İnsan kaynakları stratejilerini sadece bugüne değil, geleceğe göre de şekillendiren L’Oréal Türkiye; liderlik dönüşümünden beceri temelli yapılara, kültürel gelişimden yapay zekâ destekli süreçlere kadar birçok konuda fark yaratan uygulamalara imza atıyor. Tüm bu yaklaşımı, L’Oréal Türkiye CHRO’su Murat Yüksel’den dinledik…
Yapılanmanız hakkında bilgi alabilir miyiz? Şu an bünyenizde kaç kişi çalışıyor?
L’Oréal Türkiye İnsan Kaynakları ekibi olarak tüm politika ve stratejilerimizi, çalışanlarımızın işlerini en verimli ve en motive bir biçimde yapmalarını sağlamak üzerine kurguluyor; çalışanlarımızı şirketimizin geleceğini şekillendiren en güçlü aktörler olarak görüyoruz. “Önce insan” yaklaşımımızla çalışanlarımızın faydasına olan zengin içerik programlarımızı hayata geçirmeye devam ediyoruz. Bunu yaparken de cinsiyet dağılımını gözetiyor; çalışan sayımızda kadın-erkek dengesine önem veriyoruz. Türkiye’de 900’e yakın çalışanımız içinde kadın çalışan sayısı oranımız %65, yönetimde kadın sayımız da %55 oranında.
CHRO’ların sorumluluk alanı geleneksel İK süreçlerinin çok ötesine geçti. Sizin ajandanızda hangi başlıklar ön planda?
L’Oréal Türkiye olarak “Türkiye for Tomorrow” vizyonumuzla uyumlu şekilde, “People for Tomorrow” yaklaşımını benimsiyoruz. Bu da sadece bugünü değil, geleceği şekillendirecek insan kaynağını inşa etmek anlamına geliyor. Biz bu sürece çok bütüncül bakıyoruz. Hem çalışanlarımızın hem de liderlerimizin gelişimini kapsayan, uzun vadeli ve çok boyutlu bir yaklaşımımız var. Öncelikle, beceri odaklı bir İK dönüşümünden söz ediyoruz. Yetkinlikleriyle öne çıkan daha küçük ama uzman kadrolar oluşturmayı hedefliyoruz. Diğer yandan, liderlik bizim için ayrı bir odak alanı. Özellikle pandemi sonrası orta kademe yöneticilerde bir yorgunluk ve motivasyon kaybı gözlemledik. Bu yüzden “Leaders for Tomorrow” programımızı hayata geçirdik. Liderlerimizi sadece teknik becerilerle değil, empati, psikolojik güvenlik, takım ruhu gibi insanı önceleyen kavramlarla da desteklemeye çalışıyoruz. “Learning For Tomorrow” mottomuz ile her çalışanımızın yılda en az 25 saatini eğitim ve gelişime ayırmasını destekliyor; eğitimlerini tamamlamaları için de ajandalarında ayrı toplantı saatleri oluşturarak bu konuya verdiğimiz önemin altını bir kez daha çiziyoruz. 2024 yılında gerçekleştirdiğimiz 26 bin saati aşkın eğitimle hem teknik hem de insan odaklı yetkinliklerin gelişimini sağladık. 2025’te ise bu rakamları daha da ileriye taşımayı hedefliyoruz.
Yapay zeka, analitik ve otomasyon gibi teknolojiler, İK liderlerinin stratejik karar alma biçimini nasıl değiştiriyor? Siz bu dönüşümü L’Oréal Türkiye’de nasıl yönetiyorsunuz?
Son yirmi yılda dünya, tüm alanları etkileyen köklü bir değişim sürecinden geçiyor. Bu dönüşümün tam ortasındayız. L’Oréal Türkiye olarak bu geçişi erkenden fark ettik, hızla benimsedik ve yön veren konuma ulaştık. Böylece yalnızca bir güzellik markası değil, güzelliği teknolojiyle buluşturan geleceğin güzelliğini oluşturan bir şirket kimliği kazandık. Bugün hem Türkiye’de hem de global ölçekte tekno-güzellik alanında liderliğimizle dikkat çekiyoruz. Yapay zeka ise işimizin tam kalbinde bulunuyor. İK’da dijital dönüşümle birlikte, yapay zekanın entegre olduğu ve tüm ekiplerin süreçlere doğrudan dahil olabildiği bir sistem kuruyoruz. Ayrıca bu yıl Learning for Tomorrow kapsamında tüm çalışanlarımıza AI ve AI ile nasıl iş ortaklığı yapılarak verimlilik arttırılır bu gibi konularda eğitimler aldırıyoruz.
İK’nın süreç yöneticiliğinden stratejik iş ortağına evrildiği yeni yapıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişim sizin rolünüzde nasıl karşılık buldu?
Kollektif hareket etmenin gücüne inanıyoruz. One Profile projemiz de bunu destekler nitelikte. One Profile, yalnızca bir teknoloji projesi değil, çalışma biçimini de etkileyen bir proje. Tüm İK süreçlerini tek bir platformda birleştirdik. Örneğin, işe alımda aday değerlendirmelerinden ücret sistemine ve eğitim ihtiyaç analizine kadar pek çok adımı One Profile üzerinden yöneteceğiz. Yöneticiler ve çalışanlar, İK süreçlerinin doğrudan bir parçası haline gelecek. Artık herkesin bir İK şapkası olacak. Özellikle yöneticiler, insan kaynakları alanında daha fazla sorumluluk ve uzmanlık kazanacak. One Profile ile süreçleri basitleştirerek herkes için daha bütüncül ve uyumlu bir deneyim oluşturmayı amaçlıyoruz.
Z kuşağıyla birlikte iş hayatına dair beklentiler ciddi biçimde farklılaştı. Yeni nesille güçlü bir bağ kurmak için nasıl bir strateji izliyorsunuz?
Her bir çalışanımızın şirketimizde çok kıymetli ve etkili bir rolü olduğuna inanıyoruz. Çalışanlarımızdan gelen geri bildirimleri daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek adına da ‘Çalışan Meclisi’ni kurduk. Ayrıca, kuşaklar arası iletişimi ve karşılıklı öğrenmeyi destekleyen bir tersine mentorluk programımız da var. Genç ekip arkadaşlarımız, teknoloji ve dijital araçlar konusundaki bilgi ve deneyimlerini daha kıdemli çalışanlarımızla paylaşıyor. Karşılığında iş yapış süreçlerindeki tecrübelerinden faydalanıyorlar. Böylece tüm çalışanlarımız arasında sürekli ve samimi bir etkileşim ortamı yaratıyoruz.
Kültür, değerler ve toplumsal etkiler… L’Oréal Türkiye’de bu üçlüyü nasıl dengeliyor, çalışan bağlılığını bu çerçevede nasıl inşa ediyorsunuz?
“Herkes için güzellik” diyen bir şirketiz. Bunu sadece ürün ve hizmetlerimizde değil çalışanlarımız için de uyguluyoruz. İK departmanımızda üç ana strateji doğrultusunda farkındalık oluşturmak için çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet, engelli çalışanlar ve yaş, jenerasyonlar & sosyo-kültürel geçmiş için çalışan grubumuz var. L’Oréal Türkiye’de çeşitlilik, hakkaniyet ve kapsayıcılığı tüm çalışmalarımızda uyguluyoruz.
Çalışanlar artık sadece “maaş ve unvan” değil, “amaç ve aidiyet” duygusu da arıyor. Sizce önümüzdeki dönemde şirketlerin “çekim gücü” nasıl inşa edilmeli?
“Önce insan, sonra iş, her zaman anlam” mottosuyla hareket ediyoruz. L’Oréal Grup olarak “dünyayı harekete geçiren güzelliği yaratmak” amacımızla herkesin kendini güvende, huzurlu ve eşit hissettiği bir toplumun oluşmasına katkı sağlıyoruz. Bu değişimi ise önce kendi şirketimizde başlatıyoruz. Farklı bakış açılarına sahip bireylerin ve ekiplerin, güzellik anlayışındaki çeşitliliği daha iyi kavrayarak geniş kitlelere daha etkili hizmet sunabileceklerine ve yeni fırsatları daha kolay yakalayabileceklerine inanıyoruz.
Geleceğin liderlerinde ne gibi nitelikler ön plana çıkıyor? Sizin için vazgeçilmez olan yetkinlikler neler?
Yarın için dönüşümde en etkin rollerden biri liderlerin. Yapay zekanın da gelişmesiyle teknolojiyi merkezine almak, veriyi kullanabilmek bunları yaparken de empati ve takım oluşturma becerilerini geliştirmek bir lider için olmazsa olmaz nitelikler arasında geliyor. Lider, hem teknik yeterliliğe hem de liderlik becerilerine sahip olmalıdır ki İK departmanı olarak biz de liderlerimizle düzenli olarak buluşarak bu konuda çalışıyoruz.
Geleneksel hiyerarşik kariyer yollarının yerini daha esnek ve yatay modeller alıyor. Bu anlayışa şirket içi gelişim ve terfi süreçleriniz nasıl uyum sağlıyor?
L’Oréal Türkiye olarak öncelik verdiğimiz konulardan biri yeteneklerin ve becerilerin ön planda olduğu bir iş ortamı sağlamak. Bu nedenle işe alım ve terfi süreçlerinin tamamında kapalı cv’ler ile ilerliyoruz. Departmanlarımızda ise sürekli gelişimi destekliyor, ekiplerin kendi uzmanlık alanlarında becerilerini artırmalarını sağlıyoruz. Mevcut beceriler ile hedeflenenler arasındaki farkları analiz ederek, bölümler arasındaki beceri farklılıkları iç mentorluk programları ve proje rotasyonlarıyla kapatıyoruz. Yeteneklerini keşfettiğimiz ve geliştirdiğimiz çalışanlarımızı, ihtiyaç duyulan farklı pozisyonlarda da değerlendirme esnekliğine sahibiz. Bunun yanı sıra her rol için hem iç hem de dış adayları titizlikle değerlendiriyor, yalnızca potansiyeli değil, adayların göreve ne kadar hazır olduklarını da dikkate alıyoruz.
Önümüzdeki dönemde İK liderlerinin mutlaka gündeminde olması gerektiğini düşündüğünüz kavramları bizimle paylaşır mısınız?
Dünya standartlarında bir lider olabilmek için günlük yaşamında modern teknolojileri aktif olarak kullanan, kararlarını veriye dayanarak alan, çağın ve geleceğin yetkinlikleri doğrultusunda kendini sürekli geliştiren, çok yönlü becerilere sahip, uzmanlık alanlarında derinleşen, tüm bunları yaparken de yapay zeka ve teknolojiyi etkin kullanmanın yanı sıra empati kurabilen ve insana değer vermenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Psikolojik güvenli ortamlarını oluşturabilen ve “travma okuyabilen liderler” günümüzde büyük bir öneme sahip. L’Oréal Türkiye olarak biz de bu anlayışı sürdürülebilir kılmak istiyoruz.