Fotoğraf sanatçısı ve iş adamı Dora Günel, “Unvan-sız” isimli fotoğraf kitabını yayınladı. Günel, kitabında 141 siyah beyaz fotoğrafla, çalışanların iş ve sosyal hayattaki yaşam tarzlarının farklılıkları ve benzerliklerini anlatıyor
1970’li yılların sonuna doğru eğitimine devam ettiği Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde iken tezgahtar olarak çalışmaya başladığı BSH Ev Aletleri şirketinde şu anda eğitim ve ticari koordinasyon müdürü olan Dora Günel, tam bir fotoğraf aşığı. 37 yıl aynı şirkette yürüttüğü istikrarlı ve başarılı kariyerini, fotoğrafa olan ilgisiyle beslemiş. Geçtiğimiz ay, Dora Günel`in “Unvan-sız” isimli fotoğraf kitabı yayınlandı. Günel, kitabında uzun zaman birlikte çalışan iş insanlarının aslında birbirlerine olan yabancılıklarını da kare kare ele almış. Dora Günel’le üç senelik çalışmanın ürünü olan ve 141 siyah beyaz fotoğraftan oluşan kitabını ve fotoğrafa aşkını konuştuk.

Fotoğrafa olan ilginiz ne zaman başladı?
Fotoğrafa ilgim çocukluk yaşlarımda uyandı. Bununla birlikte gerçek fotoğraf uğraşım 1977 yılında arkadaşlarımın Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’ni (AFSAD) kurmalarıyla ve benim de 1978 yılında bir makine alıp onlara katılmamla başladı. Fotoğrafın sosyal belgesel ya da toplumcu belgesel diyebileceğimiz alanıyla ilgileniyorum.

Fotoğraf merakınızın yaşam biçiminize dönüşmesi nasıl oldu?
Fotoğraf içinde sosyolojiyi de, sosyal antropolojiyi de, resmi de, müziği de, biçimi-estetiği de, okumayı, felsefeyi ve muhalif olabilmeyi de barındırıyordu. Bu da bana çok uyuyordu. Ben fotoğrafın bizlerin hoşuna gidecek, ruhumuzu dinlendirecek, dinginleştirecek, rüyalara götürecek olmasının ötesinde mutlaka toplumsal bir işlevi olması gerektiğine inanıyorum.

 

Çalışanları konu alan bir kitap fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu firmada otuz yıldan fazla çalıştığım halde detaylı bir çalışma yapmadığımı ve objektifi buraya çevirmemin zamanı geldiğini düşündüm. Beni harekete geçiren daha çok iş dünyasıyla birlikte katıldığım bir toplantı oldu. Yurtdışından getirilen bir konuşmacıyı dinlerken o toplantıya, birçok sektörden yaklaşık 500 – 600 yüz kişinin katıldığını gördüm. Katılımcıların giyim biçimleri, saç kesimleri, makyajları, aralarda telefon konuşmaları, yemekteki seçimleri, duruşları, konuşma biçimleri, bakışları o kadar aynıydı ki. Bu tek tipleşme beraberinde ötekileşmeyi de getirmişti. Ardından insanlar bir bölünme daha yaşadı ve iş yaşamı, sosyal ve aile yaşamı olarak yeni kimliklere bürünmeye başladı. Bu durumu onlarca farklı – benzer toplantıda gözlemledim. Bunun gerçekliğini test edebileceğim ortamsa yaklaşık 5 bin çalışanıyla benim de yıllardır çalıştığım yerdi ve hemen projemi yazmaya başladım.

Modellerinizi seçerken kıstaslarınız ne oldu?
Proje bazında çalıştığım için bu işin bir metodu olmalıydı. Hemen şirketteki unvanlara baktım. Üst düzey yönetici, direktör, müdür, alan yöneticisi ve memur olarak sıralanıyordu. Bunun dışında bayi, mavi yakalı, taşeron firma çalışanı, partnerler vardı. Kadın, erkek, farklı ulusların bireyleri, evli, bekar, kalabalık aile. Bir panorama oluşturmalıydım. Dolayısıyla 21 kişi belirledim ve her biriyle tek tek görüştüm. Bu da benim için 20 evde çalışabilmem anlamına geliyordu.

Sizce sosyal belgesel fotoğrafçılık konusunda dünyayı takip edebiliyor muyuz?
Bugün, kitap ve baskı maliyeti için maddi destek gerekiyor. Üniversitelerdeki dernekler bu konuda çalışmalar yapıyor. Özellikle atölye ve seminerler düzenliyorlar. Anadolu üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi bunların başında geliyor. Ayrıca Fotoğraf Vakfı ve Galata Fotoğrafhanesi’nin birlikte yürüttüğü Fotoğraf Akademisi bu konuda etkin çalışmalar yapıyor. İmkanlar geliştikçe, sosyal belgesel fotoğraf kendine alanlar buldukça, basın da bunu destekledikçe yaygınlaşacak.
Dora Günel’in fotoğraf serüveni
• Fotoğrafa 1978’de AFSAD’a (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği) katılarak başladı. Fotoğrafları ilk defa “Türkiye’de Kadın” isimli sergide yer aldı. 1982-1985 yılları arasında AFSAD Yönetim Kurulu’nda görev yaptı. Günel, Fotoğraf Vakfı Kurucuları arasında yer alıyor. AFSAD bünyesinde “Ankara” ve “Denizi Yaşayanlar” adlı belgesel fotoğraf projelerine katıldı.

• 1995’te “Birikimler” isimli kişisel sergisini açtı. “Birikimler”, “Karadeniz”, “Dar Sokaklar Sıcak İnsanlar” adlı saydam gösterilerini yaptı. Fotoğrafevi, İFSAK, Fotoğraf Vakfı gibi kurumlarda eğitim seminerleri verdi. Fotoğrafta foto öykü üzerine yoğunlaştı ve bu konuda fotoğraf atölyeleri gerçekleştirdi.
• Büyük Marmara Depreminde Dayanışma Gönüllüleri ve Enfants du Monde Grubu ile düzenlenen Fotoğrafçı Çocuklar atölyesinin tüm çalışmalarında görev aldı.

• Kemal Cengizkan ile birlikte İçkalpakçı Çıkmazı- Bir Sokağın Monografisi adlı çalışmayı gerçekleştirdi. Bu çalışma sosyologlar Gamze Toksoy, Gülay Kayacan ve Ebru Soytemel ile tamamlanarak 2002 yılında kitap haline getirildi. Sergi Türkiye dışında Berlin- Almanya, Gras- Fransa ve Kıbrıs’ta da izlenime sunuldu.
• Bir semt kültürü üzerine hazırlanan foto öykülerden oluşan Kadırga: Müseccel Marka isimli çalışmasını tamamladı. Bu çalışma da İFSAK’ın düzenlediği Fotoğraf Bienali’nde ve Fotoğraf Vakfı’nın düzenlediği Ulisfotofest’de (Uluslararası İstanbul Fotoğraf Festivali) gösterildi. 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında Kadırga Meydanı’nda izlenime sunuldu.

• Annesinin ölümünden yola çıkarak Doğum, Yaşam, Alzheimer, Ölüm isimli projeyi gerçekleştirdi. İzzet Baysal Huzurevi’nde yaptığı Güz Gülleri adlı çalışma 2008 yılında İstanbul ve Çanakkale’de sergilendi.