İnsanların “gördüklerine inanmaları”, tamamen insan beyninin biyolojik yapısıyla ilgili. Artık insan beyninin ağırlıklı olarak görselliğe dayalı bir şekilde çalıştığı biliniyor. California Üniversitesi’nin yapmış olduğu bir araştırma, insanların kararlarında görme duyusunun ağırlığının %85 olduğunu kanıtladı. Araştırmaya göre iletişimde görselliği sözler ve ses takip ediyor ancak bunların ağırlığı eşit olmaktan çok uzak.

Beğensek de beğenmesek de, dışarıya sunduğumuz görüntünün, başkalarının karakterimiz, birikimimiz ve yeteneklerimiz hakkındaki düşüncelerini etkileyebildiği bir gerçek.

Kişinin giyim kuşamı, genel dış görünüşü ve davranışları karşı tarafa, onunla çalışıp çalışmama noktasındaki kararını bile etkileyebilecek bir izlenim verebiliyor. Ve bu izlenim, insanların size karşı nasıl davrandıklarını belirliyor. Yanlış bir kişisel imaj, arkadaş çevresi kaybından bir iş fırsatının ya da önemli bir anlaşma ya da terfinin kaçmasına kadar birçok negatif duruma yol açabiliyor.
Eğer kişisel markanız (imajınız) profesyonel ve sizi yansıtan bir tarzda çekici değilse, gözden kaçabileceğiniz gerçeği üzerinde durmalısınız. Bu yüzden rekabetin dışında kalmamak, diğerlerinin önünde yer alabilmek, daha başarılı olmak için imajınıza dikkat etmeniz, bir ürününüzü, bir hizmetinizi satabilmeniz için önce kendinizi doğru bir biçimde karşı tarafa sunabilmeniz gerekiyor.
Günümüzde büyük ve başarılı şirketler ürünlerini veya hizmetlerini üretmeye harcadıkları vakit ve işgücü kadar neredeyse o ürün veya hizmetin satılabilmesi için aynı oranda hem firmanın hem de ürünün imajına para, zaman ve enerji ayırıyorlar. İnsanlar genellikle kişisel bir imaj yaratmanın abartılı bir laf olduğunu düşünüyor ve bu konuda emek harcamayı anlamsız buluyorlar. Halbuki marka haline gelebilmiş şirketler gibi bu konuda özen göstermeleri, başvurdukları pozisyonda işe alınmalarını, bir satış yapmalarını, önemli bir işi almalarını, sıradaki terfiyi yakalamalarını sağlayabiliyor.
Elbette imaj yaratmak her sorunu çözmüyor; hatta kişinin özelliklerine aykırı bir profil çizmesi ve dış görüntü sergilemesi başka sorunlara yol açıyor. İmaj belirleme sürecini insanın niteliklerini, kapasitesini, karakterini dışavurumu olarak algılamak gerekiyor. Bundan fazlasını denemek, kendinde olmayan nitelikleri varmış gibi göstermeye çalışmak kimi zaman o kimseyi gülünç durumlara bile düşürebiliyor.
İş görüşmesinde imaj
Özellikle bir iş görüşmesinde, eğer çizilen imaj yukarıda belirtilen nitelikleri taşımıyorsa, görüşmedeki adayın üzerine bir çizik atılıp başka bir adaya geçilmesi mümkün. İş görüşmelerine katılırken her zaman için sıradan giyinmemek, erkekler için en azından bir gömlek giyip, kravat takmak ve kadınlar için klasik bir tarzda giyinip gözü yoran aksesuarlar kullanmaktan kaçınmak önemli. Burada vurgulanan imajın niteliklerine ulaşmak sadece giyim kuşama özen göstermekten, görüşmeden önce berbere veya kuaföre gitmekten ibaret değil. Yürüyüşten oturup kalkma biçimine kadar adayların her hareketi iş görüşmelerinde işverenler tarafından değerlendiriliyor. Kendine güvenmek, rahat bir portre çizmek, mülakatı yapanlara karşı saygılı davranmak ve özsaygıyı korumak, bir iş görüşmesinde verilecek dış görünüşe pozitif etki yapıyor.
İmaj geliştirme sürecini sorularla başlatın
Şüphesiz bir imaj geliştirmek ya da mevcut bulunan bir imajı değiştirme sürecini başlatabilmek için, bu yeni imajın nelere dayanacağını belirlemek gerekiyor. İşe küçük bir oto-testle başlamak mümkün.            
· İşiniz, pozisyonuz veya sorumluluklarınız değişti mi?
· Özel yaşamınızda belirgin bir değişiklik oldu mu?
· İşinizde hedefleriniz neler?
· Müşterileriniz sizi nasıl tarif ediyor?
· Sabahları hazırlanmaya ne kadar vakit ayırıyorsunuz?
· Davranışlarınız çalıştığınız kurumun veya kendinizin iş piyasasındaki önemini yansıtıyor mu?
· Gergin olduğunuz zamanlarda, bunu yansıtan davranışlarda bulunuyor musunuz?
Kendinizi işe alır mıydınız?
Çalışırsanız bunu nasıl gerçekleştirirsiniz? Hangi özellikleriniz sizi bu kararı vermeye iter; veya hangi özellikleriniz sizi kendinizle çalışmaktan alıkoyar? Her şeyden önce yukarıda sıralanan sorulara dürüstçe yanıt vererek kendi profilinizi kendinizin belirlemesinin size katacağı çok şey var; karşınızdakiler sizin hakkınızda fikir sahibi olmadan onların hangi düşüncelere kapılacağını bilmenizi sağlıyor.
İmaj hayatın her aşamasında önemli
Yukarıda satır arasında değinildiği gibi, dış görünüşe önem vermemek bir işe alınamamaya mal olabileceği gibi, iş hayatında belirli bir noktaya gelmiş kişilerin dahi bir işi kaçırmalarına, müşterilerinde kötü bir izlenim bırakmalarına neden olabiliyor. Dolayısıyla bu problemi yaşamamak için dönem dönem söz konusu imaj yaratma süreçlerini yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Kuşkusuz bu gözden geçirmenin verimliliği çalışma hayatı boyunca yeni gelişmelere kapalı olmama ve kendini geliştirmeyle doğru orantılı olarak artıyor veya azalıyor.
Sahip olduklarınızı kendinize saklamayın!
Aslında insanın dışa açık olması, niteliklerini çevresine yansıtması bir karakter özelliği. Kimi insanlar kendisini tanıtmaya, dikkat çekmeye özen gösterirken, kimileri de kendi köşelerinde diğer insanlar tarafından fark edilmeyi ve takdir edilmeyi bekliyor. Ancak yaşamda kimse başkalarının hangi iyi niteliklere sahip olduğunu araştırmaya vakit ayırmıyor. Bundan ötürü her insanın birikimini, gelişmiş yönlerini bulunduğu çalışma ortamına, işverenine, iş görüşmecisine, potansiyel müşterisine sunmasında herhangi bir yanlış olmadığı gibi, bu sunum iş dünyasında giderek belirleyici hale geliyor.
Çok çalışkan, dürüst, iyi niyetli biri olabilirsiniz; ya da iyi eğitim görmüş, alanında uzman birisi de. Unutmayın ki bu özelliklerinizi kendinize sakladığınız veya günümüzde sıkça kullanılan tabirle “pazarlama” kısmını eksik bıraktığınız sürece bütün bu sahip olduğunuz olumlu niteliklerden faydalanabilmeniz mümkün olmayabilir.