Bu sıralar okuduğum harika bir kitap var. Viktor Frankl’ın İnsanın Anlam Arayışı. Frankl logoterapinin kurucusu, Auschwitz’den kurtulmuş bir Yahudi ve son zamanlarda epeyce konuşulan “dayanıklılık” (resilience)  ve anlam konularına çok değerli katkıları var.

Frankl, her çağın kendine ait ortak bir nevrozu olduğundan ve her çağın bununla baş edebilmek için kendi psikoterapisine ihtiyaç duyduğundan bahsediyor. Bizim denk geldiğimiz bu çağda da, hem dünyada hem de ülkemizde çoğu insanın kabul etmesi zor; güvensizlik, kızgınlık, üzüntü, çaresizlik gibi çeşitli olumsuz duygular uyandıran bir dönemden geçtiği yadsınamaz. Hayatta yaşadığımız her zorluğun bize bir şey öğretebileceği gibi bu yaşadıklarımızdan da bireysel ve toplumsal dersler çıkarmayı seçeceğimizi umuyor, hatta bunu psikolojik evrim sürecimiz olarak adlandırıyorum. Tabii ki üst üste yaşadığımız toplumsal travmaların her birimiz üzerindeki etkisi farklı. Bu travmaların bizde genellikle yarattığı süreli stres ve endişe ise psikolojik ve fiziksel iyi oluşumuza zarar verebiliyor.

Pozitif Psikoloji bu konuyu dayanıklılık altında inceliyor. Belki bizim psikoterapimiz de bu!

“Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir.”

Bu dönemde (ve her zaman) hem kendi adımıza hem de kurumumuzda etki alanımızdaki bireyler için yapabileceğimiz çok şey var.  Bunlardan bir tanesi de psikolojik dayanıklılığı artırmak ve hayattaki öznel anlamı tekrar tekrar bulmak.

Psikolojik dayanıklılık “değişen durumlara tepki göstermede esneklik ve olumsuz duygusal deneyimlerden çıkıp kendini toparlamak” (Tugade, 2004) olarak tanımlanmış çok boyutlu bir kavram. Güzel haberse her bireyin, olduğundan daha dayanıklı olmak için yeniden eğitilebileceği.

Sihirli değneği yalnızca kendimize dokundurabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla psikolojik dayanıklılığımızı artırmak ve yaptığımız her şeyde kendi adımıza anlamı bulmak ya da yaratmak için de çaba göstermemiz ve çeşitli uygulamalardan işimize en çok yarayanın hangisi olduğunu seçip, hayatımızın yemek-içmek-uyumak gibi bir parçası haline getirmemiz gerekiyor.

Bu sefer bir iyi, bir de kötü haberim var. İyi haber, bu uygulamaların çok basit olması! Tek yapmanız gereken istekle ve seçerek zaman ayırmak… Kötü haberse, genellikle basit olan şeylerin etkisiz olduğunu bize düşündürten beynimiz, içine düştüğümüz düşünce tuzakları ve dirençlerimizin devreye girip birkaç uygulama sonrası unutup/sıkılıp/zaman bulamayıp bırakmamız.

Oysa tıpkı zihnimiz ve bedenimiz için olduğu gibi ruhumuza da bakmak, onu beslemek bize düşüyor. İster zararlı şeylerle, ister fayda sağlayacak şeylerle onu donatmak da yine bizim seçimimiz!

Nasıl mı? Bu alanda birçok pozitif psikoloji uygulaması var. Sizlere, kendi hayatıma dâhil edip pozitif etkilerini birebir fark ettiğim bir kaçından bahsetmek isterim.

Dışavurumcu yazım

Araştırmalar trajik deneyimlerden anlam çıkarmamız için yazmanın çok iyi bir yol olduğunu söylüyor. Sizin için acı ya da üzüntü verici bir deneyimi yazmak için 10-15 dakikanızı ayırın. Daha sonra art arda üç gün buna devam edin. Aynı deneyim ya da başka bir deneyimi yazabilirsiniz.

En iyi olası benlikler

Olumlu duyguları ve iyimserliği artırmak için benlikler alıştırması birebir. Bu egzersiz üç gün üst üste, 20 dakika yalnız oturup en iyi olası benliklere ilişkin yazı yazmanızı öneriyor. Gelecekteki yaşantınızı, her şeyin yolunda gittiği, hayallerinizi birer birer gerçekleştirdiğiniz halini düşünün. Olumsuzluklar çıkarsa, o engellerin üstesinden geldiğiniz halini ve bunun yollarını düşünün.

Karşılıksız iyilik davranışları

Başkalarına karşı, bir karşılık beklemeden iyi davranışlar sergilemeyi seçin. Birisine otobüste yer vermek, elinde ağır poşetler olan birine yardım etmeyi teklif etmek gibi gündelik şeyler olabilir bunlar. Çeşitlilik ve yaratıcılık hayatın tuzu biberidir. Dilerseniz haftada bir bilinçli bir seçimle karşılıksız iyilik davranışı sergileyebilir, sonra bunun üzerine yansımalarınızı yazabilir ve pozitif duygu durumunuzda nasıl bir değişim olduğunu ölçebilirsiniz (PANAS* duyguları ölçmek için iyi bir ölçek)

Kendi etki alanımız dışındaki gelişmeleri seçemiyoruz evet, ama tüm bunlarla birlikte nasıl bireyler olabileceğimizi her gün seçiyoruz. Sürekli şikâyet eden, olumsuzlukları dile getiren kişiler olmayı da seçebiliriz, her gün ayağa kalkmayı ve elimizden gelenin en iyisini yapmayı da.

Frankl gibi bir Nazi kampında seneler geçirip hayattaki en sevdiklerini kaybetmiş birisi, hayata küsmek yerine insanların zorluklar karşısında nasıl daha dayanıklı olabileceğine hayatını adamışsa, bizler de elbette bu dünyayı daha güzel hale getirmek için her an seçimler yapabiliriz.

2017’de kendinize ve dünyaya daha da fazla güzellik ve fayda katmayı seçmenizi temenni ederim!

www.limitsizkocluk.com

deniz husrev
Deniz Hüsrev – Limitsiz Koçluk Profesyonel Koç, ACC ve Eğitmen/Pozitif Psikoloji Uzmanı