250meralAslında her takımın ruhu vardır ama bu ruhun niteliği çok önemli. Takım ruhu yakalayamamaktan şikayet etmemizin nedeni istenen nitelikte bir sinerjinin yakalanamaması…

İMC Kurumsal Eğitim & Danışmanlık Çözümleri Yetişkin Eğitimi ve Organizasyonel Gelişim Uzmanı Meral Apak, takım olmanın önündeki görülmeyen engellere dikkat çekiyor.

Yazıma “ünlü bir Türk büyüğünün” sözleriyle afili bir şekilde başlamayı çok isterdim ama üzgünüm… Bunun yerine ünlü ve hacim olarak da büyük bir adamın sözleriyle başlayacağım: Michael Jordan; şu basketbolcu olan. Kendisi demiş ki: “Yalnız yetenekle maçı kazanırsın ama takım çalışması ve zekayı birleştirdiğinde şampiyon olursun…” Bu benim aklıma dünya kadar Takım Çalışması, Takım Ruhu ve ille de takım olmak ekseninde dönen ve kurumların peynir ekmek gibi tükettiği takım meselesini getirdi. Sittin senedir takım olma eğitimi aldıklarını ama bir türlü takım ruhunu yakalayamadıklarını anlatıp dert yanan o kadar çok yönetici dinledim ki. Söylediklerinin özü: “Takım var, ruhu yok”

Lafla peynir gemisi yürümez

Aslında her takımın ruhu vardır ama bu ruhun niteliği önemlidir. Takım ruhu yakalayamamaktan şikâyet etmemizin nedeni istenen nitelikte bir sinerjinin yakalanamamasıdır. Lafla peynir gemisi yürümez ama biz ne hikmetse davranışsal değişim istediğimiz her alanda çalışanlara bir gemi dolusu laftan müteşekkil eğitimler veriyoruz ve bu geminin yine de yürümesini istiyoruz. Beynin bilgi işlem, akıl fikir, mantık yürütme ve sonuç çıkarma, nedensellik bağı kurma gibi işlemleri yerine getiren korteks tabakasına bir sürü veri boca ediyoruz ve sonra da bu veriyi işlemciden geri almak için sınavlar filan yapıyoruz. Hâlbuki insan davranışı çok karmaşık mekanizmalar ve deneyim etkinlikleri ile yerleşmiş kodlardır. Onları klavyenin “Sil” tuşuna basıp silmek öyle kolay değil. Kaldı ki, silmeyi bir şekilde başarsanız bile sonrasında yeni davranış kodlarını yerine yerleştirmek İnsan Kaynakları ve Eğitim departmanlarının önümüzdeki 3-6 aylık hedeflerine sığamayacak kadar müşkülatlı bir iş…

Takım olamamak teknik bir sorun mu?

Günümüzde kurumsal yapıların büyük bir kısmı insanların sürekli birbirlerini rakip, tehdit ve tehlike olarak görmelerini sağlayacak bir kurumsal kültüre ve iklime sahip. Bunu sadece özel şirketler için söylemiyorum; kamu kurumları ve hatta sivil toplum kuruluşları için de aynı şeyler geçerli. Çalışanlar işlerini hedefler doğrultusunda bitirmekten ziyade “tribünlere” performans sergileyerek skor toplama gereği hissediyorlar. Bunu da habis ruhlu oldukları için değil, koşulları göz önünde bulundurduklarında bir hayatta kalma, ayakta kalma stratejisi olarak uyguluyorlar. Herkes yapabileceği zerre kadar bir katkının kimin hanesine yazılacağı endişesiyle hareket ediyor. Zira işin sonunda terfi, maaş artışı, performans ve benzeri kaygılar var. Bunun ötesinde patriyarkal kurumsal yapılanmalar ve iktidarı tekelinde toplayan yöneticilerin varlığı çalışanların işe ve hedeflere odaklanmaktan çok kendi imajlarının yöneticinin gözünde nasıl oluştuğuna odaklanarak ayakta kalmaya çalışmasına yol açan bir kültürün yaratılmasını ya da sürdürülmesini sağlıyor. İnsanların az da olsa dayanışma kültürü varsa da zaman içinde bu tarz kurumlarda çalışırken o da eriyip gidiyor… Sonra biz çalışanların “takım olmadıklarından” şikâyet ediyoruz. Çünkü takım olmayı teknik bir sorun veya bir bilgi eksikliği olarak görüyoruz.

En büyük engel kurum kültürü olabiliyor

Kurum kültürü ve iş ortamı takım olmanın önünde büyük bir engel iken, kurumsal adalet mekanizması etkili bir şekilde işlemiyorken, liyakate dayalı bir terfi sistemi yokken ve insanlar performans adı altında birbirleriyle kıyasıya yarıştırılıyorken çalışanların birbiriyle dayanışma duygusu içerisine girmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Yazının girişinde Michael Jordan’ın sözünde belirtilen şampiyonluğa kimse inanmıyorsa herkes sadece önündeki maçı kazanmaya çalışacaktır. Hepsi bu… Çünkü kazayla şampiyon filan olunursa kupayı eline alan kişinin bütün başarıya sahip çıkacağını, takımın değil takım liderinin şampiyonluğu olarak algılanacağını bir şekilde sezmektedirler.

Eğitim sihirli değnek değil

Takım olamama teknik veya bilişsel bir sorun değil, bir kurumsal ve toplumsal kültür sorunudur. Bu nedenle de sadece takım olmaya yönelik birkaç eğitimle halledilebilecek bir sorun da değildir. Takım olma meselesi bütün kurumu içine alan etkin bir sürecin bir parçası olarak ele alınmalıdır. Yoksa her seferinde hafta sonu ekini içinde bulamadığımızda gazete bayiine söylediğimiz gibi kendimize sorarız: “Takım olma eğitimini aldık, iyi ama ruhu nerde bunun?”  Bu nedenle uzun yıllardır hem akademide hem kurumlarda eğitim veren bir uzman olarak çuvaldızı kendime batırdıktan sonra hepimize biraz iğne ikram etmek isterim. Eğitimin sihirli bir değnek gibi her kurumsal derde deva olacağı fantezisinin altında eğitim algımızdaki eksiklik yatmaktadır diye düşünüyorum. Eğitimi, kurumsal süreçlerden izole görme eksikliği. Bunun takım ruhu ve benzeri eğitimlere yansıması da, takım ruhunu kurum kültüründen izole görmektir.

Bu kadar mızmızlandıktan sonra yine de hepimize şampiyonluklar diliyorum…

 

yazar

Yazar: İMC Kurumsal Eğitim & Danışmanlık Çözümleri Yetişkin Eğitimi ve

Organizasyonel Gelişim Uzmanı Meral Apak