Nasıl yetiştireceğimizi bilemediğimiz bir rapor, gittikçe bozulan ekonomi yüzünden tutturmanın imkansız olduğuna inandığımız bütçe rakamları ya da belki sadece üst yönetime yapmamız istenen bir sunum… Bunların hepsi stres kaynağı olabilir. Önemli olan stresin sebebi değil, onu nasıl yönettiğimiz.
Performans değerlendirme görüşmesinin bitmesiyle birlikte kendisini ofisten dışarı attı. Biraz yalnız kalmaya ve düşünmeye ihtiyacı vardı. Herkes hem teknik açıdan hem de pek çok yönetsel yetkinlik açısından eksiksiz olduğunu söylüyordu. İyi bir yönetici olması kaçınılmazdı… En azından öyle olması bekleniyordu. O kadar hazırdı ki terfi ettiğini duymaya… Oysa aldığı geri bildirim kendisinin stresi yönetme, onunla yaşama konusunda yetersiz olduğuydu. Üst yönetime göre, yaşadığı stresin dışarıya bu şekilde yansıması, onun profesyonel duruşuna gölge düşürüyordu. Ayrıca yükseldikçe, sorumlulukları arttıkça, stres yüzünden yapabileceği hataların maliyeti daha yüksek olacaktı. Bu yüzden bu konuda çaba göstermesi, ilerleme kaydetmesi gerekiyordu. Söylemesi kolay tabii… Ama nasıl olacaktı ki?

Stres hakkında…
Stres, bugünlerde çok duyduğumuz, çok kullandığımız bir kelime. Başınızda korkunç bir ağrıyla doktora gidebilir ve yapılan testler sonucunda ciddi bir bulguya rastlanmamış olabilir. İşte o anda doktorun ağzından çıkan kelimedir ‘stres’. Ya da daha sinirli oluşunuzu, çevrenizdekileri sürekli incitiyor olmanızın sebebini sevdiklerinize açıklarken dudaklarınızdan dökülen kelimedir. Hayatınızın her alanında yaşadığınız değişiklerle birlikte oluşan gerginlik, bir imdat çağırısıdır aslında. Onu duymadığınız zaman şiddetini gittikçe arttıran bir alarm… Psikoloji profesörü A. A. Lazarus tarafından, kişinin kendisinden beklenenin, verebileceğinden daha fazla olduğunu düşündüğü, bu şekilde bir algı oluşturduğu zaman deneyimlediği süreç, koşul ve duygular olarak tanımlanan bir olgudur stres. Bir takım etkenlerin hayatımız ve bizim üzerimizdeki etkileri sonucunda fiziksel, duygusal, davranışsal ve zihinsel semptomları olan önemli bir olay stres. Bir bütün olarak etkiliyor insanı. Hayatın her alanında gösteriyor kendisini. Ancak günümüzde en fazla iş hayatında rastlıyoruz stresin semptomlarına… ve sonuçlarını yaşıyoruz.

İş hayatında stres
Nasıl yetiştireceğimizi bilemediğimiz yurtdışı raporu, gittikçe bozulan ekonomi yüzünden tutturmanın imkansız olduğuna inandığımız bütçe rakamları ya da belki sadece üst yönetime yapmamız istenen bir sunum… Tüm dünyada ama Türkiye’de daha da artan bir şekilde şirketler daha az kaynakla daha fazla kar elde etmek istiyor. Giderler kısıldıkça, mevcut çalışanlara daha fazla yük biniyor. Pek çok kişi kendisinden 2-3 kişilik iş bekleyen işverene bu düşüncesini açıklayamıyor. İşsizlik rakamlarının hızlı bir artışa geçtiği günümüzde işsizlik korkusu ve çaresizlik kabullenmeyi getiriyor. Fazla mesailer, artan stres, düşen verimlilik aslında istenilenin tam tersi bir etki yaratıyor mali tablolarda. Bazen yönetim bunun sebebinin çalışan kişiden kaynaklandığı kararına varıyor ve bir işten çıkartma yaşanıyor. Ama ne çare yeni gelen kişiyle de aynı olaylar yaşanıyor.Kırmayı başaramadığımız bir döngü daha… Birey tarafına baktığımız zaman ise rol karmaşası, görev belirsizliği, çaresizlik, yetememe korkusunun sebep olduğu o korkutucu stres seviyesini gözlemliyoruz. Sonuçta yönetemediğimiz kontrol altına alamadığımız stres, gün geliyor, fiziksel rahatsızlıklara yol açıyor. Hatta bazen ölüme bile sebebiyet verebiliyor ne yazık ki!
Avrupa genelinde Business Plus News tarafından 2002 yılında yapılmış bir araştırma, iş kaynaklı stresin Avrupa Birliğine maliyetinin yılda en azından 20 milyar olduğunu göstermiştir. Amerika’da ise stresin iş dünyasına verim kaybı ve iş görememezlik iddiaları ile yılda en az en az 150 milyar dolar kaybettirdiği açıklanmıştır. Ülkemizde ki durumun pek de farklı olmadığına inanıyorum, siz ne dersiniz?

Stresin ilacı iletişim

İletişim çeşitli stres yapıcılarla başa çıkmanın en önemli ve etkili yolu. Etkin bir dinleme, empati kurma, geri bildirim verebilme ve tabii ki sözlü ve sözsüz iletişim… Eğer etkili ve etkin iletişim kurabiliyor, kendinizi net ve doğru ifade edebiliyorsanız aslında bazı sorunları çözmek sizin için daha kolay olur. Pasif ya da saldırgan değil, güvenli bir iletişim tarzı sizin iş yerindeki bir takım stres sebeplerini ortadan kaldırmanıza yardımcı olur. 2006 ComPsych tarafından yapılan bir araştırmada iş hayatında stress yaratan en önemli 3 sebep; diğerleriyle yaşanan sorunlar, iş yükü ve özel hayat iş hayatı arasındaki dengesizlik olarak ortaya konmuş. En azından iş yerindeki stresin en yaygın üç sebebinden bir tanesini, iş arkadaşları ile yaşanan sorunları, büyük ölçüde iletişim becerilerinizi sağlamlaştırarak aşabilirsiniz. İnsan ilişkileri konusunda nasıl olduğunuz, bir bakıma sizin iş hayatınızda yaşayabileceğiniz stres sebeplerini belirliyor.

Profesyonel imaj ve stres…
Günümüzde çalışanlar arasındaki reakabetin amansız olduğunu hep söylerim. Artık sadece teknik bilgi seviyesi değil, ne kadar profesyonel olduğunuz ve bunu ne kadar yansıtabildiğiniz de çok önemli. Organizasyon şemasında üstlere doğru ilerlediğiniz zaman aynı pozisyonu elde etmek için çalışan kişi sayısının arttığını fark edersiniz. Bu durumda sizi ateşleyecek bir itici güç hiç fena olmaz değil mi? Dozunda bir stresin size enerji, hırs ve dayanma gücü vereceğini düşünebilirsiniz. Zaman sınırlaması örneğinden yola çıkarsak, ulaşması zor ama imkansız olmayan bir hedef sizi daha pratik, daha hızlı ve daha etkili çalışmaya iterken, ulaşması neredeyse imkansız bir sınırlama  sizi umutsuzluğa sürükler. Kendinizi zayıf, güçsüz, beceriksiz hissedersiniz. Öfke duyar, başkaldırmak istersiniz. Bu durum sürekli hale geldiğinde neler olur dersiniz? Bir gün birileri iş yerinizin kapısından içeri girmeden asabi bir ses duyar. İçeri adım attığında siz telefonda birisine bağırıyorsunuzdur. Panik içinde birşeyleri bitirmeye çalışıyor. Dolayısıyla da sürekli hata yapıyorsunuzdur. Bilanço bir türlü tutmak bilmiyordur. Ceket ve kravat çıkmış, gömleğin kolları sıvanmış, saçlar dağılmış… O anda size dışarıdan bakan birisi ne der, ne düşünür sizce? Profesyonel, kendinden emin, işine ve yapması gerekenlere hakim, durumu kontrol altına almayı başarmış biri imajını vermediğiniz kesin! Ancak stresi yöneterek, profesyonel hayatta olumlu bir imaj sergileyebilirsiniz. Unutmayın ki yükselmek ve hatta pozisyonunuzu korumak için sahip olmanız gereken becerilerin içinde iyi bir imaj yönetimi de var. O yüzden bu konuda tedbir almanız çok önemli.

Onunla yaşamayı öğrenmek
Peki stres iş hayatımızda bizim için bu kadar yıkıcıysa ne yapmamız gerekiyor? Yaşamımızdan tamamen silip atamayız onu. Böyle bir talep ne profesyonel hayatımızda ne de özel hayatımızda hiç gerçekçi değil. O halde bu durumu hayatımızın bir parçası haline getirerek, stresi yoketmek için değil, yönetmek için çaba göstermeliyiz. Onunla yaşamayı öğrenmeli, en az hasarla yolumuza devam etmeliyiz. Bazen kendimiz üstesinden gelebiliriz bu durumun bazen de bir desteğe ihtiyaç duyarız. Bir profesyonelin yardımını almanız gerekir kimi zaman. İşinizi kolaylaştırır bu konuda sizi yönlendirecek, sizinle birlikte yürüyecek bir uzman. Bir koç, bir bireysel gelişim uzmanı bazen de sadece bir arkadaş ya da aileden biri. Stresle birlikte yaşamanın yollarını bize öğretebilecek bir uzman işinizi kolaylaştıracaktır. Gerekirse bir hobi edinmeniz için sizi motive edecek, doğru nefes teknikleriyle rahatlamanızı sağlayacak, dingin bir şekilde olaylara bakabilmenize destek olacak birileri…

Kariyer Dergi Ekim 2008