Formüllere ve kalıplara inanmıyor, herhangi bir kuşağın gereklerine göre İK stratejileri belirlenmesine karşı çıkıyor; tam 19 yıllık tecrübesiyle Philip Morris Türkiye İnsan Kaynakları Direktörlüğü’nü yürütüyor. Andreea Chiriac: “İyi bir İK yöneticisi, büyük düşünmek, yaratmak, çığır açmak ve geleceğin örgütünün gündemini şekillendirmek konusunda yeterli samimiyete ve cesarete sahip olmalı” diyor.

Öğrencilik zamanlarınızda İK alanında bir kariyere sahip olacağınızı düşünüyor muydunuz?
Meraklı, araştırmacı ve biraz asiydim. Modern diller alanında eğitim gördüm, ana branşım İngilizce ve İspanyolcaydı. Üniversite yıllarında, müfredatımın resmi olarak bir parçası olmamasına rağmen ilgimi çeken ve merak ettiğim diğer disiplinlerle de ilgilenecek vaktim oldu. O dönemde yan sınıfımda yapılan Karşılaştırmalı Edebiyat veya Fransızca derslerine ve çeşitli seminerlere katılıyordum. Oldukça enerjik ve canlı geçen üniversite yıllarımın sonunda, kimi zaman kendi derslerimi kaçırmak pahasına katıldığım bu derslerin de katkısıyla çok daha derin bir insan oldum. O senelerde İnsan Kaynakları alanında çalışacağımı düşündüm mü? Elbette hayır. Üniversite yıllarımda her zaman akademik alanda kariyer yapacağımı düşünüyordum ve mezun olduktan sonra kısa bir süre bunu yaptım. O dönemde; insanlara bir şeyler öğretmeyi ve onların potansiyelini geliştirmelerine yardımcı olmayı sevdiğimi fark ettim. Ancak bu deneyim çok uzun sürmedi. Romanya’daki 1989 Devrimi ve demokrasinin başlangıcı zamanlarıydı ve toplumun pek çok kesimi kendisini yeniden keşfetmeye başlamıştı. Ben de akademik yaşantım yerine iş dünyasına geçmeyi tercih ettim. Seçimimden asla pişman olmadım. İK’yı benim seçip seçmediğimden pek emin değilim. Onun beni seçtiğine inanıyorum. Tekrardan bir seçim yapma şansı verilse yine aynı seçimi yapardım.
Bugüne kadar hangi pozisyonlarda yer aldınız?
İnsan Kaynakları ile ilk tanışmam, 1993 yılında DHL International’da “eğitim ve geliştirme” alanında oldu, orada eğitim geliştirme ve eğitim verme konularını öğrendiğim dört güzel yıl geçirdim. Uzun yıllar hedefimdeki işveren olan Philip Morris International’a 1998 yılında katıldım. Geçen 14 yılın ardından hala buradayım ve bana enerji ve güç vermeye devam eden şirketimi bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Philip Morris International’da tüm İnsan Kaynakları alanlarını kapsayan 9 farklı rolde ve Romanya, İsviçre, Ukrayna ve en son Türkiye olmak üzere dört farklı ülkede bulundum. Tüm bu deneyimler ve kültürel farklılıklar profesyonel olarak kendimi yetiştirmeme ve kişiliğimi geliştirmeme yardımcı oldu.
İK alanında kariyer yapmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Ne gibi yetkinliklere sahip olmalılar?
Önerilere ve tavsiyelere inanmıyorum, herkes kendi yaşamlarını ve kariyer deneyimlerini yaşamalı, kendi seçimlerini yapmalı. Ancak genel olarak insanlara, ilk iş deneyimlerine başlarken mümkün olduğunca açık ve geniş olmalarını söyleyebilirim. Kendinizi test etmek ve sizi mutlu eden şeyi keşfetmek için çeşitli iş alanlarında stajyerlik ve eğitim fırsatları arayın. Faaliyet göstermekte olduğunuz rekabet dolu pazarda seçici ve bir o kadar da gerçekçi olmanız önemli. Türkiye’ye geldiğimden beri; üstün entelektüel özelliklere, önemli üniversitelerde mükemmel akademik başarılara ve işe alan kişi olarak benim için en önemlisi, uzun vadede mülakata girdikleri pozisyondan çok daha yüksekteki bir pozisyona gelme potansiyeline sahip olduklarını gösteren “pırıltı”ya, kararlılığa ve hızlı öğrenme özelliğine sahip olan olağanüstü yeni mezunlarla mülakatlar yaptım.
Philip Morris Türkiye’de İK’yı nasıl tanımlarsınız?
Genel anlamda, örgütsel stratejik çerçevemiz birkaç önemli temele dayanıyor: Türkiye’de faaliyete geçtiğimiz andan itibaren sürekli bir şekilde inşa edilen ve halihazırda yüksek bir itibara sahip olan işveren markamızı korumak önceliğimiz. Sürekli olarak geliştirmek, yetenek gelişimini hızlandırmak ve liderlik etkinliğini beslemek üzere doğru öncelikleri, araçları ve yöntemleri belirlemeye çalışıyoruz. İş gücü piyasasının üst kesiminden en iyi adayları belirlemeye ve şirketimize çekmeye devam etmek, yerel yeteneklerimizi Philip Morris International’da üst pozisyonlara göndermek ve sadık, işine bağlı, motive iş gücümüzü korumak bizim için çok önemli. Philip Morris’te İnsan Kaynakları ilgi çekici ve ilham vericidir; aynı zamanda halihazırdaki uygulamalarımızı geliştirmeyi ve  kendimizi yeniden keşfetme cesaretine sahip olmamızı gerektiriyor.

İşe alım sürecinde aradığınız yetkinlikler nelerdir? Bir adayla mülakat yaparken hangi özellikler dikkatinizi çeker?
Formüllere inanmıyorum ve önümde oturan adayı asla hayallerimdeki ideal aday konseptiyle karşılaştırmıyorum. Bir bütün olarak değerlendirecek olursak, kişinin kariyer yolunun görüşülen pozisyonun sınırlarını aşabileceğini bana söyleyecek şekilde yetkinlikler, önceki deneyimler, alınan dersler, kişilik, içtenlik, kendine güven, motivasyon ve isteğin dengeli bir kombinasyonunu arıyorum.
Bir adayı reddetmenize neden olabilecek davranışlar nelerdir?
Adayın kabul edilmesi veya reddedilmesi, mülakat sırasında görmeyi beklediğim profil ve faktörlerin kombinasyonu arasındaki mesafeyle orantılı. Ama bir adayı kesinlikle reddetmeme neden olabilecek davranış dürüst olmamaktır.
Adaylara sorduğunuz spesifik bir soru var mı?
Evet, adaylara uygun gördükleri şekilde yanıt vermekte serbest oldukları spesifik bir soru soruyorum: “Buraya nasıl geldik, bu konuşmayı neden yapıyoruz?” Bu soru pek çok konunun kapılarını açar ve bu kapıları belirlemek adaylara kalmış bir şey.
İsviçre, Romanya, Bulgaristan ve Ukrayna’da çalıştınız. Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye ve diğer pazarlar arasında ne gibi farklılıklar bulunuyor?
Beş ay önce Kiev’de çalışıyordum ve Türkiye’dekinden çok farklı olan Ukrayna işgücü pazarı ile uğraşıyordum. Çalıştığım pazarların bazılarının aksine, Türkiye’de işgücü rekabete dayalı, ama aynı zamanda dengeli. Türkiye’nin, en yetkin adayları bünyesine katmayı hedefleyen Philip Morris gibi bir şirketin beklentilerini karşılayabilecek, yüksek vasıflı yeteneklere sahip bir pazar olduğunu gördüm.

Gelecekte İK uygulamalarının ne şekilde olacağını düşünüyorsunuz? Bugünden farklı neler olacak?
Şirketler artık daha atik, esnek, çevik çalışma tarzına sahip olmak istiyor.  Şirket liderleri bu süreçte İK işlevlerine ve rehberliğine büyük ihtiyaç duyar. Çünkü bu kolay bir yolculuk değildir. Bu yolculuğun; stratejik örgütsel tasarım senaryoları, sürecin yeniden yapılanması, ilham verici bir değişim yönetimi ve daha yenilikçi performans yönetimi planlaması başta olmak üzere çeşitli perspektifler göz önünde bulundurularak dikkatli bir şekilde yönetilmesi gerekir. Pek çok İK yöneticisinin gündemini bir süre daha meşgul edecek bir başka konu ise Y kuşağını anlamak. Kolaylıkla aldanabileceğimiz tehlikelerden biri de bir kuşağın özelliklerinin, motivasyonlarının, değer sistemlerinin ve beklentilerinin genelleştirilmesi ve bunların etrafında stratejiler geliştirilmesi. Geliştirilen stratejilerin bireylerin motivasyonlarını, beklentilerini, güdülerini ve niteliklerini de dikkate almadığı takdirde başarısız olduğunu görüyoruz. “Kuşak” mitinden ve buna bağlı önyargılı fikirlerden uzak durmak ve açık görüşlü olmak, adayları birey olarak dikkate almak son derece önemli ve ilerlememize yardımcı bir adım olacaktır.
İnsan Kaynaklarının gelecek 10 yılı üzerine neler söylemek istersiniz?
Büyük düşünme ihtiyacı önem kazanıyor. Geleceği planlamak ve cesur olma cesaretini taşımak… İK muhtemelen şirket üzerinde sahip olabileceği etkiyi henüz tam olarak anlamadı. Ve bu işlev hala tam olarak kullanılmıyor. Şirketin dilinden konuşmayan son derece kavramsal stratejiler, daha önceden keşfedilmiş bol miktarda sofistike programlar ve karar mekanizmamızı yabancılaştıran bilimsel değerlendirme araçları geliştirmeye devam ediyor. İşlev geçmişte veya geleceğin olasılıklarını resmetmeyen şimdiki zamanda yaşıyor. Bana göre; iyi bir İK yöneticisi, teknik beceriler ve yetkinliklerin ötesinde, büyük düşünmek, yaratmak, çığır açmak ve geleceğin örgütünün gündemini şekillendirmek konusunda şirkete fayda sağlamak için, organizasyonun her seviyesiyle sıkı bir iletişime, samimiyete ve cesarete sahip olmalı.
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Zamanımı kızım Miriam ile geçirmeyi seviyorum. Hoşuma giden bir kitaptan en az birkaç sayfa okumadan asla uyumam. Az da olsa boş zamanlarımda yemek yapmayı seviyorum. Bu hem beni rahatlatıp enerji veriyor, hem de ailemi ve arkadaşlarımı mutlu ediyor.