Yetenek savaşlarının hızla arttığı ve bununla birlikte yetenekli çalışanların da değerinin arttığı bir dönemdeyiz. Peki, yetenekler için çekim merkezi haline gelen bir şirket yaratmak için öne çıkan özellikler neler? 

İçinde bulunduğumuz süreçte şirketlerin İK uygulamaları içerisinde “yetenekleri kazanma” adına aldıkları kararlar, gelecek adına da belirleyici oluyor. İşte, değişen İK uygulamalarıyla birlikte öne çıkan o kavramlar!

Esneklik

Çalışanların ya da  iş arayanların beklentilerinin değiştiği şu dönemde; isteklere hızlı bir şekilde cevap verebilen şirketler, yetenekleri cezbedebilmek ve elde tutabilmek adına büyük bir avantaj sağlıyor. Esnek çalışma politikaları, herkese hitap edebilen esnek zaman dilimleri vb. uygulamalar birçok çalışanın kalbini fethediyor.

Hız

Yetenekler için adeta savaştığımız bu dönemde, en büyük güçlerden biri de elbette ki hız. Adayların aylarca beklediği, birkaç görüşme sonrasında case, envanter, assessment gibi uzun değerlendirmelere tabî tutulduğu süreçler yerini artık daha hızlı bir işe alım sürecine bıraktı. Görüşme silsilelerinden ziyade tek bir görüşmede hem İK hem teknik görüşmelerin birlikte yürütüldüğü, online, case ve testlerin hızlıca kurgulandığı, kısa süreçlere sıkıştırılmış ama daha profesyonelce yürütülen bir süreç kurgulanmış durumda. Bu nedenle geç kalmamak için süreçleri tekrar gözden geçirmekte yarar var.

Dijitalleşme

Artık teknolojiyi kullanmama, dijital uygulamalara geçmeme gibi bir durum söz konusu değil! “Süreçleri daha fazla nasıl dijitalleştirebiliriz, daha fazla nasıl farklılaştırabiliriz?” gibi sorular yeni konu başlıklarımız. Bu noktada özellikle çalışanların gelişimini destekleyen, işlerini kolaylaştıran, iş yapış modellerini modernleştiren uygulamaları desteklemek önemli. Çağa uygun olarak iş yapış şekillerimizi yenilediğimizde, uzun vadede kazançlı çıkacağımız kesin. Tabii burada ufak bir nüans var! Dijital teknolojileri sadece çalışanı takip edebilmek, performansını bu şekilde ölçmeye çalışmak gibi amaçlarla kullanmamak gerekiyor. Unutmamalı ki güven, her alanda olduğu gibi iş hayatında da oldukça önemli bir kavram.

Şeffaflık

Önümüzü göremediğimiz, sonunun ne olacağını bilemediğimiz işlerden, süreçlerden ziyade; yol haritalarının belli olduğu, yetkinlik ve niteliklere göre oluşturulan kariyer haritalarının, ücret & gelişim paketlerinin net olduğu şirketler, çalışanların güvenini kazanma noktasında çok daha kuvvetli bir yapıya sahip olabiliyor. Çünkü artık beklentiler net!

Artık çalışanların yetkin, donanımlı, istekli ve de seçici olduğu bir süreçteyiz. Aslında yapmamız gereken bu noktadan sonra biraz daha global İK uygulamalarını yakalayabilmek. Daha önyargısız, daha az sınırları olan, daha güvene dayalı ve yaratıcılığa önem veren bir politika sergileyebilirsek hem yetkin adayları cezbedebilmek hem de elimizdeki yetenekleri tutmak adına çok daha güçlü olabiliriz. Bunun için İK’da markalaşma ve globalleşme tek şansımız diyebiliriz.

Geç kalmamak için hareket zamanı…

Konuk Yazar: Gizem Topsakal Acet/İnsan Kaynakları Yöneticisi

Yazara ait diğer yazıları okumak için buraya tıklayabilirsiniz.