik, cesaret, kararlılık, azim, coşku ve enerjiye önem veriyorum.
Nasıl bir yöneticisiniz?
Özellikle son yıllarda, iş odaklıdan ziyade, insan ve ilişki odaklı bir yönetici olduğumu düşünüyorum. İş tabii ki çok önemli. İşin konusu hakkında meslek bilgisi, deneyim, planlama ve öngörü yetenekleri de çok önemli. Buna karşılık, deneyimlerimden, insan ve ilişki yönetiminin başarıda ne kadar belirleyici olduğunu, insanların uygun motivasyon ve hedef ortamlarında ne kadar büyük işler başarabildiklerine şahit oldum. Ayrıca, takım çalışması, kararlara aktif katılım, ortak hedef ve strateji belirleme gibi süreçlere inanan ve uygulayan bir yönetici olduğumu düşünüyorum.
İş hayatınızdaki olmazda olmazlarınız nelerdir?
İş hayatındaki başlıca olmazsa olmazlarım, ilkeli ve etik duruş, ciddiyet ve disiplin. Yine, çok ve etkili çalışmak hayallerimizi gerçekleştirmek için vazgeçilmez unsurlar. Dürüstlük ve şeffaflık da vazgeçilmezlerim arasında.
Liderlik sizce hangi anlama geliyor?
Geçmişte de olduğu gibi hala bugün, toplumlar, organizasyonlar, şirketler ve hatta uluslar, hep liderlerin öncülüğünde bir noktaya geliyorlar. Bir bakıma, toplulukların kaderini liderler belirliyor diyebiliriz. Dolayısıyla lider benim için, öncelikle bir hayali olan ve sonra tüm potansiyelini seferber edip, insanları da peşinden sürüklemeyi başararak bu hayalini gerçekleştiren kişidir.
Haftada yaklaşık kaç saat çalışıyorsunuz?
Prensipte, hafta içi günlerde günde yaklaşık 10 – 12 saat çalışıyorum. Bu da haftada 50 – 60 saat eder. Cumartesi günleri yapılan konferanslar ve benzeri aktiviteler ve çok yoğun olan seyahat süreçlerimi de buna eklemek gerek.
İş- özel yaşam arasında denge kurabildiğinize inanıyor musunuz?
Bu terim, her ne kadar son birkaç yıldır çok moda olduysa da, serbest rekabet pazarının acımasız ortamı maalesef iş–özel yaşamı dengesini önleyici bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle liderlik ve yöneticilik pozisyonlarında. Her şeyden önce, yaşamı, iş–özel yaşam olarak ayırmamaya çalışıyorum. İşimi bir keyif alanı veya yaşam alanı olarak algılıyorum. Örneğin; seyahatlerimde zaman ve mekanı, etkili yaşamaya çalışıyorum. Eve akşamları ve hafta sonları iş getirmemeye gayret ediyorum. Yoğun bir iş gününde, çantamda her an var olan kitabımı açıp okuyarak, 10 – 15 dakika başka dünyalara gidip rahatlamayı deneyebiliyorum. Dolayısıyla, bu dengeyi tam olarak kuramamış olsam da, bu alanda çok yol kat ettiğimi düşünüyorum.
Çalışan seçiminizdeki kriterleriniz neler? Çalışlarınızdan beklentilerinizden bahseder misiniz?
Benim için önce dürüstlük ve öz motivasyon geliyor. Daha sonra, sırasıyla, kapasite ve bilgi – deneyim geliyor. Çok özel ve teknik bir pozisyon olmadığı sürece, kişilik ve kapasite özelliklerine mesleki özelliklerden daha çok önem veriyorum. Çalışanlardan iki beklentim var; birincisi, beklenen performansı, hatta beklenin bir fazlasını gerçekleştirsinler, ikincisi; olumlu olsunlar ve şirkette keyifli ve mutlu bir ortama katkıda bulunsunlar.
Pazarlama ve satış kökenli bir kariyeriniz var. Şu sıralar bu alanlarda kariyer yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Herşeyden önce, herhangi bir alanda kariyer yapmak isteyenlerin, hayata ve iş yaşamına karşı duruşlarını, ilkelerini ve hayat felsefelerini mümkün mertebe şekillendirmelerini ve sağlamlaştırmalarını tavsiye ederim. Böylece, sevecekleri ve mutlu olacakları işlerle karılaşabileceklerine veya onları başarıya ulaştıracak davranış biçimlerini geliştirebileceklerine inanıyorum. Satış ve pazarlama alanında çalışacakların ise, öncelikle kişilik özelliklerinin ve mizacının gerçekten satış ve pazarlama gibi genelde çok yönlü özellikler isteyen bir alan için uygun olup olmadığını değerlendirmelerini öneririm. İnsanların, kendilerini tam olarak tanıyamadıklarından dolayı yanlış meslek seçtiklerine defalarca tanık oldum. Ayrıca satışın, performansın doğrudan ölçülebildiği, dolayısıyla yüksek baskı altında çalışma işi olduğunu da göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim. Yine satış; yılgınlık, olumsuzluk, ümitsizlik, rahatlık gibi olguları kabul etmeyen bir meslektir. Dolayısıyla, bir kişi, satış alanında çalışmak ve başarılı olmak istiyorsa, hem mesleki becerilerini ve deneyimini hızlıca geliştirecek bir ortam yakalamalı, hem de, vazgeçmeme, proaktif davranış, zor şartlar altında dahi olumlu olma, kararlarında kıvrak ve çevik hareket etme gibi satışın motor becerilerini kazanmalıdır. Son olarak, özellikle yeni başlayanlara, deneyimli ve başarılı satış ve pazarlama görevlilerinin yanlarında çalışmayı ve onları sürekli gözlemlemelerini öneririm.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Lafarge Braas’da yakın vadede neler yapmayı planlıyorsunuz?
Yakın vadede, Braas olarak “Enerjili Çatı Sistemi” konsepti üzerine odaklanmaya karar verdik. Enerji temelli evler ve iş alanlarının, dünyada doğmakta olan ve geleceği parlak bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Bu doğrultuda, bu günlerde, Braas Solar Enerji Panelli Çatı Sistemlerini, bir ilk olarak, Türkiye pazarına sunduk. Ayrıca, çatılarda estetiğe çok önem veren bir Grup olarak, yine bir yenilik olarak, çok renkli kiremitlerden oluşan ve adeta gök kuşağı ve benzeri olguları çağrıştıran dokuları da üretmeye başladık.
İşinizin en sevdiğiniz özelliği nedir?
İşimin en sevdiğim özelliği, öncelikle uluslararası bir ortam olması. Böylece, tüm dünyada gelişen oluşumları ve davranış biçimlerini yakından izleme olanağı bulabiliyorum. Ayrıca yeniliğe açık, çok hareketli, enerjik ve gelişen bir organizasyon olması da güzel. İnsanı sürekli düşünmeye ve yenilikler yaratmaya zorluyor. Yine, işimin insan odaklı bir iş olduğunu düşünüyorum. Değişik kesimlerden, sektörlerden, ülkelerden insanlarla çalışabiliyoruz. Bu da işimize renklilik getiriyor.
KISA KISA
Hangi takım taraftarısınız?
Fenerbahçe.
En son hangi filmi izlediniz?
Kızımla Mama Mia’yı izledim.
En son okuduğunuz kitap?
Demokrasimizle yüzleşmek – Emre Kongar.
En sevdiğiniz yemek?
Ispanaklı börek.
Hangi sporlarla ilgileniyorsunuz?
Fitness ve yüzme ile ilgileniyorum.