Yakın zaman önce ülkemizde gerçekleşen yıkıcı depremler, dolaylı olarak da birçok insanın hayatında çeşitli etkiler yarattı. Sosyal hayata olan yansımalar bireysel olarak yönetilebilirken, iş hayatına olan etkiler için yine İK ekiplerine büyük iş düştü. Peki, böylesi durumların iş hayatına yansımalarını kontrol edebilmek için İK ekipleri neler yapabilir? İK profesyoneli Gizem Topsakal Acet, İK Blog okurları için kaleme aldı…

Etki alanı her anlamda çok büyük olan bir afetle karşı karşıya kaldığımızdan yapılması gereken de çok fazla şey bulunuyor. Önem derecesine göre birçok şey sıralanabilir elbette… Bugün burada, çalışma hayatına olan dolaylı etkileri nasıl kontrol edebileceğimizi ele alacağız. Öncelikle bu noktadaki süreci kontrol altına alma konusunda İK ekiplerine büyük iş düştüğünü söylemeliyiz. İnsan kaynakları olarak yapmamız gereken elbette öncelikli olarak empatik bir yaklaşımla dengeyi ve sürdürülebilirliği kurgulayabilmek olmalı.

Özellikle bu şekilde gerçekleşen ani, önlenemez ve beklenmedik durumlarda şirket içerisinde hissedilen duygular genel olarak; kaygı, öfke, ruhsal çöküntü, duygusal karmaşa, endişe ve mutsuzluktur. Elbette ki şirket içerisinde hem bu duygularla başa çıkmak hem de empatik yaklaşımla insan odaklı adımlar atmak pek kolay bir operasyon değildir. Öncelikle hedeflenen tutumun ne olması gerektiği, bu negatif duygu ve kriz ortamının ne şekilde hangi adımlarla yönetilmesi gerekliliği doğru bir şekilde, ilgili yönetim tarafından değerlendirilmelidir. Bu ve benzeri olaylarda şirket içerisindeki güven, stabilizasyonu sağlayabilmek için atılması gereken proaktif adımları şöyle sıralabiliriz;

Hazırlıklı olmak ve etkili planlama yapmak

İnsan kaynakları olarak kriz ve afet dönemleri için çerçevesi önceden belirlenmiş bir uygulama prosedürü bulundurmak, bu gibi zamanlarda süreci hızlı ve aktif yönetebilmek adına son derece kıymetlidir. Eğer böyle bir politikanız bulunmuyorsa, hızlıca bu politikaların oluşturulması için çalışmalısınız. Politikalarınız doğrultusunda sürdürülebilirliği sağlayabilecek, ama aynı zamanda çalışma arkadaşlarınızın kendini baskı altında hissetmeyeceği bir uygulama planı yürütmelisiniz.

Temiz bir bilgi akışı yönetimini uygulamak

Böyle zamanlarda insanların analiz edip, başa çıkması gereken önemli bir konu da “bilgi kirliliği ve belirsizlik” durumlarıdır. Yeterince depresif hisler ile boğuşan ekip arkadaşlarınızın daha da yıpranmaması adına bilgi kirliliğini ve belirsizlik durumlarını engellemeye çalışmalısınız. Bunun için şirket olarak kendileriyle düzenli, açık ve anlaşılabilir bir bilgi akışı sistemi oluşturmalı, düzenli geri bildirimlerle herkesi eşit ve doğru bir çerçevede bilgilendirmeli ve durum ile ilgili şirket plan ve politikalarından haberdar etmelisiniz. Bu, sizlerin şirket olarak onlarla empati kurduğunuzun ve sorunların üstesinden  birlikte gelme çabanızın en önemli göstergelerinden biri olacak.

Doğru ve ölçülü yavaşlatma uygulamak

Böyle dönemlerde iş planları, performans etkililiği, her hâlükârda sekteye uğrayacaktır. Bu nedenle önemli olan buradaki yavaşlamanın doğru ve etkin bir şekilde İK kanallarının ve yöneticilerin yönlendirmeleri doğrultusunda planlı ve programlı bir şekilde olmasını sağlamaktır. Bu sayede hem sürdürülebilir bir performans ile şirketin devamlılığı sağlanırken, bir yandan da çalışma arkadaşlarınızın durum ile ilgili empatik yaklaşım göstermelerine izin vermiş olursunuz. Bu da çalışma arkadaşlarınızın şirket aidiyetine pozitif etki sağlayacak önemli bir adımdır.

Aktif organizasyonu sağlamak ve örgütlenmek

İnsan kaynakları olarak güven duyulan, dayanışma ve yardımlaşma platformları ile kurgulayacağınız örgütlenme ve organizasyonlar bu süreçte çok kıymetli adımlardan bir diğeridir. Bu organizasyonlarla hem gerçek sosyal bir fayda sağlayacak hem de tüm çalışma arkadaşlarınızın desteğini alarak güçlü büyük bir ekip halinde, kitlesel bir örgütlenme sağlamış olacaksınız. Bunun en önemli psikolojik faydalarından biri ise çalışma arkadaşlarınızın hissettiği negatif empati yaklaşımının, pozitif empati yaklaşımına dönüşümüne katkı sağlayacak olmasıdır. Yani kişilerin hissettiği çaresizlik, ruhsal çöküntü, yardım edememe duygusu yerini iyileşme, yardım edebilme ve birlik olma duygularına bırakacak. Bu yöntemin en hızlı iyileşme yöntemlerinden biri olduğunu paylaşabiliriz.

Sürdürülebilirlik ve rutine dönme sürecini yönetmek

En zor adımın ise bu olduğunu söyleyebiliriz; çünkü insan kaynakları olarak en sabırlı, en toleranslı en empatik olmamız gereken adım budur. Her insan farklıdır ve farklı etkilenme eşikleri vardır. Burada adaleti sağlayabilmek, rutine dönebilmeyi kademeli ve etkin bir şekilde organize edebilmek ve elimizi taşın altına koyabilmek çok kıymetlidir. Bu süreçte olabildiğince pozitif bir iletişim dili kullanmalı, empatiyi yüksek tutmalı ve alternatif çalışma ve yaklaşım modelleri geliştirmeliyiz.

Bu proaktif adımlar atıldığı takdirde şirket olarak güçlendireceğimiz kaslar ise şöyle değerlendirilebilir;

  • Empatik yaklaşım ve iletişim ağının güçlenmesi,
  • Duygusal motivasyonun yüksek tutulması,
  • Pozitif kitlesel örgütlenme yeteneğinin gelişmesi,
  • Takım çalışmasında sürdürülebilirliğin sağlanması,
  • Artırılmış sosyal sorumluluk bilincinin yakalanması,
  • Güçlü iletişim ağının devamlılığının sağlanması,
  • Şirket içi güven ortamının korunması,
  • Aidiyet duygusunun güçlenmesi.

Elbette hayat bir şekilde devam edecek, ama o “bir şekilde” yi doğru anlamlandırmalı ve doğru yönetmeliyiz. Yönetemediğimiz takdirde, insan kaynakları yönetimi olarak hem çok daha zorlu ve uzun bir toparlanma sürecinden geçeceğimiz hem de çalışma arkadaşlarımızla yol ayrımına gelebileceğimiz bir durumla karşılaşabiliriz. Şirketler bu gibi kriz dönemleri sırasında, yaşadıkları deneyimlerden önemli dersler almak ve sonraki dönemde daha da güçlü durmak için açık bir fırsata sahiptir. Bunu değerlendirebilmek ise çevik bir insan kaynakları yönetimine bağlıdır.

Konuk Yazar: Gizem Topsakal Acet / Talent Recruitment Partner

Yazara ait diğer yazıları okumak için buraya tıklayabilirsiniz.