İş hayatında yıllar içinde edinilen bazı kanılar var. Peki, bunların geneli ne kadar doğru? İş Yaşamı Koçu Selmin Gök, iş hayatıyla ilgili en sık dile getirilen yanlış inançları İK Blog okurları için paylaştı.

22 senedir iş hayatındayım. Geçmişte kurumsal şirketlerde X ve Y kuşağıyla çalıştım, şimdi  eğitmen, danışman ve iş yaşamı koçu olarak X, Y, Z  tüm kuşaklara eğitim veriyorum, koçluk ve mentorluk hizmeti sunuyorum. Gözlemlerimden ve çalışanların yorumlarından yola çıkarak tüm kuşaklarda bazı ortak negatif inançlara sahip olunduğunu görüyorum. Sanki bu inançlar, kuşaktan kuşağa aktarılıyor ve kendi içinde doğrulanmaya çalışılıyor gibi… İşte, o negatif inançlar!

İnsan iş ve özel yaşamında farklı kişilikte olabilir

Kişiliğimiz; değerlerimiz, eylemlerimiz ve tutumlarımızla örülüdür. Özel yaşamında güven yaratmaya, içten ilişkiler kurmaya önem veren biri neden iş yaşamında -mış gibi yapmanın, yüzeysel ilişkiler kurmanın gerekliliğine inansın ki? İnsan bir bütündür, özünde ne varsa hayata onu verebilir.

İş hayatında duygulara yer yoktur

Duygusuz olmak, profesyonel olmak adı altında hissizleşmek yüceltilen bir değer olamaz. İnsanın duygularını reddetmesini istemek, insan olmasını reddetmek demektir. İş ve özel yaşamda insanın duygularını tanımlama, anlama, düzenleme ve yönetme becerisini geliştirmesi duygusal zeka kapasitesini geliştirmesi için önemlidir. Konuya bu perspektiften bakılması, gerçekçi ve işlevli bir yaklaşım olur.

Self marketingi fazla olan yükselir

Self marketing nedir, göstergeleri nelerdir, bir çalışanın kendini göstermesi midir, kendini olduğundan fazla göstermesi midir? Bu kavramın genel olarak çalışanlardaki algısı olumsuzken, yöneticilerdeki algısı olumlu olabiliyor. Çalışanlar self marketingi yüksek kişileri, kendini aşırı bir şekilde ön plana çıkaranlar gibi algılarken, yöneticiler; arka planda kalmayan, yaptığı işi gösteren, duyuran gibi algılayabiliyor. Bu kavramın anlamının ne olduğunun, davranış göstergelerinin neleri içerdiğinin netleştirilmesi çok önemli. “Her kendini gösteren, duyuran ön plana çıkan kazanır, yükselir, popüler olur” vb. inançlara sahip olanlar; içe dönük, sanatsal/yaratıcı olan, analiz yapan, gözlem yapan rollerin organizasyondaki değerini aşağı görme tuzağına düşebilir, çeşitliliğe alan açamayabilir.

İş hayatında çok itiraz edenler sevilmez, göze batar

İtiraz etme, kendi fikrini söyleme cesareti; özgüveni pekiştirir, yaratıcı düşünmeyi teşvik eder, çeşitliliği ve sahiplenmeyi/katkı sağlamayı arttırır. Elbette üslup esasın önüne geçmemelidir. İtirazın gerekçeleri; niyetin ne olduğu açıklanarak ve organizasyona olan etkisi somutlaştırılarak, olumlu bir dille ifade edilmelidir.

Kıdemliler yükselmelidir/ Kıdem arttıkça yetkinlik de artar

Çalışanın yetkinliği, performansının iyi ya da kötü olması kıdemle değil iş yapış şekliyle, iş sonuçlarıyla, davranış ve tutumuyla ölçülür. Çalışanın çalıştığı yılları nasıl geçirdiği, yıllar içerisinde kendisini neyle donattığı ve işe sağladığı katkı önemlidir. 2 yıldır çalışan bir kişi, aynı görevde 4 yıldır çalışan bir kişiye göre daha başarılı ve yetkin olabilir.

Kadınlar kadın yöneticiyle anlaşamaz

Bir yöneticiyle anlaşamamanın nedeni cinsiyet olamaz. Eğer bir çalışan (unvanınız yönetici de olabilir) yöneticisiyle anlaşamıyorsa, görülmüyordur, saygı görmüyordur, mobbinge maruz kalıyordur, uyumsuzluk yaşıyordur vs. Bu ve benzeri tüm gerekçeler, bir cinsiyete atfedilerek yok sayılamaz.

İş hayatı acımazsızdır

Hayat da iş hayatı da olduğu gibidir. Bazı yerleri plato, bazı yerleri dağ ve denizdir. Deniz dalgalandığında “Doğa acımasızdır, canidir ya da adil değildir” diyor muyuz?  ya da dağa “Sen ne kadar sertsin” diyor muyuz? Tabii ki hayır. Anais Nin’in dediği gibi “Her şeyi olduğu gibi görmeyiz, olduğumuz gibi görürüz.”

Konuk Yazar: Selmin Gök / Girişimci- İş Yaşamı Koçu

Yazara ait diğer yazıları okuma için buraya tıklayabilirsiniz.